O Benim...

9.5K 312 20
                                    


           ☆°☆°☆

          Hayatın yorğunuyum. Yaşamın Yorğunuyum. Düşüncelerim yorğun. Içimde FIRTINALAR var. Her geçen gün daha çok ıslandığım YAĞMURLARIM var... Yarım kalmış HAYATIM var. Gözyaşlarıyla seyretmem gereken  YILDIZLAR ve AY var. Kavrulmuş ateş üstünde bir KALBİM var. Ama... Nefessiz kalıyorum ama ölemiyorum...

             Neden kendimi hep karanlıkta buluyorum. Bu hayat neden beni fazlalık olarak görüyor ki... Her zaman mı acı çekmem gerek. Niye bir umudum yok artık benim. Neden elimden aldılar ki... Çok mu kötü bir insanım ben ki bana bunları yaşatıyorlar... Mina hayatıma renk katan tek kişiydi ve onun da hayatını mafheden ben olmam ne acı. Benim umut ışığım olmuşken şimdi ise kaybetmiştim onu. Hayatımın fekaketi gibiydim. Sanki tüm kötü şeyleri çekiyorum kendime. Ve bugün bana acımasızca bakan Bulut'un öfkesi... beni nerdeyse öldürüyordu. Ölmüş olmayı dilerdim. Nefes almayı değil.

...

Bulut Araf'ın Mina'yı götürmesiyle beni odama sürükleyip kapıyı üzerime kilitledi. Ve çekip gitti. Nerdeyse gece yarısı olmuştu. Yatakta öylece durmuş dolunayı seyrediyordum. Birden aşağının kapısı büyük bir gürültüyle kapandı. Bulut gelmişti... Korkarak yatağıma yattım. Ve hemen gözlerimi kapattım. Kapının kiliti açıldı ve kapı sert bir şekilde duvara vuruldu. Ama gözlerimi açmıyordum. Uyuyor numarasına devam ettim.

"Kalk ayağı... Uyuma kalk. Senle daha hesabım bitmedi"sözleriyle korkum iki kat daha da artmıştı. Ama gözlerimi açmıyordum. Açmıcamda. Birden burnuma bir koku geldi. Alkol kokusu gibiydi. Sanırım Bulut sarhoştu. Koku daha da yakınımda hissettiğimde oturma sesi geldi. Bulut yatağımın tam baş ucumdaki koltukta oturuyordu. "Kalk dedim sana kalk..."diye bu sefer eliyle dürtmeye başladı. Ama ısrarla gözlerimi açmamaya direniyordum. Bulut daha sonra beni dürtmeyi bırakıp geri yaslandı ve seslice iç çekti.

"Neden sözümü dinlemiyorsun ha neden... Ölmeyi neden bu kadar çok istiyorsun. Seni öldürmemi neden bu kadar çok istiyorsun..."dedi ve durdu sanırım beni izliyordu şu an. Ama neden böyle konuştuğunu anlamamıştım. Neden şimdi durup dururken bunları söylüyor.

"Hayatını ben almadım senin elinden. Sadece SEN geldin bana..."dediğinde aslında ona hak vermiştim. Beni ona Babam atmıştı. Yani satmıştı. Bulut'un nedense sesi ilk defa bu kadar hafif geliyordu. Dinlenmeye muhtaç gibi. Dertli gibi..."Sana zarar vermek istesemde neden yapamıyorum. Neden pişmanlık hissine kapılıyorum. Neden bu kadar zor oluyor..."neler söylüyor böyle anlamıyorum. Sanki bu kişi Bulut değil gibiydi. Bugün beni az daha öldürmeye çalışan Bulut degilmiş gibiydi. Bulut daha sonra devam etti.

"Yoksa ben..."Yoksa ben ne... Bulut'un devam etmesini beklerken susmaya devam etti. Ama nedense cümlenin devamını merak ediyordum. Bulut birden hızlı bir şekilde ayağı kalktı."Lanet olsun... Ne yapıyorum ben burda"dedi ve kapıyı aynı gürültüyle kapıyı çarpıp çıktı. Hemen yatağımdan doğrulup az önceki şey gerçek miydi diye düşündüm.

"Bu neydi şimdi..."diye düşünürken hala olayın şokundaydım. Bugün beni öldürmeye çalışan adam gitmiş yerine başka biri gelmiş gibiydi. İlk defa sesi yumuşak geliyordu. Ama sarhoştu... kendinde değildi ne dediğini bilmiyordu. Bende salak gibi merak cümlenin sonunu merak ediyordum. Yatağımda hala az önce olan şeyi düşünürken artık gözlerim kapanıyordu. Ve daha fazla dayanamadım ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.

        *****

            Sabah olmuştu ama benim nedense hala uykum vardı. Dün gece geç bir saatte yatmıştım. Hala dünkü olan şey bana rüya gibi geliyordu. Bulut gerçekten dün akşam buradaydı. Ve o sözleri onun söylemesi imkansız gibiydi ama kendi kulaklarım duymasaydım eğer. Yataktan kalkıp ilk üzerimi değiştirdim. Dün akşamdan beri hiç birşey yememiştim. O yüzden oldukça açtım. Kapı kilitli değildi ama Bulut evde ve beni görürse ne yapıcağımı bilmiyorum. Ama odadan çıktım... Sessizce aşağı kara indim. Tam salondan geçecekken arkamdaki sesle olduğum yerde kaldım.

VARLIĞIMI HİSSETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin