BÖLÜM 6 - Part 1 "Gizli Geçitler"
Bazı durumlar, farklı yollara başvurmayı gerektirirdi. Şuan gelişen durum ise bana çok farklı bir yol izlemem gerektiğinin en büyük kanıtıydı. Patlama ile birlikte boş duvar parçalanmış ve gizli bir geçide benzer boşluğu ortaya sermişti. Tabii birde patlama ile birlikte ses duyulmuş olacak ki Arya kapıma dayanmıştı. Çok kısa bir zaman dilimi içerisinde elimi parçalanan duvara doğru savurmuştum. Arya ise endişe ve panikle kapıdan içeri girmişti bile. "Alara! Bir ses duydum sen iyi misin?"
Bir bana birde odanın içerisine bakıyordu ama ona göre etrafta parçalanan bir duvar görüntüsü yoktu. Bu yüzden gözlerinin içine baktım ve sanki hiçbir şey olmamış gibi omuz silktim. "İyiyim. Sadece koltuktan kalkarken sakarlığıma denk geldi. Ayağım takıldığı için düşer gibi oldum."
Söylediklerimin gerçekliğini tartarken şaşkınlıkla bana baktı. Şüpheyle kalan boşlukları doldurmaya çalışıyordu. "Peki ya o ses?"
"Dediğim gibi düşer gibi oldum, bu yüzden elimi tutunmak için bir şeye uzattım ama görüyorsun ki bir şey bulamadım. Ben dengemi toparlamaya çalışırken de koltuk devrildi."
Kahverengi şekilli kaşlarını çattı bu sefer de. "Koltuk yerli yerinde duruyor."
"Çünkü sen kapıyı açana kadar düzelttim." Kollarımı bağlayıp kafamı hafifçe yana eğdim. Ayrıca gözlerimi kısarak ona baktım. "Yoksa bundan bir şüphen mi var?"
"Hayır" dedi başını iki yana sallarken. "Hayır, sadece... bir an için endişelendim."
"Arada böyle sakarlıklarım tutabiliyor, insan zamanımdan kalma. Beni düşündüğün için teşekkürler, fakat çok endişelenme ara-ara olur böyle şeyler."
İnandığına dair düşünceleri zihninde yer edinirken içten içe rahatlamıştım. Arya ise kısa bir nefes aldı ve kapıyı kapatmak üzereyken seslendi. "Pekala, o zaman ben gidiyorum."
Onun kapıyı kapaması üzerine rahatça bir nefes verdim. Şuan kimsenin bu kapıdan içeri girmesine tahamülüm yoktu. Bu yüzden basit ama güvenilir o büyüyü mırıldandım. "Contego, servo, vindico, protego."
Kapının kulpu kızgın bir demirin ilk halini alıp sonra sönerken bense arkamı döndüm. Odanın üzerinde olan büyüyü bir hareketimle kaldırdığım zaman. Mavi-beyaz ışık hüzmesi savrulmuş; görüntü olması gerektiği - darmadağın - haline geri dönmüştü. Derin bir nefes aldım, biyolojik saatime göre yirmi dört saatten fazladır uyumuyordum ve bedenim artık bana sinyaller gönderiyordu. Fakat bu duvarı bulduktan sonra öylece uyuyamazdım. Biraz daha dayanmak zorundaydım. Zaten hep ben direttikçe başıma bir takım olaylar gelmiyor muydu?
Başımı iki yana salladım hafifçe. Zahir ile az bile olsa enerji paylaşımım üzerine, bir de zamanı durdurmak, uzay ve zamanı büküp ışınlanmış olmak enerjimi yeteri kadar çekmişti. Güçlerime tamamıyla kavuştuğumdan beri bu kadar etki etmezdi, fakat bugün enerjim oldukça düşüktü. Bu yüzden etkilenmiştim. Uykuya ihtiyacım vardı.
Başımı olumsuzca ve düşüncelerimden arınmak için yine iki yana salladım. Hayır. Bu şuan karşıma çıktıysa bekleyemezdim, uyku sonrada halledilebilirdi. Zamanın her geçen gün ne kadar değerlendiğini en iyi ben bilirdim. Bu yüzden dağılmış molozlar ve beton parçaları arasından geçerek tünelin girişine ulaştım. Sağ avucumu sıkıca kapadım ve uykusuzluktan olsa gerek zorlanarak odaklanmaya çalıştım. "Dilitus."
Zihnimden ve kalbimden aynı anda yola çıkan gücün etkisini damarlarımla birlikte her bir hücremde hissederken avucumu çok yavaş bir şekilde açtım. Avuç içlerimde oluşan, güç birikimini hemen salarsam anında yok olurdu. Avucumda biriken güce, narin bir canlı gibi yaklaşmak zorundaydım; avucumdan kaçmaması için tuttuğum bir kuş gibi. Bende buna uyarak onu kırmadan avucumu açtım ve ışığın yavaş yavaş büyüyüp bana yardım etmesini bekledim. Kısa sürede ışık büyümüş ve avucumun içini kaplamıştı. Bu saya de karanlığın içerisinde bana yardımcı oluyordu. Ve tekrardan bir kuş misali onu serbest bıraktığım zaman kanatlarını çırpıp özgürlüğüne kavuşurcasına benden ayrıldı. Karanlık yolda benden önce ilerledi ve bütün bu sırada yolu taradı. Uzun yolda benden önce ilerlediği için görüş açımdan çıkmıştı bile. Açıkçası yol tekrar karanlığa gömülmüş olmasına rağmen, benim için bir önemi yoktu. Leza yeteneklerim karanlıkta bile en ince ayrıntısına kadar görmemi sağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Ay | IMMATURA 2
FantasiaIMMATURA Serisinin ikinci kitabıdır. UYARI: Bu kitabı okumadan önce lütfen Mavi Ay kitabını okuyunuz! Zannettiğiniz kişi olmadığınızı hatta bir insan bile olmadığınızı öğrenseydiniz; ne tepki verirdiniz? Peki ya, dünyanın ve zamanın dengesi...