ZİHNİMDEN ÇIK ARTIK

2.9K 477 283
                                    

"Dün gece gördüklerinle ilgili ağzından çıkacak tek kelime dahi öncelikle zavallı ailenin daha sonra senin sonun olur. NOT:  Şaşırma. Odana girmek benim için çocuk oyuncağıydı. 
                                 SARUHAN"

Yataktan bir oturup bir kalkıyor, beynimin bana oynadığı bir oyun olsun diye dualar ediyordum. Beyaz gömleğimin altına giymiş olduğum hardal sarısı mevlana tarzı eteğimin ucunu kaldırıp diz kapağımdaki yara bandıyla kapatılmış irine baktım. O geceye ait olan bu yara yaşadıklarımın gerçek olduğunun kanıtıydı.

"Kızım nerde kaldın?"

Annemin sesiyle birden yataktan kalkıp mutfağa yöneldiğimde elimdeki kağıdı anca fark etmiş, tekrar odama dönerken başımı kapının kenarına çarpmıştım.

Olduğum yerde sıçrarken annem sesime gelmiş, şaşkın gözlerle bana bakıyordu. Anneme fark ettirmeden kağıdı eteğimin cebine koydum. Annem dibime kadar gelip parmak uçlarıyla çarpmış olduğum yeri ovdu.

"Belinay sende bir haller var. İyi misin?" dediğinde bir çırpıda annemin ellerinden kurtulup odama girdim.

Gardırobumdan almış olduğum hardal sarı şalımı takmış olduğum bonemin üstüne dikkatle hızla bağladım. Masamın üstünden kitaplarımı ve gardırobumdan çantamı alıp antreye çıktım. Portmantoluktan hırkamı koluma atarken bir yandan da annemi ikna etmeye çalışıyordum.

"Merak etme annem, iyiyim ben."

"Kahvaltı yapacaktık, nereye gidiyorsun?"

"Yeni aklıma geldi derse girmezden önce arkadaşa notlarımı verecektim. Arkadaşım beni bekliyordur, ayıp olmasın."

Eser sultan, inanmayan gözlerle beni süzse de yapacağı pek bir şey yoktu. Biraz önce gülümseyen kızı, şimdi tedirginlikten alt dudağını kemiriyordu.

"Öyle olsun bakalım," dedi, imalı imalı. 

"Akşam geç kalma, Nimet hanımı bekletmeyelim. Ben oraya geçerim sen direk onlara gelirsin."

Kitaplarımı yere koymuş, lita topuk, kadifemsi kiremit rengindeki bileğimde başlayan botumu giymeye çalışıyordum. Anlamayan gözlerle anneme baktım.

"Kızım şaşkın mısın sen? Akşam konuştuk, yemeğe davetliyiz dedim ya."

Son bir umut şansımı denedim, kedi yavrusu gibi başımı yana eğip acınası bakışlar  atmaya çalıştım.

"Gitmesek mi? Ben biraz hasta gibiyim sanki."

Numaramı yemeyen annem kaşlarını çatıp sıkkın bir nefes verdi.

"Allah'ım bu kız beni öldürecek. Belinay itiraz kabul etmiyorum, bu akşam oradayız."

Başarısızlığımın sonucu başımı eğip yerdeki kitaplarımı aldım.

"Peki," diyerek başım önde asansöre bindim.

Arkamdan çalan korna sesiyle olduğum yerden sıçradım, yolun kenarına geçip arabaya yol verdim. Kampüsün bahçesinde masalara doğru yönelirken dalgınlığım yüzünden hangi ara üniversiteye geldiğimi anlayamamıştım.

Boş kamelyalardan birine oturup kağıda tekrar göz attım. Odana girmek çocuk oyuncağı benim için demişti. Peki, nasıl girebilmişti. Tabii ya pencere. Ah pencereyi açmadığımı biliyordum, demek ki oradan girmişti. Kimseye anlatma demişti, bense salak gibi rüya zannedip anneme anlatmıştım.

Dirseklerimi bacağıma dayayıp ellerimle yüzümü kapattım. Aman Allah'ım gece yanı başımda beni seyreden siluetin gerçek olduğunu düşünmek ürkütücüydü. 

PEYGAMBER ÇİÇEĞİ  ~Düzenleniyor~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin