“Bıraksana beni maganda, şehir eşkıyası.”
Saruhan önden hızlı adımlarla yürürken beni de peşinden sürüklüyordu. Sesimin yüksek çıkmamasına özen göstererek Saruhan’ın duyabileceği sesle -yine dikkatleri üzerimize çekmek istemiyordum- bağırdım.
“Bu yaptığına adam kaçırmak denir.”
Saruhan bir anda durup bana döndü.
“Evet, bende tam olarak bunu yapıyorum,” dediğinde nefesimi tuttum. Nereye sürüklüyordu beni?
“Nefes al Belinay, boğulacaksın,” dedi, beni ardı sıra sürüklemeye devam ederken.
Nefesimi salıp tekrar içime temiz havayı çektiğimde kendimi ne kadar kastığımı fark ettim. Güçlü elleri arasından bir kez daha bileklerimi kurtarmaya çalıştım. Ben çabaladıkça daha çok bileğimi kavradı. Boşa çabaladığımı kabullenmek istemesem de çırpınıp durmaktan vazgeçmiştim.
Bahçedeki otoparkta siyah bir BMW’nin önünde durduğumuzda yüreğim ağzıma geldi. Eğer bu araba kendisininse beni nereye götürecekti? Bileklerimi serbest bırakıp arabanın kilidini açarken kaçmaya yeltenmem boşa gitmişti. Güçlü kollarıyla beni bir hamlede arabanın kapısına yasladı.
“Ne o kaçıp arkadaşına yardım mı edeceksin? Teselli eder olmadı pansuman yaparsın dağıttığım burnuna.”
Öfkeli sesi beni yıldırmamış mümkünmüş gibi kaşlarımı biraz daha çatmıştım.
“Yanında da olurum, pansumanda yaparım bundan sanane.”
Yumruk yaptığı eliyle başımın üstünden sertçe arabaya vurdu. Bu hareketi korkmama sebep olsa da bunu ona belli edecek değildim.
“ Eğer böyle bir şeye kalkışırsan emin ol arkadaşını hastanelik ederim. Artık ziyaretine oraya gidersin.”
Yüzünde gördüğüm kararlılık bunu yapabileceğinin kanıtıydı. Sessizce yutkundum.
“Herkese böyle misin yoksa tek derdin benimle mi?”
Bir kaç saniye öylece yüzüme baktı, akabinde ağzını aralayıp bir şey söyleyecekken vazgeçip bir iki adım geriledi. Aramızda açtığı mesafeden cesaret alarak “ senin bana müdahale etmeye hakkın yok,” dedim. Kelimeler ağzımdan çıktığı an sözlerimden pişman oldum. Söylediklerim doğruydu fakat söylediğim kişi yanlıştı, bana bakışı bunun kanıtıydı.
Aramızdaki mesafeyi kapatıp bana doğru yaklaştı, benden uzun olduğu için üzerime doğru eğildi, neredeyse burun burunaydık. Nefesi yüzümü yalayıp geçiyordu, mümkünmüş gibi arkamdaki arabaya daha çok sindim.
“Bana bak ufaklık, beni başkalarıyla aynı kefeye koyma. Hareketlerine dikkat et, seni bir daha uyarmaz canını yakarım.”
Şaşkın bakışlarımı yakıcı kehribar gözlere çevirdim.
“Sen kimsin..” cümlemi tamamlamama müsaade etmeyip işaret parmağını dudağıma bastırıp beni susturdu. Bu hareketine nasıl bir tepki vereceğimi şaşırmıştım. Kalbim deli gibi çarparken nefesim düzensizleşmiş, göğsüm hızla inip kalkıyordu; Saruhan da benden farksız değildi. Uzunca geçen bir kaç dakika sonra gözlerini dudaklarıma kaydırıp yavaş hareketlerle parmağını dudağımın üstünden çekti. Kısa bir anlığına gözlerini kapatmış, tekrar açtığında ise kendisini geriye doğru itti.
“ Söylediklerimi dikkate almazsan kim olduğumu o zaman görürsün,” dedi, biraz önceki ruh halinden farklı olarak sesi sakin çıkmıştı.
Biraz önce hiddetle bakan, öfkeler saçan adam gitmiş yerine gözlerini kaçıran, oldukça sakin birisi gelmişti.
Biraz önceki yakınlaşmamızın etkisinden kurtulamazken Saruhan ani bir hareketle arabaya yönelip sürücü koltuğunda yerini almış ve kontağı çevirerek arabanın çalışmasını sağlamıştı. Dengesiz tavırlarıyla afallamış, olduğum yerde donup kalmıştım. Arabanın çalıştığını işaret eden motorun sesiyle kendime gelip arabadan uzaklaştım. Ani bir hareketle kalkan ve hızla yanımdan uzaklaşan Saruhan’ın ardından bakakaldım. Neydi şimdi bu? Ortalığı karıştırıp bir kaç tehdit savurup çekip gitmekte ne oluyordu? Bu çocuğun benimle derdi neydi? Etrafında ağzının içine bakan tek bir sözüyle kendisine pervane olacak onca kız varken neden benimle uğraşıyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PEYGAMBER ÇİÇEĞİ ~Düzenleniyor~
Espiritual♡AŞK VE MACERA ROMANI.♡ Aşkı yaşamaya, yanmaya, kalbinizi mühürlemeye hazır mısınız? Onların aşklarına sadece sevdikleri değil; gecenin sessizliği, gözyaşlarının ıssızlığı, koca bir kalabalığın içinde kalmış yalnızlık şahit olmuştu. Eğer gözyaşları...