"Bakmayın siz benim kuru bir yaprak gibi sallandığıma..
Köküm sağlamdır sarsılsam da kopmam dalımdan..
Öyle kolay değil rüzgarın önüne kapılıp gitmem..
Son ana kadar 'vazgeçmem' yaşamaktan..
Ne fırtınalar koptu benim hayat dallarımda..
Hiç birinde v...
Papaz gibi dağılmış saçları ile karşımda gülümseyen kıza baktım.Nasıl heyecanlı,nasıl da mutluydu.Tıpkı çocukluğumdaki gibi.Mutlu,huzurlu ve tasasız..
"Teyze hadi çıkalım Sedat amcam beklemekten çok hoşlanmaz" diyen sesle keşkeleri bir kenara bırakıp bir kez daha ona bakıp konuşmaya başladım.
"Azıcık beklese kel kalmaz ya fıstığım" deyip tombiş yanaklarından bir makas aldım ve son kez aynadaki görüntüme bir göz attım.Yürek burkan şeyleri düşünmenin vakti değildi.Çünkü biliyordum ki düşünmek ne öleni getiriyordu,ne de çekilen acıyı siliyordu.Yani sadece ķoca bir baş ağrısı ile gün boyu malak gibi ortada geziniyorduk hepsi bu.
"Bence bize kızacak"
"Hayır kızmayacak çünkü kızarsa kafasının pekmezini akıtırım "
"Ama daha önce arabasına binen bir hanım teyzeye çok kızmıştı"
Kaşlarımı kaldırıp karşımdaki fındık kurduna baktım.Demek o gudubet suratlı arabasına kadın alıyordu.
"Neyse bırakalım hanım teyzeyi de hemen çıkalım " deyip elinden tuttum ve hızlı adımlar ile çıkışa doğru ilerledim.
"Günaydın"
"Günaydın enişte,afiyet olsun.Nazlı sana emanet yanından ayrılma ama aynı zamanda çok da yaklaşma neme lazım kusmuk banyosu yapabilirsin"
Asaf eniştenin ağzı açık ayran budalası gibi bakmasına aldırmadan kapıdan dışarı çıkıp hakkında sadece bir kaç şey bildiğim adamı bulmak için kafamı bizim mahallenin merakli melehat ablalari gibi bir sağa bir sola çevirdim.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İşte oradaydı..Arabasına yaslanmış kapıdaki güvenlik görevlisiyle muhabbet ediyordu.Tabi bu görünüşte olan bir şeydi.Bana kalırsa adam kendi söyleyip,kendi dinliyordu zira Sedat bey adamın konuştuklarını ufak bir mimik hareketi dahi göstermeden dinliyor,sadece adamın suratına bakıyordu.Kendini beğenmiş çakal..Kaf dağında olan burnunun ortasına bir tane geçirip yere düşürecektin gör bak ozaman neler oluyordu.
Kafamdan geçen hain planları bir kenara bırakarak elimi kolumu çekiştiren Nehir'e baktım.
"Orada işte orada Cansu teyze"demiş ve bağırarak sözlerine devam etmişti...
"Sedat amcaaa"
Küçücük boyuna rağmen kocaman bir sesi vardı ve bu sesi duymamak imkansız gibi bir şeydi.Zira o sesi duyması gereken şahısta çoktan duymuştu bile.
Nehir'in sesini duyduğunda bakışlarını hemen bizden tarafa çeviren adama baktım bir kez daha.Vicdansızin çocuğu çok yakışıklıydı.Hatta öyle ki ilk aşkım dediğim adamdan bile daha yakışıklıydı.Giydiği siyah takım elbisenin soğukluğuna inat gülümsemesi sıcacıktı.Güldüğünde yanağında oluşan çukurluk ayrı bir hava veriyor,insanda baktıkça tekrar tekrar bakma isteği uyandırıyordu..Zalımın evladı anan bal ile mi yoğurmuşudu seni bee..