-10-

433 24 51
                                    

Gözlerimi açtım. Gördüğüm rüyanın etkisiyle uyanmıştım. Tekrar uyumak istiyordum ama bir yandan da rüyam aklımdan çıkmıyordu. Rüyamda yine Güzey'i görmüştüm. Gerçek hayatta zaten peşimi bırakmıyorsun, bari rüyalarımda peşimi bırak be adam!

Bir sağ bir sola dönerken telefonuma mesaj geldi. Sanki uyanmak için bu mesajı bekliyormuş gibi kafamı yastıktan kaldırdım ve telefonumu aldım. Saate bakınca daha dokuz buçuk olduğunu gördüm ama uykum çoktan dağılmıştı.

Telefonumu açtım ve gelen mesaja baktım. Utku mesaj atmıştı.

"Bana takık olan kız bizi görmüş. Galiba kızdan kurtuluyorum, teşekkür ederim." yazmıştı. İstemsizce gülümsedim. Fikir, olaylar, düşünceler hepsi onun aklından çıkmıştı ve bana teşekkür ediyordu.

"Önemli değil, her şey senin fikrindi." yazıp gönderdim. Başımı tekrar yastığa koyup öyle telefonuma bakmaya başladım. Galeriden Güzey'in olduğu albümü açtım ve resimlerine bakmaya başladım. Parmağımla yanağını okşuyordum ekrandan. Gülüşüne gülümsüyordum.

"Karşıma çıkmasaydın, aklıma dahi gelmezdi. Bundan sonra en iyi kankamsın." diye mesaj gelince Utku'dan kıkırdadım. Gerçekten biraz da olsa salaklık vardı içinde.

"Aynı şekilde sen de benim en iyi kankamsın." yazıp gönderdim. Sonrasında gülme emojisi de gönderdim.

Mesajlarımda gezinirken Güzey çarptı gözüme. Aslında günaydın mesajı atmak içimden çok geçiyordu ama uzak durmalıydım. Uzak durmaya çalışırken bir sürü şey yapıyordum ve uzak kalamıyordum. Lise zamanında engellemişti beni. Yine de mesaj attığımı biliyorum. Oysaki onu rahatsız edecek hiçbir şey yapmamıştım. Sevmiştim. Bulduğum ya da yazdığım şiirleri ona atmıştım. Sonra biraz mektup... Hakkında bir şeyler öğrenmeye çalıştım. Onu bilmek istedim. Umrunda olmadı. Hak etmediğini söyledi. Hak ediyor diye yazmamıştım ki zaten, seviyorum diye yazmıştım. Anlamadı. Resmimi koyduğum günün ertesi günü engelledi. Çirkindim. Çirkin olmayı da ben seçmemiştim.

Mesaj bölümünden çıktım. Telefonumu şifonyerin üstüne koyduktan sonra yatağımda öylece yatmaya başladım. Düşünüyordum. Güzey yüzünden yaptığım şeylerin haddi hesabı yoktu çünkü. Hayatımda hiçbir zaman sevdiğim birine, o itiraf etmediği sürece aşkımı itiraf edemem diye düşünüyordum. Aşkımı itiraf ettim. Unutmaya çalıştığım için saçma bir anonim uygulamasına kayıt oldum ve yaklaşık iki yüz insanla konuştum. Sapıklık yapan da oldu, çirkin olduğumu yüzüme haykıran da oldu, aksine benden etkilendiğini söyleyen de oldu. İmkansızı sevme, diyenleri reddettim. Saçma insanlarla kavga ettim. Bazen berbat konulara da girdim. Hiç ağlayamayan ben, bir adama olan özlemimden hıçkırarak ağladım. Fotoğrafını açıp dertleştim. Şiir yazmayı sevmeyen ben, uğruna şiirler yazdım. Şiir bambaşka bir dünya oldu benim için. Mektup yazmayı sadece uzakta olan akrabalar için yazmam gerektiğini sanırdım. Kalbimden kilometrelerce uzakta olan bir adama onlarca mektup yazacağımı tahmin etmezdim. Yüzüne bakıp seni çok seviyorum, diyebileceğim aklımın ucundan geçmezdi. Bir adamın düşüncelerimi ve yapabileceğim şeyleri bu denli değiştireceğini bilememiştim. Gençliğimi bir adamla çürüteceğimi hiç düşünmemiştim. Ben de herkes gibi mutlu olacaktım. Herkes gerçekten mutlu muydu? Değildi. Şimdi de bir oyuna girişmiştim işte. Belki diyerek yine bir olayın içinde bulmuştum kendimi. Sonu diğerlerinden güzel bitse yeterdi benim için.

Telefonum bir anda çalınca şifonyerden aldım. Çağın arıyordu. Onu aramayı tamamiyle unutmuştum. Bir şeylerin içine girip debelenmekten beni sevenlere vakit ayıramıyordum.

"Efendim?" diyerek açtım telefonu.

"Nasılsın Hilal?" dedi. Sesi bitkin geliyordu.

"İyiyim sağol, sen?" dedim.

Galata Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin