SEDAT
Yoğun ve yorucu bir gün geçirmiş olmalıydım ki Cansu'nun yanına kıvrıldığımda gözlerim hemen kapanıvermişti.Kokusu bedenimi uyuşturuyor,zihnimi boşaltıyor ve yıllardır hasret kaldığım huzur her bir yanımı kaplıyordu.Bu yüzden kulağıma gelen tıkırtıları algılamakta geç kalmıştım.Fakat daha sonra duyduğum inleme sesi ile yataktan fırladığım gibi ışığı yanan banyoya koşmuş ve akan suyun altında,dizlerini kendine çekerek,sessizce ağlayan sevdiğim kadını görmüştüm.
O dakikadan sonra korku bedenimin her bir yanına hükmederken sessizce,panik yapmadan onu kucaklamış ve rahatlatıcı bir ses tonu ile konuşmaya başlamıştım.Ona ve bebeğime her hangi bir şey olmadığını,gecenin bir yarısı ağlamasına sebep olan şeylerin yaşadığı olumsuzluklar olduğunu düşünerek sessiz kaldım.Öptüm,kulağına mırıldandım ve kötü şeylerin sona erdiğini fısıldadım.Ta ki göğsümün altında yer alan derin yara izine sıcak dudakları değene kadar..Her şey orada değişmişti.Hüznün gri bulutları yerini arzunun rengi kırmızıya bırakmış,bu da onun bedenini çölde yağan bir yağmur gibi içime çekmeme sebep olmuştu.Ufak bir dokunuş ile aklım başımdan gitmiş,bedenim ağırlaşmış ve her bir uzvum istekle dolmuştu.Sonuç olarak bütün bedenimiz katıksız bir zevk şimşeğine katılmış,muhteşem bir doyuma ulaşmıştı.Bundan güzel,bundan harika daha ne olabilirdi.Minik bebeğim ve annesi beni bu hayata bağlayan,acılarımı bir nebzede olsun unutturan ender şeylerden bir tanesiydi.Hatta tekti..
Onun kokusu ile gözlerimi açtığımda saatin erken olduğunu anlamıştım.Her ne kadar mis gibi kokusuna gömülüp tekrardan uyumak istesem de bunu yapamayacağımı biliyordum.Bir an evvel bir şeyler yapmalıydım.Orada,minicik karnında bir bebek taşıdığını öğrenmeden ona evlenme teklifi etmeliydim ama nasıl?
Bu fikir kafamda dolanıp durduğu için yataktan çıktım ve neler yapabileceğimi gözden geçirdim.Fakat lanet olsun ki aklıma bir hiç bir şey gelmiyordu.Oldum olası bu işlerde zayıftım.Eski karıma teklif etmeye bile gerek kalmamıştı.Bebekten sonra hemen evlenmiştim salak gibi.
Bir şeyler yapmalıydım.Bu yüzden sessizce odadan çıktım Asaf'ı aramıştım.Beş dakikalık konuşma sonrası ondan bir şeyler çıkmayacağını anladığım da konuşmayı bitirmiştim.Bu sırada burnuma gelen kahve kokularına dayanamayıp kendime bir kahve almış ve ne yapabileceğim konusunda düşünmeye başlamıştım.Ta ki kapıdan giren Aile'yi görene kadar.
Beynimde çalan tehlike çanlarına aldırmadan gelen ikiliyi bir ev sahibesi edasında karşılamış,dakikalar geçtikçe bu tutumumda ne kadar haklı olduğumu görmüştüm.Bir şeyler değişmişti.Bunu bir erkek olarak karşımda ki adamın gözlerinden anlıyordum.
Vazgeçmişlik..
Daha doğrusu benim gördüğüm buydu.Şüphem varsa bile Cansu yanımızda yerini aldığında oda son bulmuştu.Bu adam yenilmişti.Bunun bilinciyle saatler nasıl geçmişti anlamamıştım bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURSUZ
General Fiction"Bakmayın siz benim kuru bir yaprak gibi sallandığıma.. Köküm sağlamdır sarsılsam da kopmam dalımdan.. Öyle kolay değil rüzgarın önüne kapılıp gitmem.. Son ana kadar 'vazgeçmem' yaşamaktan.. Ne fırtınalar koptu benim hayat dallarımda.. Hiç birinde v...