KARARSIZLIK

2K 118 130
                                    

      Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba güzel insanlar. Final bölümü yılan hikayesine dönüştüğünün farkındayım. Ne bölümü yazmak mümkün oldu ne de paylaşmak. Hayatımdaki değişikliklere ayak uydurmaya çalışıyorum ve şu sıralar dinlenmeyi çokça özleyecek kadar bir yoğunluk içindeyim.

   Daha fazla uzatıp başınızı şişirmeden esas meseleye geleyim. Müjde! Bu sefer yeni bölümle geldim. Final bölümünü 2 bölüm veya 3 bölüm olarak yapacağım. Bu ilerleyişe göre belirleyeyeceğim. Sizleri final sahnesinin ilk bölümüyle baş başa bırakıp sessizliğe çekiliyorum.

Kendinize iyi davranın.
Seviliyorsunuz. 💕

Belinay
      Saruhan, “salondayım,” diyerek mesaj atmıştı. Hayır, böyle bir şey yapmış olamazdı. Ya doğruysa. Aşağı inmem için beni kandırıyor da olabilirdi. Söz konusu Saruhan olunca şüpheye düşmemek elde değildi. Ne yapacağımı bilmez halde elimde telefonla odam da volta atıp duruyordum. Beni kandırma ihtimalini göze alarak pencereye koşup bahçeyi kolaçan ettim. Görünürde hiç kimse yoktu. Telefonumun mesaj sesi bir kez daha çaldı.

“Hangisi senin odan? Merdiven başındaki mi yoksa sondaki oda mı?” Aman Allah’ım bu adam ciddi galiba. Hızla kapıya doğru koştum, telaşla kapıyı açtığımda Saruhan’la burun buruna geldim. Burun buruna demek mecazi anlama kaçardı, zira Saruhan benden uzun olduğu için karşımda bir adet kaslı bir vücut kütlesiyle karşı karşıya geldim.

Başımı kaldırdığımda Saruhan gülümseyerek bana bakıyordu. Üzerime doğru yürüyünce odanın ortasına kadar geri adım attım. Saruhan içeri girip kapıyı kapattı. Odamın her bir noktasına uzun uzun baktı. Buruk bir gülümseme peyda oldu yüzünde.

“Odamı incelemen bittiyse gider misin artık?”

Yatağımın yanı başındaki komodinimin üstündeki her gece öpüp uzun uzun seyre daldığım fotoğrafımızı aldı. Fotoğrafı ilk defa görüyormuş gibi uzun uzun inceledi. Akabinde tatlı bir gülümseyişle bakışlarını bana çevirdi. İfadesiz, ruhsuz bir ifadeyle ona bakmayı sürdürdüm. Fotoğrafı nazikçe yerine bıraktı.  Emin adımlarla bana yaklaşırken ifademi korumakta güçlük çekiyordum. Eskisi gibi gülüşü yine beni benden alıyordu.

Aramıza mesafe koymak adına elimi kaldırdım. Durdu, yüzüme acı acı baktı. Akabinde ani bir kararla yaklaşmayı sürdürdü. Havada asılı kalan elimi tuttu, avucumun içine bir buse bıraktı. Korkuyla elimi hızla geri çektim. Evet, korkuyordum. Saruhan’ın etkisi altına girip kendimi aşkın kollarına bırakmaktan korkuyordum. Ona bu kadar öfke duyarken birlikte olamazdık. Bana yaşattıklarını affetmek gururumu yerle bir etmek değil miydi?

Aşk ve gurur aynı yerde olmuyordu. Birisi gelince öteki kaçıyordu. Gururum yerinde sabit dururken aşk kendini zincirlemişti ruhuma. İkisi aynı beden olunca ıstırap çekiyordu benliğim. Bu zor durumdan kurtulmak için rabbime sığınıp sabır çekiyordum yine. Elimden başka bir şey gelmiyordu zaten.

“Ne kadar kaçarsan kaç artık korkmuyorum.”

Kaşlarımı çattım neyden bahsediyordu şimdi bu zalim adam? “Ne demek istediğini anlamıyorum.” Dayanamayıp soracağımı biliyordu, bilmiş bir tavırla biraz daha yaklaştı. O yaklaştıkça ben geri doğru gidiyordum. 

“Kalbinden çıkmış olmaktan öyle çok korkuyordum ki. Benim için hızla atmayacağını düşündükçe kahroluyordum. Ama artık eminim. Hâlâ kalbinde olduğuma eminim.”

“Ya yanılıyorsan ya seni almamak üzere atmışsa kalbim.” Bir adım daha atarak aramızdaki mesafeyi kapattı.  “Eminim, çünkü hâlâ fotoğrafımızı başucunda saklıyorsun.” Sağ elini usulca kalbimin üstüne koydu. O güzel kehribar rengi gözlerinden atılan zincirler gözlerime dolanmıştı. Gözlerimiz birbirimize kilitlenmişti. Toprak kokusu bir sis bulutu gibi çevremizi sarmıştı. Kalbim elinin altında aylar sonra orada olduğu hatırlatır gibi hızla çarpmaya başladı. “Kalbin,” dedi nefesi yüzüme çarparken. “Eminim çünkü hızla çarpan kalp atışından anladım.”

PEYGAMBER ÇİÇEĞİ  ~Düzenleniyor~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin