Kamu Spotu: Immatura ve diğer yazdıklarım hakkında güncel bilgilere ulaşmak için instagram da @/ watilganasli hesabımı takip edebilirsiniz.
Keyifli okumalar dilerim :)
BÖLÜM 16 - Part 1 "Eskileri Açmak"
Karşımdaki Alara, dirseklerini masaya yaslamış ve ellerini dua eder gibi buluşturup çenesine dayamıştı. Normal diyebileceğim kalınlıktaki dudakları aralıktı ve yüzüne uyan kalkık burnu ile biblo gibi duruyordu. Uzun saçları, iri dalgalar halinde neredeyse beline kadar inmişti. Şu anki boyutundan biraz daha uzundu. Aslında böyle düşünmek, hala alışamadığım bir durumdu. Zaman kavramı veya herhangi bir şey bana bu kadar garip gelmezken karşımda kendimi görmek... sanırım asla alışamayacaktım.
"Haklısın, ben de alışmış sayılmam."
Geldiğimden beri bakışları boş masanın üzerinde duran Alara'nın, dudaklarından dökülen kelimelerin ardından bakışlarını bana çevirdi ve gördüğüm şeyle birlikte nefesim kesilir gibi oldu. Gözlerinden biri kahverengi, biri buz mavisiydi. "Nasıl?"
Yabancı olan bu görüntü ile bakışları ilk önce üzerimde dolandı. Ardından dudaklarında küçük bir gülümseme belirli belirsiz görüldü. "Üzgünüm, aniden karşılaşmanı istemezdim. Fakat onu da gizleyemeyecek kadar yorgunum."
"Başka neyi gizlediğini sorarsam, cevabını alabilecek miyim?" Şaşkınlığımı zar zor üzerimden atıp sessizliği bölecek şekilde konuştum ve karşısında bulunan sandalyeyi çekip oturdum. Bu yaptığım aynı anda hem yabancı hem de normal bir hareket gibiydi. Bulunduğumuz yer, eskiden yaşadığım evin mutfağıydı. Aslında, eski evimiz demeliydim. Sanırım.
Alara -demesi bile garip hissettirirken- bakışlarını üzerimden çekti ve tekrar boş masaya bakmaya devam etti. "Bu masayı her zaman çok sevmişimdir..."
Devamı olan cümleyi tamamladım. "Çünkü bir öncekinde parmağımı sıkıştırmıştım ve buna sıkıştırma imkânım yoktu."
"Ayrıca ailemle beraber en çok geçirdiğim zaman bu masanın başında."
"On sekiz bin altı yüz on beş saat" dedik aynı anda. On yedi yıllık hayatımda yüz kırk sekiz bin dokuz yüz yirmi saat geçirmiştim ve bunun sadece yüzde on dördü bile etmeyecek kadar süreç, onlarla en fazla geçirdiğim zaman dilimiydi. Kalbim, mengeneyle sıkıştırılıyormuş gibi hissettim. Etrafımda olan bitenler yüzünden, gidip onları ziyaret bile edemiyordum. Zaten çok fazla ziyaret de edemezdim.
"Çünkü zaman-uzay ve kader çizgisini bozarım" dedi bu sefer Alara, benim aklımdan kurduğum cümlenin devamını getirerek. "Aslında burada ikimizde çok fazla duramayız. Ama sende gördün."
Bakışlarım, garipsediğim kahve-mavi gözlerine değdi ve içimin titrediğini hissettim. Bu hissi göz ardı edip söylediğini başımla onayladım. "Gördüm."
Karşımda duran, görüntüsü birebir ben olan fakat gözleri farklı olan kız derin bir nefesi içine çekti. "Açıkçası uzun zamandan sonra ilk kez bir ikilem içerisindeyim. Şu an vereceğim karar ya beni yok edecek ya da başka bir şeye sebep olacak."
"Fakat bu sefer sen bile kestiremiyorsun?" Kullandığım sen kelimesi ile ikimizde otomatik olarak yüzümüzü buruşturmuştuk. "Bu garipti."
"Kesinlikle." Beni hiç düşünmeden onayladıktan sonra birleştirdiği ellerini ayırdı ve kollarını masanın üzerinde bağladı. "Bazen bütün bu yaşanılanlardan başka bir olasılığı yaşasaydık daha doğru olur muydu, diye düşünmeden edemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Ay | IMMATURA 2
FantasiIMMATURA Serisinin ikinci kitabıdır. UYARI: Bu kitabı okumadan önce lütfen Mavi Ay kitabını okuyunuz! Zannettiğiniz kişi olmadığınızı hatta bir insan bile olmadığınızı öğrenseydiniz; ne tepki verirdiniz? Peki ya, dünyanın ve zamanın dengesi...