Böyle bir durumda insan ne hissederdi?
Yada nasıl hissetmeliydi?
Aldatılmak..
Hem de ikinci kez aldatılmak.
Dakikalar önce duyduğum sözler sonrası yaptığım,daha doğrusu yapabildiğim tek şey ellerimi dizlerimin üstüne koyup öylece kıpırdamadan boş gözlerle yere serili halıyı izlemek olmuştu.Beynime çok sert bir çekiç darbesi yemiştim sanki.
Ellerim titriyordu.Daha doğrusu tüm vücudum buz gibi soğukta kalmışçasına titriyor ve aynı zamanda canımı acıtacak şekilde tenime iğneler batıyordu..Yüreğim yanıyordu.Kıskançlık ve intikam tüm bedenimi etkisi altına almışken ben sessizce bekliyordum.Zor yutkunuyordum.Beynim öylesine uyuşmuştu ki hiç bir şeyi doğru düzgün düşünemiyordum.Sanki birisi boğazımı sıkıyor,nefes almamı engelliyordu.İki göğsümün arasında ki kahrolası kalp öyle hızlı atıyordu ki canım yanıyordu..
Bağırıp,çağırmak,şu anda önümde duran kadını parçalamak istiyordum..Ben..Ben bunu hak etmemiştim.Saatler önce hasreti ile yandığım,seviştiğim,kulağıma aşk sözcükleri fısıldayarak beni kendine katan adam bunu bana yapmış olamazdı.O değil miydi güven her şeyin başıdır diyen..O değil miydi ikimizde yaralıyız bırak birbirimizin yarasına merhem olalım diyen..Allah aşkına bunları diyen bir adam nasıl böyle bir şey yapardı?
Derin bir nefes aldım ve kafamda dönen milyon soruya doğru cevaplar bulabilmek için sessizce,bağırıp çağırmadan ayağa kalktım.Ellerim buz gibi olmuş ve eklem yerlerim kendimi kasmaktan ağrımaya başlamıştı.Ona döndüm ve ağlamasına aldırmadan gözlerinin içine bakıp konuşmaya başladım.
''Ilık bir duş al iyi gelir Sinem hanım..Ayrıca ağlamak bebeğinize zarar verir''
Cevap vermesine fırsat bırakmadan odadan dışarı çıktım ve hiç bir şey olmamış mutfağa doğru ilerledim.Yemekler hazırdı.Emine ablaya dönüp güzel bir tepsi hazırlamasını rica ettim ve içimde kopan fırtınaya dayanamayarak dışarı çıktım.Esen rüzgar tenimi yalayıp geçtiğinde daha çok üşüdüğümü hissettim.Kollarımı göğüslerim de birleştirerek terasa çıkan merdivenleri bir bir adımladım ve en sonunda kollarımı taş korkuluklara dayayarak canımı yakan tüm duyguları bedenimden söküp atabilmek kapıları araladım.İlk darbe gözlerimden geldi.Sanki bunu bekliyormuş gibi tek tek yanaklarımdan yol alıp dudaklarımla buluştu.Sonra dizlerimin bağı çözüldü ve bedenimi taşıyamayacak hale geldiği için dizlerim betonla buluştu.
İçim yanıyordu.Sanırsınız dünyanın sonu gelmişti.Öyle zalimdi ki bir pervane misali başımda tepemde bekliyor ne yaparsam yapayım etrafımda dönmekten vazgeçmiyordu.
Acı..Keder..Kahrolmuşluk..
Bu duygular öyle zamansız kapımı çalmıştı ki ona benim ruhumda acıya yer olmadığını söylemeye vaktim bile olmamıştı.O da bunu fırsat bilip gelip yanan yüreğimin ortasına sandalyesini koyarak zevkle seyretmeye başlamıştı.Ellerim taş korkulukları sıkarken sanki tüm acılarımı ondan çıkarırcasına sıkıyor,tırmalıyor ama hiç bir şey hissetmiyordum.Sanki dünya yansa ve ben geberip gitsem umurumda değilmiş gibi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURSUZ
General Fiction"Bakmayın siz benim kuru bir yaprak gibi sallandığıma.. Köküm sağlamdır sarsılsam da kopmam dalımdan.. Öyle kolay değil rüzgarın önüne kapılıp gitmem.. Son ana kadar 'vazgeçmem' yaşamaktan.. Ne fırtınalar koptu benim hayat dallarımda.. Hiç birinde v...