Sedat Kahraman
Aşık olmak hastalık gibiydi..
Yıllardır sana eşlik eden vücudun da daha önce varlığından bile haberin olmadığı bir takım şeyler oluyordu.Canın yanıyordu,özlem araya girince kalbin sıkışıyordu hele bir de boşvermişlik duygusu bedenini ele geçirince işte o zaman her şey boka sarıyordu..İşin garip tarafı da şuydu ki onu gördüğün vakit her şey bitiyordu.Zaman duruyor,vücudunu ele geçiren her neyse sanki ilaç tedavisi görmüşçesine son buluyordu.Tıpkı saatler öncesinde bende son bulduğu gibi...
Kendimde kaybettiklerimin adıydı o..Acılarımı unutturan,sevmeyi,güvenmeyi yeniden öğreten ve sevilmenin ne demek olduğunu tekrar tekrar yaşatan tek insandı.Geçmişimin,kapanmayan yaralarımın bir nebze olsun kapanmasını sağlayan kadınımdı..O, yollarımızın kesişmesini istediğim tek insandı...O benimdi..Ruhu,kalbi,bedeni kısacası her biz zerresi bana aitti ve öylede olacaktı..
İçimi ısıtan,damarlarımda pompalanan kanın daha da hızlı akmasını sağlayan düşüncelerimden sıyrılarak karşımda oturmuş sessizce yemeğini yiyen sevdiğime baktım..Ne kadar da yavaş yiyordu..Tane tane,sanki utanır gibi..Aylar önce fark etmiştim aslın da.Toplum içinde ol yada olma hiç fark etmiyor bir şeyler yerken sürekli kendini tedirgin hissediyordu..
''Sen yemek yerken garip bir şekilde seni izlemek hoşuma gidiyor'' dedim oturduğum sandalyeye sırtımı dayayarak.
''Peki neden?''
Bunu sorarken öyle tatlı bir surat ifadesi vardı ki utanmasam kalkıp iki yanağından sıkar ve canını çıkarana kadar öperdim..
''Yemek yerken başka bir gezegende gibi davranıyorsun da ondan.''
''Başkalarının yanında yemek yemeyi sevmiyorum ondan olabilir mi acaba Sedat bey?''
''Peki ben başkası mıyım?''
Gelecek cevabı merakla beklemeye başladım..
''Tabi ki sen başkası değilsin ve asla olamazsın fakat böyle alışmışım işte.Başkasının karşısında yemek yerken kendimi huzursuz hissediyorum.Aslında bu çok saçma bir düşünce ama bir yerime falan yemek bulaşır diye çok korkuyorum.Galiba bu ve bunun gibi bir çok sebepten dolayı bu haldeyim''
Gülümsedim ve masanın üzerinden bir kol mesafelik yere uzanarak onu dudaklarından öptüm.Sonra bir kez daha..Bir kez daha ve bir kez daha..O bu hayatta hem öpmeye,hem de dokunmaya kıyamadığım tek varlıktı..
"Bence hemen yemeğini bitirmelisin.Yoksa tabağı alır kendi ellerimle utanmana fırsat tanımadan afiyetle yediririm"
"Neyse ki böyle bir şey yapmana gerek yok çünkü ben çoktan doydum bile"
"O zaman kalkalım mı?"
"Tamam..Sofrayı toplayayım hemen çıkarız"
Beni hayretler içinde bırakan el çabukluğu ile masayı toplarken bende keyifle onu izledim..Saçlarının her bir teline varana kadar gözlerimi gezdirdim.Ama en çok elindeki yüzüğe baktım..O yüzüğün hala elinde olması şu hayatta ki belkide en güzel şeydi..Gerçi onun olduğu her yer,her şey çok güzeldi..Bahar gibiydi..Kurumuş,gazele dönmüş yüreğimi rengarenk bir çiçek bahçesine döndürmüş,tüm güzelliği ile ruhumu,bedenimi yaşanacak bir yere çevirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURSUZ
General Fiction"Bakmayın siz benim kuru bir yaprak gibi sallandığıma.. Köküm sağlamdır sarsılsam da kopmam dalımdan.. Öyle kolay değil rüzgarın önüne kapılıp gitmem.. Son ana kadar 'vazgeçmem' yaşamaktan.. Ne fırtınalar koptu benim hayat dallarımda.. Hiç birinde v...