-3-

551 32 44
                                    

Gözlerimi açtığımda boynumda bir sızı hissettim. Karşıma baktığımda bitmiş bir Aynı Yıldızın Altında gördüm. Koltukta uyuyakalmıştım anlaşılan. Yandaki koltuğa bakınca benim gibi uyuyakalmış bir Güzey gördüm. Uyurken ne kadar güzel gözüküyordu. Dudakları öne doğru çıkmıştı ve hafif aralıktı. Sarı saçları dağılmıştı. Sessizdi işte. Bana söylenmiyordu. Söylenmesini bile seviyordum aslında ama kendi suçunu böyle örttüğünü düşünüyordum.

Üstümdeki pikeyi fark edince koltukta ilk önce doğruldum. Sonra üstümdeki pikeyi ona örttüm. Hemen yanına oturdum. İzlemeye başladım. Kirpiklerini, dudaklarını, adem elmasını... Uğruna gençliğimi tükettiğim adam, beni bu kadar harap etmek zorunda mıydın? Peki ya sana ulaşabilmek artık bu kadar kolay ama neden mektup yazmak istiyorum? Galiba yine hissetmiyorsun. Hissettiremiyorum sana. Yoksa hissetmek mi istemiyorsun? Ağlamak istiyorum. Sana bu kadar yakınken neden bu kadar uzağım?

Oturduğum yerden kalktım ve bir hışımla odama gittim. Eski mektupları bulmak istiyordum. İlk önce kitaplığıma baktım. Büyük ihtimalle buraya koymamıştım. Annemin bakmayacağı bir yerlerde olmalıydı. Çalışma masamın klavye çekmecesine bakınca gördüm eski defteri. İçinde mektuplar, şiirler, denemeler vardı. Mektuplar günlüğüm gibiydi bir yandan. Ne zaman Güzey'le konuşmak istesem mektup yazardım. Anlatırdım, dertleşirdim. Beni hiç duymayan biriyle konuşmaya çalışırdım. Şimdi yanımdaydı. Uzaktaydı. Her zaman olduğu gibi varlığın içinde yoktu.

Defteri çekmeceden alıp salona geçtim. Defterin içinden bir mektup çıkardım. Güzey'in yanına oturdum. Duymayacağını biliyordum ama okuyacaktım bu mektubu ona. Okumayacağını bile bile yazmıştım bu mektupları. Hisseder belki diyerek. Umut ederek. Hiçlikle yazmıştım. Burukça bir gülümsemeyle Güzey'e baktım. Uyuyordu. Elimde tuttuğum mektubu açtım ve okumaya başladım.

"Sevgili kalbim,

Seni dün gece rüyamda çok güzel bir şekilde görmemin heyecanını atamadım hala. Seni yaklaşık iki haftadır görmüyorum ve üç ay kadar daha göremeyeceğim. Eğer gidersen -ki benden gittin zaten- işte o zaman hiç göremeyeceğim. Kalbimde yaşayacaksın bir süre, sonra rüyalarımda. Biri gelirse eğer o zaman unuturum ya da sen geri gelirsin. Belki hiç gitmezsin be sevgili kalbim.

Özledim, gerçekten seni çok özledim. Dün rüyamda görebildiğim için mutluyum. Normalde göremiyorum ama rüyada karşıma çıkıyorsun. Tabi o rüyanın bir rüyadan ibaret olmasına da bir hayli üzgünüm aslında. Kelimelerle tarif edilemeyecek kadar karmaşık şeyler yaşıyorum içimde. Yine de seviyorum seni. Yine de her gece hayal kuruyorum. Yine umut ediyorum. Olmayacağını bilmek ve olmayacağını bildiğin halde yapmak o kadar acı ki. Anlatılmıyor da böyle. Evet, anlatıyorum ama olan şeyleri anlatıyorum. Kalbimin kaç parçaya ayrıldığını bilmiyorsun mesela. Ağlamak isteyip ağlayamamamın ne kadar acı olduğunu bilmiyorsun. Oysaki çok şey anlatmıştım. Neden bilmiyormuş gibi davranıyorsun?

Bu hasrete nasıl dayanacağım, bilinmez. Elimden gelen tek şey bana gelmeni beklemek... Hiç dönmeyecek bir gemiyi, hiç gülmeyecek bir insanın gülmesini, hiç açmayacak bir çiçeğin açmasını beklemek gibi. Zor ve imkansız. Öyle bekliyorum seni, belki diye diye. Belkilerimde boğdum seni, bıkmadın. Hayallerime aldım seni, oradan da gitmedin. Nasıl bir bilinmezliktir bu? Nasıl bir çelişkidir diye mi sormalıydım yoksa? Bilemiyorum seni. Yapacaklarını gerçekten kestiremiyorum. Söylediğim gibi sadece belki'ler kalıyor bana, bir de hasretinin verdiği acı.

Bazen bazı şeylerde bir yanın başka bir şey der bir yanın başka bir şey. Aslında ikisinin de olmasını istersin. Hasretini giderebileceğim zamanın gelmesini istemiyorum ama hasretinle acıyor gönlüm. Bir o kadar da o günün gelmesini istiyorum. Sabahtan beri aradığım cevaplardan biri işte. Ben nasıl o gün gelmeden hasret giderebileceğim seninle? Burada yine umut devreye giriyor veyahut hayaller. Belki ben ona gitmeden o bana gelir. Belkilere saklamıştım ya seni. İşte belkilerde olan olaylar olmadan çıkamayacaksın o belkilerden. Seni belki kelimesine mahkum ettim. Çünkü belki demek, bir umuttu, bir hayaldi benim için. Ama bana gelmeyeceğini her anımsadığımda, beni sevmeyişini her hissettiğimde umutlarım gitti, hayallerim yerle bir oldu ve sen yine belkilerde tıkılı kaldın sevgili kalbim. Teşekkür ederim, belkilerimde saklanabildiğin için."

Galata Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin