“Randevun kiminle?”
Kayra’nın sorusu üzerine gözlerimi kol saatimden çekip anlamsızca yüzüne baktım.
“Ne randevusu?”
Üniversitenin bahçesinde Kayra ile birlikte kamelyalardan birisine oturmuş etrafı seyrediyorduk. Daha doğrusu gelmesini beklediğim kişiyi arıyordu gözlerim.
“Kardeşim dakikada bir saatine daha sonra etrafına bakıyorsun. Kimi bekliyorsun diyorum?” Çapkınca göz kırpan dostuma ters bir bakış attım.
“ Saçmalama, kimseyi beklediğim yok.”
“Kesin öyledir,” diyerek pis pis sırıtan Kayra’yı görmezden geldim.
Aslında Kayra’ nın hakkı vardı, birisini beklediğim doğruydu. Dün sinirlerime hakim olamayıp Belinay’ a kaba davranmıştım, yaptığım hatanın farkına varıp sınıfa döndüğümde boş bir sınıfla karşılaşmayı beklemiyordum.
Banka da halletmem gereken acil bir iş çıktığı için üniversiteden ayrıldım. Akşama doğru işlerimi anca halletmiş dersimin olmamasına rağmen Belinay’ı görürüm umuduyla okula dönmüştüm. Kampüsün çıkışına arabamı park edip Belinay’ı bekledim. Belki dersi çoktan bitmişti belki de hâlâ dersteydi, bilemediğim için burada karşılaşma olasılığımızı düşünüp yarım saat boyunca arabamın yanında dikilip durdum. Beklemekten ağaç oldum, deyimi eğer soyut değil de somut olsaydı, kesinlikle şuan ağaç olma evresini geçmiş meyve vermeye başlamış olurdum. Uzunca bir bekleyişin ardından bu sabah masada Belinay’la konuşan sarı oğlanı gördüm. Adı sanırım Ali’ydi. Belinay’a derse beraber gideriz dediğine göre aynı sınıfta olmalıydılar. Önünü kesip Belinay’ı sorduğumda aldığım cevaptan haz etmedim. Derslerinin biteli çok olduğunu söyleyen sarı oğlan yoluna devam ederken benimse üzerime koca bir ağırlık çökmüştü. Canım sıkkın ve üzgün bir şekilde arabama bindiğimde bugün Belinay’a ulaşamayacağımı anlamıştım.
Gözlerim yine kol saatimi bulduğunda saat 10.30’u gösteriyordu. Giderek kalabalıklaşan bahçede istediğim yüzü görememek gerilmeme sebep oluyordu. Nerede kalmıştı bu kız? Yoksa bugün okula gelmeyecek mi?
Kayra’dan bugün Belinay’ın dersi olduğunu öğrenmiştim. Kayra’nın “hayırdır, niye sordun?” sorusuna ölümcül bakışlar atıp onu susturmuştum.
Saat 10.35’i gösterirken sıkkın bir şekilde nefes verdim. Dur bir dakika ben ne yapıyordum böyle? Saruhan Meriç, saatlerce bir kızı bekleyecek birisi değildi ki. Saat 10.40, peki ne diye yelkovanla akrebin ilerleyişini takip ediyordum. Saat 10.45 ve o hâlâ yok. 10.55, kesin gelmeyecek. 11.00 başına bir şey mi geldi acaba? Yine saate bakmamla beraber yanımda sessizce oturan Kayra’nın şaşkın bakışlarıyla karşılaştım.
“Ne?” Ters bir dille sorduğum soruya “ yok bir şey,” demesiyle dakikalarca yapmış olduğum saçmalığın farkına varmamı sağlamıştı.
Ben; Saruhan Meriç. Saatlerce gözlerim yollarda bir kızın gelmesini bekliyordum, her ne kadar bana ters bir durum olsa da gerçekler ortadaydı. Şu dakikadan sonra yani saat 11.15’ den sonra zamanın ilerleyişine bakmayacaktım. Kollarımı göğsümde birleştirip arkaya doğru yaslanarak gözlerimi kapattım. Bir kaç dakika dinlendirdiğim gözlerimi açtığımda karşılaştığım simaya tebessüm ettim, kendimi gülümseyerek bulmak beni bile şaşırtmıştı.
Belinay yanında görmeye alışık olduğum iki kız arkadaşıyla sohbet ederek bizim olduğumuz yere doğru geliyorlardı. Giymiş olduğu haki yeşil elbisenin kolları deridendi, takmış olduğu siyah şalı gözlerini daha çok ortaya çıkarırken bu renkler beyaz tenine çok yakışmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PEYGAMBER ÇİÇEĞİ ~Düzenleniyor~
Spiritualité♡AŞK VE MACERA ROMANI.♡ Aşkı yaşamaya, yanmaya, kalbinizi mühürlemeye hazır mısınız? Onların aşklarına sadece sevdikleri değil; gecenin sessizliği, gözyaşlarının ıssızlığı, koca bir kalabalığın içinde kalmış yalnızlık şahit olmuştu. Eğer gözyaşları...