Yetenek; bir kimsenin bir şeyi anlama veya yapabilme niteliği, kabiliyeti, kişinin kalıtıma dayanan ve öğrenmesini çerçeveleyen sınırdır. Yetenek insanın özgüvenini ayakta tutar, kişiliğinin bir parçası olan özelliğini severek yapılır ve azimle çalışılırsa ne hoş işler ve büyük başarılar ortaya çıkar. Yeryüzünde her bir insanın kendine özgü bir yeteneği vardır; önemli olan onu bulup icra etmekten geçiyor.
Karşımda asılı duran resme baktığımda ileride ismini duyuracak kadar yetenekli bir ressam görüyordum. Kendi yeteneğini başarılı bir şekilde gözler önüne sermişti. Belki de geleceğin; Pablo Picasso, Leonardo Da Vinci ,Osman Hamdi Bey - 'Kaplumbağa Terbiyecisi' tablosu oldukça dikkatimi çekmiştir- veya Picasso'nun deyimiyle en düzgün el ve parmak çizen iki kişiden birisi olan Abidin Dino gibi yeteneklere aday birisi -resimlerle fazla alâkam olmasa da- olduğunu söylemek mümkündü. Peki, ben hangi konuda iyiydim? Hâlâ kendimi keşfetmeye çalışıyorum. İnsanları iyi gözlemlemek, hissettikleri duyguları çabuk çözmekte bir yetenek sayılır mıydı? Eğer öyleyse iyi bir gözlemci olduğumu söylemek mümkündü.
Ressam hangi duygularla yaptı bilmiyorum ama şuan bakmakta olduğum resimde ; genç bir çift yeşil bir tepede oturmuş, karşılarındaki şehrin ışıklarını seyrediyorlardı. Resimdeki erkek karakter kollarını kıza dolamış, kız da bu durumdan memnun bir ifadeyle erkeğin göğsüne sırtını dayamıştı. Resmin konusu basit gözükse de içindeki duyguları hissettirmeye yetti. Aralarındaki bağı görmemek mümkün değildi. Bu resim beni etkilemiş ve özenmeme sebep olmuştu.
İnsanoğlunun gözünü boyayan dünyevi isteklerden uzak durmaya çalışan, hata yapsam da pişmanlıkla tövbe edip tekrarlamamak için çabalayan, kendi halinde bir kızdım. Küçük isteklerim dışında en büyük arzum gerçek aşkı istiyor oluşumdu; sevdiğim adamdan olan çocuklarımızı, küçük ama bir o kadar sıcak ve mutlu yuvamızda beraber büyütmek. "Resmi incelemen bittiyse artık gidelim mi?" Yanı başımda duran Gülfiye'yi başımı sallayarak onayladım. Gülfiye ile resim sergisinden çıkarken hava çoktan kararmıştı.
" Nasıldı?" diye sordu Gülfiye, her halinden sıkılmış olduğu belliydi.
"İyiydi," demekle yetindim.
" Açıkçası bana göre değil, hiç bir şey anlamadım."
" Sıkıntı etme, ben de senden farklı değilim."
Sergide sıcaklayınca çıkartıp koluma astığım yaka kısmı tüylü, uzun, siyah hırkamı giyerken sergiden birisi koşturarak yanımıza geliyordu. Heyecanı ve telaşı yüzüne yansıyan bu gencin, Ali olduğunu anlamam uzun sürmedi.
" Yetişemeyeceğim diye korktum. Neden erken ayrıldınız? Üstelik bir hoşça kal demeden çıktınız," dedi cümlesinin sonuna doğru gözleri Gülfiye' ye kaymıştı.
Küçük bir öksürük numarasıyla dikkatleri üzerime çektim.
"Sana bakındım ama göremedim. Saatte geç olunca gidelim dedik. Nasılsa pazartesi okulda görüşürüz.""İlgilenmem gereken konuklar vardı, onlardan kurtulup bir türlü yanınıza gelemedim,” gülümseyerek devam etti.
“Abimin sergisini nasıl buldunuz?"
"Güzeldi.”
" Bizi tanıştırmayacak mısın?" diye sordu Ali, koca bir sırıtışla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PEYGAMBER ÇİÇEĞİ ~Düzenleniyor~
Spiritual♡AŞK VE MACERA ROMANI.♡ Aşkı yaşamaya, yanmaya, kalbinizi mühürlemeye hazır mısınız? Onların aşklarına sadece sevdikleri değil; gecenin sessizliği, gözyaşlarının ıssızlığı, koca bir kalabalığın içinde kalmış yalnızlık şahit olmuştu. Eğer gözyaşları...