-4-

510 28 70
                                    

Güzey elini elimden çekti ve ayağa kalkıp Sezgi'ye sarıldı. Sezgi lisenin ilk senesinin belası gibiydi benim için. Tabi o zaman Sezgi'yle Güzey yakın arkadaşlardı. Bir de görseniz dış görünüşten kardeş sanırsınız ama onlar "sadece arkadaş" modundalar.

Dokuzuncu sınıfın bir günü sıramda oturuyorum. Ayşe geldi yanıma. O zaman Güzey'e baktığımı falan söylemiştim. Güzey hakkında servisteyken bir şey duyduğunu söyledi bana. Söylemesini söyledim. Sezgi'nin Güzey'in kucağına oturduğunu duymuş. O zaman ne kadar kötü olduğumu çok iyi hatırlıyorum. Tabi bu duyduğum tek bir şeydi. Kim bilir başka hangi şeyler yaşanmıştı, bilmiyordum. Diğer sene Sezgi okuldan gitmişti de kurtulmuştum.

Onlar sarılmalarını ve konuşmalarını sürdürürken ben önüme kenetlenmiştim. Havalı kızın tekiydi. O sene biz sırf dokuzuz diye bizi küçük görmüştü. Sanki kendisi direkt onuncu sınıftan başlamış gibi hava basıyordu. Bazen gerçekten kendi cinsiyetimden bile nefret ediyordum.

"Otursana yanımıza." dedi Güzey. Sezgi tabi hemen kabul etti ve oturdu.

"Bizi tanıştırmayacak mısın Güzey? Sevgilin mi yoksa?" dedi Sezgi. Bana bakıp gülümsüyordu ama içten bir gülümseme değildi. Yapmacıktı. Demek ki Güzey ona aşkımı itiraf ettiğimde Sezgi'ye söylememişti. Bu iyi bir şeydi tabi.

"Ailelerimiz arkadaş da biz de öyle mecburi arkadaşız diyelim."

Ben sana aşığım lan! Kardeşiz deseydin. Kalbim acıyor. Gerçekten bu kadar mı istemiyor beni? Onun yanında olarak onu da üzüyor muyum gerçekten? Bu hikayede en çok üzülen ben değil miyim? Bizim hikayemiz mi var ki? Küçük bir kızın, düşüncesiz bir adama olan karşılıksız aşkından bahsediyoruz. Bundan hikaye olmaz, olsa olsa benim acım olur. O da bana kalır. Kimseyi bağlamaz, üzmez, ilgilendirmez.

"Ben de Güzey'in liseden arkadaşı Sezgi." deyip elini uzattı.

"Hilal." dedim ve uzattığı elini sıktım.

Onlar sohbete dalarken ben de dersime odaklanmaya çalıştım. Aslında bir yandan da kulağımı onlara vermeye çalışıyordum. Belki önemli bir şeylerden bahsederlerdi. Hem yanımda konuşuyorlardı. Telefondan falan konuşsalar dinleyemezdim sonuçta. İster istemez kulak misafiri oluyordum. Belki de isteyerek kulak misafiri oluyordum ama umrumda değildi.

"İşte benim de diğer okuldan bir arkadaşım gelecek. Kendisi bizim okulda bursluydu. Gerçekten zekası iyiydi. Bizim okul dil okuluydu, biliyorsun. Kendisi sayısala yönelmek istiyordu ama babasının zoruyla bizim okula gelmişti." dedi. Herkes gelsin yanımıza tabi. Hatta ben kalkayım, diğer arkadaşları da gelsin. Özel öğretmene de ulaşamıyorum zaten.

"Anladım. O da yanımıza gelebilir tabi." dedi Güzey. Al birini vur ötekine.

"Öyle olsun madem. Ah işte o da geliyor." deyince gelen kişiye gözlerimi çevirdim. E bu bizim özel öğretmendi. Şimdi bizim özel öğretmenle Sezgi arkadaş mıydı? Tesadüf müydü, öyle mi denk gelmişti, anlayamamıştım.

Sezgi kalkıp bizim özel öğretmene sarıldı. Özel öğretmen dediğim de  Çağın'dı işte. Dün dersimize gelen, ulaşamadığım Çağın'dı. Onlar sarıldıktan sonra Çağın hemen Güzey'i tanıdı ve tokalaştı. Sıra bana geldi. Beni görünce o da şok oldu ve yanıma gelip sarıldı. O sırada Güzey, Sezgi'ye Çağın'ı nereden tanıdığımızı söylüyordu.

"Burada karşılaşmamız iyi oldu." dedi benden ayrılırken. Gülümsedim ve yerime oturdum. Başka yer kalmadığı için Çağın'da benim yanıma oturdu.

"Ne tesadüf ama!" dedi Sezgi.

"Gerçekten baya tesadüf oldu." dedim.

"Şimdiden derse başlamışsın sen." dedi Çağın.

Galata Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin