BÖLÜM 2 - Part 3 "Puzzle Parçaları"
Hatırlatma;
Ben bu muydum? Masum birini, rüyasında öldürebilecek biri miydim? Hayır, ben kesinlikle böyle biri değildim. Ben kimseye zarar verme güdüsüyle yaşamaz, bundan zevk almazdım. Eğer alırsam Immatura Iris'ten ne farkım kalırdı? Hayır, hayır. Bunu kesinlikle yapamazdım. Iris gibi basit ve ruhsuz olamazdım. Eğer bir meselem varsa bunu gerçekten yapan kişi ile halletmeliydim. Masum birinin canını öylece alamazdım. Her ne kadar değiştiğimi söylesem bile, ruhum hala aynıydı. Elimi hızla indirdim ve saniyeler içerisinde arkamı dönüp oraya bir daha gelmemek üzere ortadan kayboldum.
***
Mezarlığın başında kendimi bulduğum zaman dizlerimin bağı çözüldü. Bütün bu duygu karmaşasının arasında her şey birbirine daha çok girmişti. Yaşlar gözlerimden oluk-oluk akıp sarışın çocuğun mezarının toprağına damlarken hala kendime inanamıyordum. Annem ile babamın mezarına gitmek istiyordum, içimde biriken ve beni hapseden her şeyi onlara anlatmak istiyordum ama bir mezarları bile yoktu. Bedenleri küle dönüşürken buradaki insanlara onların mezarlarının İstanbul'da olduğu söylenmişti. Ne büyük tezgah ama! Yine de her zaman ki gibi oldukça başarılılardı, diğerleri bu yalana kanmışlardı ve yalanları benim buraya gelmeme yardımcı olmuştu. Ama lanet olsun ki başlarında ağlayabileceğim bir mezarları bile yoktu. Lanet olsun!
"Özür dilerim" dedim ağlamaktan çatlayan sesimle. "Böyle olsun istememiştim. Onu... Öldüremedim, yapamadım."
Başımı iki yana salladım. Kalkıp "ama beni öldürdün" deseydi eğer, karşı gelemezdim. Çünkü haklı olurdu. Onu öldürmüştüm fakat Iris'e bunu yapamamıştım. O bütün masumiyeti ve olmayan gardı ile önümde uyurken öldürememiştim. Fakat Zahir için sarışın çocuğu göz ardı edebilmiştim. Belki de bu yüzden yapamamıştım. Belki de verdiğim kararın, yükünün altında ezilmekten dolayı bunu yapamamıştım. Ama şunu biliyordum ki eğer yapmış olsaydım; sadece ellerimi değil, ruhumu da bu kana bulamış olacaktım. Ve ne gelecekte, ne de geçmişte bundan kurtulabileceğimi sanmıyordum. Ölecek olsam bile değişen gelecekte bunun peşimi bırakmayacağını biliyordum.
Derin bir nefes aldım. "İntikamını alamadığım için üzgünüm. Ama sana söz veriyorum. Buna gerçekten neden olan kişi cezasını çekecek. Söz veriyorum."
Burnumu çekiştirdim ve ne kadar süredir orada durduğumu bilmediğim yerden kalktım. Dizlerime bulaşan toprağı silme gereği duymadan bir kere daha burnumu çekiştirip son akan yaşları sertçe elimin tersiyle sildim. Bu mezara bir daha asla gelmeyecektim, artık sarışın çocuk ile olan bağlarımı koparmak zorundaydım. Onun ölümünden dolayı vicdan azabı hissederek yaşayamazdım. O bir şekilde hayatıma dahil olmuş ve beni korumak adına kendi hayatını ortaya koymuştu. Bense her seferinde mezarının başında ağlayarak hiçbir yere varamazdım.
Derin bir nefes aldım. Son kez mezarında gözlerimi gezdirdim ve oldukça yavaş bir şekilde arkamı döndüm. Buradan gittiğim an ondan bağlarımı koparacaktım. Artık onun öldüğünü kabul etmeliydim. Buradan gitmek için odaklandığım zaman bir güç alanı beni aniden içine çekti. Ruhum ile bedenim biri tarafından zaman ve mekan üzerinde hareket ettiriliyordu. Ve bu olay sadece saliseler içerisinde gerçekleşmişti. Bunu yapabilecek dünya üzerinde yegane iki kişi vardı: biri ben, diğeri de Iris.
Görüntü değişip kahve tonları ile sarmalanmış kraliyet döşemelerini gördüğüm zaman kaşlarım çatıldı. Iris'in sarayda ne işi olabilirdi ki?
"Hoş geldin, Alara." Duyduğum sesle birlikte hemen omzumun üzerinden arkama baktım. Açık kahverengi gözleri, biçimli ince kaşları, hafif kalkık burnu, yumuşak yüz hatları ve uzun dalgalı saçları ile karşımda oturan kız, tıpatıp bana benziyordu. Ne olduğunu az çok tahmin ederken tamamıyla arkamı dönüp uzun masanın başında oturan ve tahmin ettiğim üzere gelecekten olan kendime baktım. Benim sorgulayıcı bakışlarım üzerine elini masaya doğru çevirdi. "Oturmaz mısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Ay | IMMATURA 2
FantasyIMMATURA Serisinin ikinci kitabıdır. UYARI: Bu kitabı okumadan önce lütfen Mavi Ay kitabını okuyunuz! Zannettiğiniz kişi olmadığınızı hatta bir insan bile olmadığınızı öğrenseydiniz; ne tepki verirdiniz? Peki ya, dünyanın ve zamanın dengesi...