Selamünaleyküm güzel insanlar. Maceraya doyacağınız uzun bir bölümle geldim.
sunflowerise yazdığı "Gündönümü" isimli kitabına bir şans verir misiniz? Vakit ayırdığınız değecek.Keyifli Okumalar...
BELİNAY
"Bir sevgiyi anlamak, bir yaşamı harcamaktır. Harcayacaksın." (Özdemir ASAF)Odamın -yeni odamın- boydan boya uzanan penceresinden sokağa baktım. Hemen aşağısı arka bahçeye bakıyordu. Bakışlarımı karşıya çevirdiğimde ise cadde vardı. Caddenin karşı tarafı büyük bir parktı. Akşamları renkli ışıklarıyla gözlere zevk veriyordu. Gündüzleri ise çocukların neşeli hallerini seyretmek mümkündü.
İki hafta önce yeni bir eve taşındığımızı kapının önünde öğrenmiştim. Bizimkiler koluma girip evin içine gezdirmişlerdi. Tek kelime etmeden beni çekiştirdikleri yöne gidiyordum. Sonunda ikinci katta sondaki odayı bana hazırladıklarını söylediler. Yalnız kalmak istediğimi söyleyip odama girdim. Kapıyı yüzlerine kapatıp kilitledim. Annem meyus sesiyle, "sen dinlen kuzum, akşam yemeği hazır olunca haber ederiz," dedi. Ses etmedim. Sırtımı kapıya yaslayıp eşyaları tanıdık olan ama yabancı gelen odaya göz attım.
Merdivenden ayak sesleri gelince hızla odanın boydan boya olan büyük penceresine koştum. Perdeyi çekip camdan dışarı baktım. Elbette beklediğim şeyi bulamayacağımı biliyordum yine de camdan dışarı bakmak istemiştim.
Saruhan'la şakalaştığımız, tartıştığımız, gülüştüğümüz sitenin o bahçesi yoktu, geceleri camdan cama konuştuğumuz o üçüncü kattaki pencere de yoktu artık. Karşımda bir bina bile yoktu.Sanki anılarımı bir kutunun içine hapsedip onu eski evimizde bırakmıştım. Sanki Saruhan geri dönse - imkansızda olsa- beni bulamayacaktı. Ona olan aşkımdan şüphe edecekti belki de. Biliyorum, bu deli saçması. Mezardan kalkıp gelecek hali yok ya. Kahretsin ki onun geri döneceği hissi bir türlü içimden silinmiyordu. Bu öyle güçlü bir histi ki beklenti içine sokuyor ve hayal kurmama sebep oluyordu. Elimden gelse bu beklentiyi içimden söküp atardım. Zira gün geçtikçe real dünyadan uzaklaşıp hayal dünyasına kayıyordum. Bu beni çıldırtıyor ve yoruyordu.
Beyza akşam yemeğinin hazır olduğunu söyleyene kadar -alışmam zaman alacak olan- yeni odam da pencerenin önünden ayrılmadan ağladım. Beyza'ya geleceğimi söyledikten on dakika sonra merdivenlerden aşağı indim. Merdivenin son basamağındaydım. Bizimkiler yemek masasında oturmuş, hararetle, seslerini kısarak konuşuyorlardı. Dudaklardan dökülen her cümlenin içinde adım geçiyordu. Bir psikiyatr görünmem gerektiğini düşünüyorlardı.
Annem, "yeni bir eve çıkmakla hata mı ettik? Ya daha kötü olursa," diye sordu. Babam, “bilmiyorum," dedi. Sesi öyle meyus ve yorgun çıkmıştı ki kendimi -olduğumdan daha- kötü hissetmiştim.
Onlar konuşurken alt kattaki banyoya girdim. Yüzüme sertçe üç defa su çarptım. Parmağımdan hiç çıkartmadığım söz yüzüğüm ve Saruhan'ın evlilik teklifi ederken aldığı yüzüğe baktım. Saruhan artık yoktu, ama ailem hayattalardı. Ve ölüm ensemize nefesini üflerken zamanın kıymetini bilmeliydim. Bir kez daha sevdiğimi kaybetmeden veyahut ben ölmeden önce sevdiklerimin, zamanın, ibadetlerimin kıymetini bilmeliydim. Onları üzmeye, ölüm hızla yaklaşırken zamanlarını çalmaya hakkım yoktu. Şu yedi ay içinde tek dertleri ben olmuştum. Acımı yaşıyorsam bile onlara hissettirmemeliydim.
İçim kan ağlıyordu, ama kararlı bir şekilde banyodan çıktım. Masaya yaklaştığımda herkes sustu. Beyza'nın karşısına oturdum. Annem hemen yemek servisi etti. Yemeğimden bir çatal alıp keyifle gülümsedim.
"Eline sağlık anne, her zaman ki gibi marifetini konuşturmuşsun." Annem şaşkınlıkla bana bakarken yavaşça yerine oturdu. Masada bir tek annem değil herkes iştahla yemek yiyişime hayretle bakıyorlardı. "Hadi, sizde başlayın," dedim. Gülümseyemesem de normal görünmeye çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PEYGAMBER ÇİÇEĞİ ~Düzenleniyor~
روحانيات♡AŞK VE MACERA ROMANI.♡ Aşkı yaşamaya, yanmaya, kalbinizi mühürlemeye hazır mısınız? Onların aşklarına sadece sevdikleri değil; gecenin sessizliği, gözyaşlarının ıssızlığı, koca bir kalabalığın içinde kalmış yalnızlık şahit olmuştu. Eğer gözyaşları...