BÖLÜM 3 - Part 3 "Ziyaret"
Iris'in bahçeyi terk edişi ile birlikte Alara da biraz olsa kendine gelebilmişti. Fakat uzaktan bile olsa, gözlerinde o parlayan ışık tedirginliğimi arttırmıştı. Korkuyordu. Bu olanların, gerçekleşmiş olmasından korkuyordu. Bunu ona bakabilen herhangi biri rahatlıkla anlayabilirdi. Aynı zamanda kırılmıştı da ve bütün gardını, duvarlarını kaybetmiş gibiydi. Onu hiç bu kadar yıkılmış gördüğümü hatırlamıyordum. Kaldı ki ben Alara'yı çok fazla görmüş değildim, yine de onu böyle görmek isteyeceğim şeyler arasında değildi. O bana en kötü anımda, kaybettiğimi düşündüğüm anda yardım etmişti. Bende ona yardım etmek istiyordum fakat geç kalmış olmaktan korkuyordum.
Bakışlarım, yanımda duran ikizime kaydığı zaman birbirimize korkuyla baktık. Geç kalmıştık. Bize küçüklüğümüzden beri anlatılan o masal an itibari ile gerçekleşmeye başlamıştı. Hatta dana önceden başlamıştı ve biz o masalda ki ikizlerdik. Şuan fark ettiğim gerçek beynimde yankılanırken bunu fark edenin sadece ben olmadığını anlamam çok uzun sürmemişti. Çünkü Asil'in de duygularını hissedebiliyordum, pişmanlık damarlarında dolanıyordu. İkimizde bir Avalon olmamıza rağmen, ikiz olmamız duygularımızı hissedebilmemizi sağlıyordu. Diğer Avalonların aksine. Ve şuan gerçekten o gün Asil geldiğinde verdiğim karardan pişmanlık duyuyordum. Onun bir masala takılı kaldığını düşünmüştüm. O gittikten sonra araştırmıştım fakat bir gerçeği göz ardı etmiştim; Mavi Ay.
Büyük bir rüzgar bizi geri savururken bedenimin savrulmasını Asil'in koruyucu tutuşu engellemişti fakat düşüncelerimin savrulmasını engelleyememişti. İçimde büyük bir pişmanlık vardı ve hiçbir şey bunu engelleyebilecek gibi değildi.
"Alara!" bağırışı rüzgarla birlikte boşluğu bulmuştu. Alara'nın biraz önce yıkık dökük duyguları ile durduğu yerde büyük bir boşluktan ve ötesinde yere çökmüş Zahir'den başka bir şey yoktu. Arkasında duranların arasından zorlukla omuzlarının sarsıldığını görebiliyordum. Aynı zamanda Chloe'da kendini kaybetmiş bir şekilde dizleri üzerine düşmüştü. Normalde bu tür durumlarda soğuk kanlılığımı koruyabilmeme rağmen bir şeyler yapabilmek için kılımı bile kıpırdatamıyordum. Tek düşündüğüm yapmış olduğum şeyin bedelini karşımdaki insanların çekiyor oluşuyordu.
Asil ile birlikte kehaneti değiştirme gücüne sahip olduğumuzu şimdi idrak edebiliyordum. Eğer bunu yapmış olsaydık, Alara şuan kendi hakkında her şeyi biliyor olacaktı. Ve Asil geldiği zaman ben aptalca bir şekilde bunu masal olduğunu dile getirmiştim. Fakat hala bunun gerçekleşmiş olmasına inanamıyordum, kanlı canlı bir şekilde gözlerimin önünde bir Immatura can bulmuştu. Hatta iki. Bu olanları hala kavrayabilmiş değildim. Bu... Nasıl olurdu?
"Onu kaybettim!" Zahir'in neredeyse bütün sarayın surlarını yerinden oynatacak derecede güçlü sesi kulaklarıma dolduğu zaman bakışlarımı ona çevirdim. Omuzları bu sefer daha çok sarsılıyordu. O, ağlıyordu. "Onu sonsuza dek kaybettim..."
Kaybetmek.
Zihnimde yankılanan bu kelime pişmanlığımla birlikte endişemi de gün yüzüne çıkarmıştı. Alara burayı terk edip gittiyse, neredeydi? Gidecek neresi vardı ya da güvende miydi? Diğerlerine nereye gitmiş olduğunu sormak için adım attığım zaman tüylerimi diken diken eden bir his ile durdum. Hava ağırlaşmış gibiydi. Biraz önce kaybolan Alara'nın yerinde tekrar bir Alara vardı. Fakat bu sefer, üzerinde ki elbiseler daha farklıydı. Daha çok Avalon türlerinin giydiği tarzda bir kıyafet ile ve normalde farklı bakışları ile karşımızda duruyordu. Saçları ise daha uzundu. Burada neler oluyordu böyle?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Ay | IMMATURA 2
FantasyIMMATURA Serisinin ikinci kitabıdır. UYARI: Bu kitabı okumadan önce lütfen Mavi Ay kitabını okuyunuz! Zannettiğiniz kişi olmadığınızı hatta bir insan bile olmadığınızı öğrenseydiniz; ne tepki verirdiniz? Peki ya, dünyanın ve zamanın dengesi...