YENİ KOMŞU

4.8K 627 568
                                    

    Zır zır. Güne çalar saatin sesiyle başlamak
berbat bir şeydi. Üstüne üstlük
sabahın erken saatinde gitmeniz
gereken bir okulunuz varsa, uyanmak
ıstıraba dönüşüyordu. Okul bitince iş
hayatım başlayacaktı. Hayatım hep
böyle tempolumu geçecekti. Uykuya
sadece hafta sonlarında mı
doyacaktım? Gerçi o konuda bir
gariplik vardı. Hafta içi
uyanamamam, hafta sonu ise erken
kalkıyor olmam, oldukça can sıkıcı.

Geçenler okuduğum bir araştırma yazısında ; “Hafta içi yapmanız gereken işler olduğu için uyanmakta zorlanacağımızı çünkü yapmanız gereken işler olduğunun bilincimizde yer ettiğini, hafta sonu ise iş gününün olmadığının bilincinde olduğumuz için sabah daha rahat uyandığımızı ”yazıyordu ve kesinlikle doğru bir gözlemdi.

Yarı uyanık yarı uyuyor vaziyette iç sesimin sesini kesip susmasını diledim. Bunları daha sonra düşünsem hiç fena olmazdı. Sağ elimi yanağıma dayamış, sol elimi ise bacaklarımın arasına sıkıştırmış, cenin pozisyonunda uyuyordum ya da uyumaya çalışıyordum.  Gözlerimi açmadan elimle yatağımın yanındaki komodinin üstünde duran çalar saati susturmak için yokladım. 
Pat diye gelen sesle hızla yataktan doğruldum. Yere düşen saat susmuştu. Aferin bana temelli susturmuş oldum saati.
Zorda olsa yataktan kalmayı başardığımda kendimi banyoya attım. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra dişlerimi fırçalayıp buradaki işimi bitirdim.

Mutfağa gittiğimde kahvaltı hazırlayan annemin arkasından sarılıp yanağına öpücük kondurdum.

“ Günaydın güzellik” Annemin kendisine has kokusunu duymak rahatlatıcı bir histi. 
“ Sana da günaydın kuzum benim.”
Annem kahvaltı masasına oturduğunda çaylarımızı doldurdum. Annemin bardağını önüne bırakıp kendi bardağımı da alıp karşısına oturdum.

“Yine erkencisin, Eser sultan,” dedim.

Annem sabah namazından sonra Kuran-ı kerimde bir kaç sayfa cüz sürer ve öğle vaktine kadar uyumazdı . “Anne, sabah namazından sonra neden yatmıyorsun?” diye sorduğumda ise, “ Uyku üç çeşittir, kızım.

Birincisi: Gaylûle. Bu vakit, fecirden sonra tâ kerahet vakti bitinceye kadardır.      Yani güneşin doğuşundan, yaklaşık 45 dakika geçinceye kadarki zamandır. Bu uyku, rızkın noksaniyetine (eksiklik, noksanlık) ve bereketsizliğine sebebiyet verdiği için, sünnete aykırıdır. Çünkü rızık için sa’y etmenin/ çalışmanın başlangıcı, hazırlığının yapmanın en münasip zamanı, serinlik vaktidir. Bu vakit geçtikten sonra bir rehavet (vücutta görülen gevşeklik, tembellik) ârız olur. O günkü mesaiye ve dolayısıyla da rızka zarar verdiği gibi, bereketsizliğede sebebiyet verdiği tecrübelerle de sabittir.

İkincisi: Feylûle,dir ki, ikindi namazından sonra, mağribe (akşam namazı vaktine) kadardır. Bu uyku ömrün noksaniyetine/eksilmesine sebeptir. Yani uykudan gelen sersemlik cihetiyle, o günkü ömür kısacık bir hâl aldığından, maddi bir noksanlık gösterdiği gibi, manevî cihetiyle de, güya o günü yaşamamış gibi oluyor. Bu itibarla ikindi ile akşam arasında yatmamak lazımdır. Herkes bu vakitte yatmanın zararını bizzat tecrübe ederek görmüştür. O vakit yatıp da kalkan kimse sersem gibi olur, bir türlü kendisini toparlayamaz.

Üçüncüsü ise: Kaylûle. Bu uyku Sünnet-i seniyyedendir. Kerahet vakti olmayan kuşluk vakti uykusu. Öğle uykusu. Bu uyku, gece kıyamına vesile ve yardımcı verdiği için sünnettir. Bu uyku hem ömrü, hem rızkı ziyadeleştirir. Çünkü yarım saat kaylûle, iki saat gece uykusuna muadildir. Dolayısıyla kişi, hem ömrüne bir buçuk saat ilâve ediyor, hem rızık için çalışmak süresini yine bir buçuk saat ölümün kardeşi olan uykunun elinden kurtarıp yaşatıyor ve çalışmak zamanını artırmış oluyor. Binaenaleyh öğle namazını kıldıktan sonra bir müddet yatmak ise çok faydalıdır.” Diye açıklama yapmış, beni bilgilendirmişti.

PEYGAMBER ÇİÇEĞİ  ~Düzenleniyor~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin