Selamünaleyküm güzel okuyucularım. Şu sıralar yoğun olduğum için bölüm gecikti. Bunun için üzgünüm. Şimdi gelelim asıl konumuza. Final bölümünü iki bölüm olarak yayınlayacağım. Belki üç bölümden oluşur, işim belli olmaz. :D
Merak etmeyin, bir sonraki bölüm bu kadar gecikmeyecek. Keyifli okumalar.BELİNAY
Görüşümü engelleyen çalılığın dalını çekip bir adım daha ilerledim. Bu saatte burada ne işim vardı, bilmiyorum. Oysa gelmemekte kararlıydım. Beni buraya kadar sürükleyen ayaklarım açıklığa kadar çıkamamış, ağaçların arkasına kadar ilerleyebilmişti. Evlilik teklifi aldığım açıklık alan yine renk renk ışıklarla aydınlatılmıştı. Küçük kare masanın çevresi renkli gül yapraklarıyla çevrelenmişti. Beyaz masa örtüsünün uç kısımlarında çiçek desenleri işlenmişti. Masanın üzerinde bir kaç çeşit yemekler vardı. Bu uzaklıktan ne olduklarını seçilmiyordu. Üşümememiz için iki büyük ayaklı ısıtıcılar masaya doğru çevrilmişti. Biraz gerideki ağacın kalın dalına salıncak kurulmuştu. Salıncağın ipleri yapay yeşil yapraklarla sarılmıştı.Hiç biri masanın çevresinde volta atan Saruhan kadar dikkatimi çekmemişti. Mavi gömleği, siyah kot pantolonu ve üçgen kesim yakalı siyah pardösüsüyle yine çok yakışıklı duruyordu. Heyecanı ve endişesi yüzüne yansımıştı. Ara ara çatık kaşlarla çevresine göz atıyor, küçük bir tebessümle hazırlıklarını tekrar tekrar kontrol ediyordu. Neredeyse bir saatten fazla ağaçların arkasında saklanmış onu gözlüyordum. Ne ileri gidebiliyordum, ne de buradan kaçıp uzaklaşabiliyordum. Ne çok isterdim kollarına koşmayı, yaşanan herşeyi unutmayı, gözlerinin içine bakıp seni affettim demeyi.
Ah gönlüme taht kurmuş sevgili! Bir bilsen seni ne çok affetmek istediğimi. Çok denedim ama olmadı. Korkularım kırgınlığımın bile ötesine geçti. Korkularımla savaşamayacak kadar ödleğin tekiyim. Bu yüzden bu aşktan kaçıyorum.
Kaçmak. Sanırım girdiğim buhrandan çıkmanın yolunu bulmuştum. En azından deneyecektim. Geriye doğru bir adım attım. Islak toprakta ayağım kaydı, geriye doğru düşmemek için önümdeki dala tutundum. Dengemi sağlayıp düşmemeyi başarmıştım ama fazla gürültü çıkarmıştım. Saruhan'ın sesleri duymamış olmasını dileyip ürkekçe başımı öne uzattım. Saruhan bana doğru geliyordu. Kahretsin. Aceleyle yere çöktüm. Daha fazla ses çıkarmamaya çalışıp emekleyerek ilerideki koca ağaca doğru ilerledim. Üstüm başım çamura bulanmıştı. Koca ağacın gövdesinin arkasına saklandığımda Saruhan biraz önce durduğum yerde durmuş etrafını kolaçan ediyordu.
"Kim var orada?"
Bir kaç adım daha yaklaştı. "Belinay," diyerek seslendiğinde nefesimi tuttum. Saklandığım ağacın arkasında durmuş, çevresine göz atıyordu. Sırtımı daha çok ağaca yaslayıp usulca ayaklarımı karnıma doğru çektim. Islak toprağın soğukluğu rahatsız edici olsa da oturmuş olmaktan şuan için memnundum. Bu sayede karanlıkta görünmüyordum.
"Sen misin cennet çiçeğim," dedi umutla. Bu sese karşılık verememek çok zordu. "Belinay," dedi bir kez daha. "Şimdi çıksan karşıma öfkeyle bağırsan, sen sakinleşene kadar beklesem. Bağırmaktan yorulduğunda koşup kollarımın arasına alsam seni, sıkı sıkı sarılıp defalarca seni sevdiğimi söylesem."
Başta beni gördüğünü sanıp endişelendim, daha sonra kendi kendine konuştuğunu anladım. Sözleri keskin bir kılınç gibiydi, bedenimi de ruhumu da paramparça ediyordu. Gözyaşlarım ılık ılık yanaklarımdan süzülürken hıçkırıklara boğulmamak için kendimi zor tutuyordum. Saruhan hayal kırıklığıyla açıklığa geri döndüğünde gözyaşlarımı serbest bırakıp ormanlık alandan çıkıp evin yolunu tuttum.
SARUHAN
Kol saatimi çıkarıp yatağımın üstüne fırlattım. Akabinde üstümdekilerden kurtulup kendimi banyoya attım. Sıcak suyun altında soğuktan kaskatı kesilen vücudum rahatlarken başımda ki ağrının şiddeti artıyordu. Gece saat üçte eve gelmiştim. Onca saat bir umutla Belinay gelir diye açıklıkta beklemiştim. Oysa ki geleceğine öyle yürekten inanmıştım ki beklemekten vazgeçmemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PEYGAMBER ÇİÇEĞİ ~Düzenleniyor~
Spiritual♡AŞK VE MACERA ROMANI.♡ Aşkı yaşamaya, yanmaya, kalbinizi mühürlemeye hazır mısınız? Onların aşklarına sadece sevdikleri değil; gecenin sessizliği, gözyaşlarının ıssızlığı, koca bir kalabalığın içinde kalmış yalnızlık şahit olmuştu. Eğer gözyaşları...