Bölüm 11 - Part 2 "Cere Kaan"

6K 657 107
                                    

Önceki bölümden hatırlatma: "İsterseniz beni, oraya kadar kendiniz de götürebilirsiniz. Kolonim üzerindeki her bir zihin adına yemin ederim ki karşı çıkmayacak ve sadece barış için hareket edeceğim."

Zahir ile ellerimizin kenetli olduğu o kısa saniyeler içerisinde ikimizinde zihninde bizi neyin beklediğine dair bir endişe ama alabileceğimiz bir bilginin bile önemi vardı. Zihinlerimizin, tıpkı bağlı olduğumuz zamanlardaki gibi arasında bir bağ hissettiğim zaman hiç durmadan düşündüm, tıpkı onunda benimle aynı anda düşündüğü gibi. İkimizin sesi birbirimizin zihninde yankılandı:

Yapalım.

Sanki sözleşmişçesine Zahir, elimi bıraktığı an Kant'ın bileklerinden tutarak ters çevirdi ve elleri arasında kenetledi. Bense hızlı bir şekilde Kant'ın zihninde dönüp duran, gitmek istediği yere üçümüzü ışınladım. 

Zahir ile gördüklerimiz bizi şaşkına uğratırken bu konuda normal birinden daha fazla bilgili olduğum için zihnimde dönüp duran soruların birine cevap bulabilmiştim. Açıkçası, tam da şuan olmam gereken yerdeydim.

BÖLÜM 11 - Part 2 "Cere Kaan"

    "Burası da neresi?" dedi Zahir aklında dolanan sorulardan sadece en belirgin olanını dışarı vurarak. Ben ise bu sırada elimde olmadan yakınında bulunduğum işlemeli duvarların üzerinde elimi gezdiriyor ve bulunduğumuz odanın içini incelemekten kendimi alamıyordum. Burası, heykelin altıydı. Ama bunu, konuşmak için kendini hazırlayan Kant'tan duymak için sessiz kalmayı tercih ettim.

"Neden her türün kendine ait iki büyük kolonisi olduğunu biliyor musun?"

Zahir benden çok kendisine sorulmuş olan soruyu duyduğu an cevapladı. "Çünkü her türün kendi ataları da iki kişiydi."

"Doğru. Fakat sadece bu değil." Başını olumsuzca iki yana sallayıp Zahir'e kısa bir bakış attı. "Görüyorum ki Avalon Ravenhood daha önce seni yer altına indirmemiş."

Zihninde saniyeler içerisinde ne dediğini tartıp geri cevap vermişti Zahir. "Şimdi demek istediğin, bizim kolonimizde de böyle bir odanın olduğu mu?"

"Evet ama söylemek istediğim sadece bu değil. Bu odalar; türlerin merkezleridir. Atan kalpleri, hatta düşünen beyinleridir. Bizler iki büyük kolonileriz çünkü bizler atalarımız Cere Anna ve Cere Kaan'ın soyundan gelenleriz. Onların bize bıraktıkları mirasları koruyoruz. Bu oda ise bize bırakılan miras. Bu oda, bize atalar tarafından bırakılan bir hediye. Fakat bu hediyenin anahtarı hiçbir zaman bizim elimizde olmadı." Kant, durdu ve gözlerinde belirgin olan heyecanla bana döndü. "Şu ana kadar."

"Alara, bir anahtar mı?"

Kant, Zahir'in bana direk ismimle hitap etmesini garipsedi ilk önce. Beyninde ikimiz hakkında şüpheli düşünceler dolanmaya başlamıştı bile. "Immatura sadece bir anahtar değil. O, olmak isteyeceği her şey."

"Peki ya kehanet?"

İkisinin konuşmasının başından beri koruduğum sessizliğimi bozdum. "Kehanet, hala ucu açık bir bilmece."

Zahir, kuzguni bakışlarını bunu nereden bildiğime dair sorgulayarak dolaştırırken Kant yanıma geldi ve karşısında taptığı biri varmışçasına tereddüt ederek elimden tuttu. "Lütfen Immatura, önceki davranışlarım için beni bağışla. Ben sadece mirası korumakla yükümlü olan biriyim. Bu yüzden önüme gelen herkese güvenemezdim."

Kaba olmamak adına hafifçe gülümseyip Kant'ın elleri arasına aldığı elimi, nazikçe kendime çektim ve odanın ortasında bulunan çembere doğru ilerledim. Bu çember tıpkı Avalon sarayındaki odaya benziyordu. Tek fark saraydaki odanın ortasında tek ve etrafındaki gibi beş küçük daire varken burada sadece orta da ve kenarında bir tane bulunmasıydı.

Karanlık Ay | IMMATURA 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin