Bölüm şarkısı; Arilena - Nentori
BÖLÜM 1 - Part 3 "Mesaj"
Burası bir mezarlıktı ve tam dibinde bulunduğum mezarlığın sahibinin ismini okumak bütün kanın vücudumdan çekilmesine neden olmuştu.
Bütün bedenimin artçı bir şokla sarsıldığını hissediyordum. Bir kere daha aldığım nefes ciğerlerime yetmezken gözyaşlarım sicim sicim dökülmeye başlamıştı bile. Yüzleşmeye hazır değildim. Onunla, bu şekilde yüzleşmeye hiç hazır değildim. Onu kendi ellerimle ölüme sürükleyen bendim ve ona bakabilecek yüzüm bile yoktu. Ama en çok içimi sızlatan verdiğim karardan hala pişman olmayışımdı. Bu vicdan azabı yüzünden yüzüne bakamazdım ya zaten. Katili benken bundan pişman olmayışımdan dolayı, onun yüzüne bakamıyordum. Adını bile ağzıma, düşüncelerime almaya hakkım yoktu.
Yutkundum.
Buradan gitmem gerekiyordu. Daha fazla kalabilecek gücü kendimde bulamıyordum. Tam gitmek üzereyken duyduğum ses ile durdum. "Burada ne işin var!"
Bu Bayan Johnson'dı. Tam ona doğru dönecekken ne yapacağını algıyabilmiştim ama ses çıkarmadan bekledim. Yüzümde patlayan bir tokatla ona çevirmek üzere olduğum tokatla birlikte başım tekrar önüme dönmüştü. Gözlerimi kapadım ve bunu hak ettiğimi söyledim kendi kendime. Bunu ve daha fazlasını hak etmiştim. Onun oğlunu elinden almıştım.
"Sana burada ne işin var dedim!" Beni kolumdan tutup kendine çevirdi. Ama ona da bakabilecek yüzüm yoktu. "Cevap ver bana."
"Üzgünüm" diyebildim kendim bile zor duyabildiğim sesimle. Elleri titriyordu, kalbi adrenalin ile hızlı atıyordu. Ama ortamda belirginleşen duyguları kokusu benim için oldukça tanıdıktı. Acı. Hüzün. Çaresizlik. Verdiğim karar yüzünden oğlu asla geri gelmeyecekti. Acısını asla dindiremez, oğlunu tekrar ona geri veremezdim. Bu zamana kadar verdiğim en büyük karardı. Bir insanın hayatı hakkında karar vermek kendin hakkında vermekten daha zor ve sorumluluk isteyen bir şeydi. Pişmanlığın beni ele geçirmesi kimseye yarar sağlamayacaktı.
"Üzgün müsün?" dedi inanamayarak. "Gerçekten, üzgün müsün? Peki bunun bana faydası var mı ya da oğlumu, Dylan'ı bana geri getirebilecek mi senin üzgün olman? Birde yüzsüzce üzgün olduğunu söylüyor. Eğer sen o gün mesaj atmamış olsaydın, oğlum oraya gitmeyecek ve hayatını kaybetmemiş olacaktı!"
"Ne?" dedim duyduklarımın şokuyla. Ona asla bir mesaj atmamıştım, mesaj atabilecek konumda bile değildim. Onu oraya asla ben çağırmamıştım.
Bayan Johnson beni ittirirken hala hiddetle bağırıyordu. "Hepsi senin yüzünden! Sen öldürdün oğlumu, katili sensin!"
O beni bir kere daha iterken dengesizce geri adım attım fakat devrilmedim. Hala aklım o mesaj konusundaydı. Ben değildim, o zaman kimdi?
Bayan Johnson bütün hiddeti ile mezarlığı inletecek şekilde bağırdı. "Defol buradan! Onun mezarına gelmeye hakkın yok! Defol!"
Haklıydı. Bir adım geri çekildim ve düşüncelerimin arasından ayrılarak onun gözlerinin içine baktım. Onu geri getiremeyebilirdim ama onun o gece orada olmasını sağlayan kişiyi bulabilirdim ve bütün bunların hıncını ondan çıkarabilirdim. Onun intikamını alabilirdim. Onun için, en azından bunu yapabilirdim. Ve bu düşünce ile Bayan Johnson'ı arkamda bırakarak mezarlıktan çıktım. Burada ilk gelişim olabilirdi ama son olmayacaktı ve geldiğim zaman orada yatandan özür dileyebilecek yüzü kendimde bulabilecektim.
Ertesi sabah sırtımda çantam ve elimdeki tekrar kabul formu ile müdürün odasına gitmek üzere okulun önündeydim. Uzun süredir okulda değildim, ailem beni düşünerek Türkiye'de özel bir okula geçiş yapmışım gibi göstermişlerdi. Bunu okul müdürünün kendisinden öğrenmek benim için pek de zor olmamıştı. Derin bir nefes aldım. Okula geri dönmek, ne kadar zor olabilirdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Ay | IMMATURA 2
FantasyIMMATURA Serisinin ikinci kitabıdır. UYARI: Bu kitabı okumadan önce lütfen Mavi Ay kitabını okuyunuz! Zannettiğiniz kişi olmadığınızı hatta bir insan bile olmadığınızı öğrenseydiniz; ne tepki verirdiniz? Peki ya, dünyanın ve zamanın dengesi...