Kötü

8.8K 275 12
                                    


Mina

Evet ilk aşama tamam... O uyuz Araf'tan intikam alma vakti. Madem o bana Alya'nın yerini söylemezse bende kendim bulurum. Zaten dün beni gıcık etti. Resmen beni işten kovmuştu. Aşağılık dangalak ne olucak. Ama bende alta kalır mıyım dün gece Cafe'den çıkana kadar bekledim sonra bir telefon geldi. Biriyle buluşalım demişti. Ve şu an buluştukları yerdeydim. Telefonda Gece Cafe de buluşalım dediğinde ilk işim buraya gelmek olmuştu... Ve şu an resmen gizli ajan gibiydim. Gözümde gözlügüm elimde yüzümü kapatan dergim çantamda göz spreyim ve karşımda Araf...

Yanında oturan kişi ise en az onun kadar itici birine benziyordu. Gözlerimle onları göz hapsine almıştım resmen. Taki yanımda duran kişiye kadar.

"Hesabınız..."

"Ben hesap istemedim"nerden çıktı bu ya onun yüzünden doğru düzgün bakamıyorum. Gitmesini beklerken hala yerinde duruyordu cidden sorunlu mu acaba.

"Yalnız nerdeyse 4 saat'tir burdasınız. Ayrıca deminden beri karşı masayı izliyorsunuz... Eski sevgiliniz mi?"Ne diyor bu ya bak şimdi sinirlendim.

"Hayır... Ordan bakınca hayvan sever birine mi benziyorum"ona en sert bakışlarımı yolladım. Tabi dikkatim hala Araf'taydı."Şimdi gider misin? Bu hakaretini görmezden gelicem. Tabi hemen gitmezsen"garson bana ağzı açık bir şekilde bakarken bakışlarımla git işareti yaptım. Daha sonra kendine gelerek şaşkın bir şekilde gitti.

Tam o sırada Araf ve yanındaki kalkınca hemen bende harekete geçtim. Cafe'den çıkıp bir arabaya bindiler. Tabi ben de arkadan taksiye atladım. Sonuçta Vazgeçmek yok.

Yarım saattir arabada onları takip ediyordum ama buranın neresi olduğu hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Burası ürkütücü bir yere benziyordu. Yalnız burda ev değilde her yerde depo vardı. Her ne kadar geri dönmek istesemde vazgeçmicem... Araba en sonunda durdu Araf ve yanındaki adam dışarı çıkıp yandaki deponun içine girdiler. Bende hemen taksideki amcaya parasını verip indim. Gizlice deponun etrafına dolandım kırık bir pencereden içeri görebiliyordum. Elleri kolları bağlı bir adam vardı. Ağzı burnu kan içindeydi. Araf o adamın tam karşısında durdu.

"Söyle kim gönderdi seni? İpin kimin elinde?"diye bağırmıştı. İtiraf etmeliyim onun bu hali çok ürkütücüydü. Ama neden bu adam o halde ve Araf neden adama bağırıyor anlamamıştım. Elleri bağlı olan adam ruhsuzca güldü.

"Söylemicem... Zavallı biri gibi benden birşey öğrenme çabalarına girme. Komik görünüyorsun"bu söze karşı Araf gülerek ona bir tane vurdu o kadar sert vurmuştu ki burdan bile sesi duyuldu. Acımasızca vurduğunda adam ses çıkarmamak için kendini tutuyor gibiydi.

"Zavallı ha... Karşımda köpek gibi dayak yiyen biri mi söylüyor bunu? Ya da dur ölmek üzere olan biri mi demeliydim"Araf adamın etrafında dolanmaya başladı."Burayı görüyor musun? Burası senin bir hiç uğruna ölücek oldugun yer. İyi bak"Araf'ın sesi buz gibi çıkmıştı. Nereye geldim ben ya. Ne yapıyorum ben burda geri dönsem mi acaba gibi şeyler düşünmüyor değilim. Bu adam resmen piskopat gibi bir şey. Öldürcek mi gerçekten adamı?

"Hayır. Söylemicem. Yapmıcam bunu. Kimseyi satmayacağım"diyerek bağırdı. Korkmuşa benziyordu. Terliyordu az önceki halinden eser yoktu. Araf kararlı bakışlarıyla gözlerini ona dikti.

"Hayatta en çok aptal adamları sevmem. Özellikle de kendilerini bilerek kurban edenleri... Eminim senin ölmen onların umurlarında bile olmayacaktır"adam soğuk soğuk terler dökmeye devam ediyordu. Araf adamın kulağına doğru eğildi."Söyle... Yaşamak istiyorsan"Araf geriye doğru ilerledi ve adamın hareketlerini izledi. Araf o kadar sert ve keskindiki adamın korkmama imkanı bile yoktu. Şu an çok tehlikeli görünüyordu. Bıkkın bir şekilde nefes alıp verdim ve izlemeye devam ettim.

VARLIĞIMI HİSSETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin