SIRLAR ÇÖZÜLDÜ

2.3K 332 138
                                    

Dört gün önce.

Kayra ve Ali'yle birlikte okulun kafeteryasından çıkıp bahçede yürürken koyu bir muhabbete dalmış, bir ara başımı kaldırdığımda karşımızdan bize doğru gelen cennet çiçeğim ve arkadaşlarını görmüştüm.

Gözlerim bile ilk uğrak noktasının neresi olduğunu biliyor ve kalabalığın arasında Belinay'ı buluyordu. Kalbimi sarıp sarmalayan bu aşk artık tüm bedenime yayılmış, sadece onu istiyor ve onu arzuluyordu; mesela sabahları gözlerimi yeni bir güne açtığımda ilk onu görmek istiyor, kollarım onun zarif benini sarmak istiyor, burnum bir tek onun kokusunu almak istiyor, sesi kulaklarımdan beynime akarken yalnızca sesinin hoş tınısını duymak istiyor, dudaklarım bir tek onun tenini istiyor ve kalbim bir tek onunla dolup taşmak istiyordu.

Onunla vakit geçirdiğim her an her dakika ve her saniye de benliğim onunla bir oluyor ve ruhum kalbime salıncak kurup küçük bir çocuğun kahkahasını atarken mutlulukla uçsuz bucaksız ufuklara doğru sallanıp, havalara uçuyordu. Eğer yer çekimine aykırı olmasaydı, onun yanındayken bedenim ağırlığını sıfıra indirip havalanacak, ayaklarım yerden kesilip uçacaktı.



Aynı anda ortada buluştuğumuzda gözlerimi bir an olsun üstünden çekmeden ona bakıyor, böyle bir ecrine sahip olduğum için Rabbime hamd ediyordum. Bir kaç metre gerimizde otuzlu yaşlarda iri yarı, uzun boylu, siyahlar içinde olan adamın bakışlarını yakalamıştım.

Siyah kıyafetlerinin yanı sıra siyah bir bere ve atkıyla yüzünü saran adamla anlık bir bakışmamızın ardından gözlerini başka bir yöne çevirmişti. Adamın huzursuz tavırlarına içime bir kuşku düşürmüştü. Adamla ikinci kez göz göze gelmiş olmak canımı sıkmıştı, bariz bir şekilde bizi izlediği belliydi. Telefonumu çıkartıp her ihtimale karşı daima Belinay'ı uzaktan takip eden Arda'ya mesaj attım.

"50 metre kadar gerimizde ağacın arkasındaki siyahlar içinde olan adamı takip et."

"Tamam ağabey," diye mesajıma hemen cevap vermişti.

Adam arkasını dönüp gittiğinde bizimkilerin yanından ayrılıp dikkatle onu takip ettim. Adam ara ara arkasını dönüp bana bakmış, ardından gittikçe hızını arttırmıştı; öyle ki artık o da ben de insanlara çarpmalarımızı önemsemeden koşuyorduk.

Üniversiteden çıktığında o da ben de hızımızı arttırmış, olağanca gücümüzle o kaçıyor bense onu kovalıyordum.
Tahminim doğru çıkmıştı, o Belinay'ı takip eden tetikçinin ta kendisiydi. Hızlı koşuşu ustalıkla önündeki engellerden hoplayıp zıplayarak dengesini ve hızını kaybetmeden kaçışı bunun bir kanıtıydı. Caddeden geçerken bir an da önüne çıkan arabanın kaputuna atlamış, aynı hızla da yere inip koşmaya devam etmişti.

Üst caddeye doğru koşup ara sokaklardan birisine girdiğinde Arda'da bana yetişmiş ve aynı anda adamın arkasından sokağa dalmıştık. Adamı yakalamamıza ramak kalmıştı ki plakası sökülmüş bir arabaya binip gittiğinde ona yetişememiş, elimizden kaçırmıştık. Öfkeyle önümdeki çöp kutusuna vurup devirirken bağırdım.

"Allah kahretsin, elimizden kaçırdık adamı. Bu kadar yaklaşmışken nasıl yakalayamam onu. Aahhh!"

"Ağabey adam profesyonel, üstelik buraya bir araba bırakmış olduğunu nasıl bilebilirdik."

"Belinay'ın dibine kadar gelmiş adam Arda."

Arda sessizce sakinleşmemi bekledi, zira yine öfkemden gözüm dönmüştü.

Çalan telefonumu kızgınlıkla cevapladım.

"Ne?"

"Ağabey iyi haberlerim var."

PEYGAMBER ÇİÇEĞİ  ~Düzenleniyor~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin