Değişik bir günün ardından akşam olmuştu. Hep beraber Ankara'yı gezmek için hazırlanıyorduk. Birkaç gün sonra üniversiteler başlayacaktı zaten. Her şey farklılaşıyordu. İlk önce şehir değişmişti, ev, üniversite, her şey teker teker değişiyordu. Aynı kalan şey sadece bizimkilerdi.
Banyoda giydiğim beyaz elbiseye tekrar bakarken düşünüyordum bunları. Ankara, İstanbul'a göre daha soğuk olan bir şehirdi tabi. Akşam olması da ayrıca soğukluk demek oluyordu ama yine de giyecektim bu elbiseyi. Umrumda değildi.
Saçlarımı da salık bıraktıktan sonra banyodan çıktım. Güzey'in de hazır olduğunu görünce askıdan deri ceketimi aldım.
"Pardon da bu ne?" deyince Güzey ona döndüm.
"Ne ne?" derken üstüme deri ceketimi geçirdim.
"Bu havada bu elbise ne? Yani sonra bana, gitim dindi Giziy, diye gelme de. Hayatta montumu vermem." dedi o da montunu giyerken.
"Ne diye gelmiyim?" deyip kıkırdadım.
"İşte bana bi yerim dondu, deme. Hiç senle uğraşamam. O sıra yeni talipler arıyor olacağım da." dedi eliyle saçını düzeltirken.
"Demem, merak etme." demekle yetindim ama içimden yeni talipleri olan kızlara küfür etmeyi de unutmadım.
"İyi, hadi gidelim o zaman." deyince başımı salladım. Birlikte odadan çıkıp salona geçtik. Uraz çoktan hazırlanmış bekliyordu ama kızlar yoktu.
"Bunlar şimdi yüz saatte hazırlanamazlar." dedi Güzey. O sırada topuklu ayakkabı sesi gelince kızların hazır olup buraya geldiğini anladım.
"Biz hazırız." dedi Su. Arkasından Özgür de minnoş bir şekilde gelince arkadaşlarımı çok zıt bir şekilde seçtiğimi fark ettim.
"Oha kızım o ne lan?" dedi Uraz. Su biraz fazla kısa giymişti. Gerçi ben onun böyle yapacağını tahmin etmiştim ama pek umrumda da değildi.
"Sanane. Hadi gidelim artık." deyince Su, hep beraber ayaklandık. Herkes teker teker binaya çıkarken en son ben çıktım. Ayakkabılarımı giyip kapıyı kilitledim. Onlar inerken ben de peşlerinden hızla indim.
"Ben de araba var. Hem burayı sizden daha iyi biliyorum." dedi Uraz.
"Sen o zaman niye otobüsle geldin?" diye sordu Su. Merak dürtüsü yine uyanmış olmalıydı.
"Burdan İstanbul'a tek başıma arabayla gitmek sıkıcı geldi de ondan." dedi Uraz.
"Senin ev yakın mı peki?" diye soruyu soran Güzey olmuştu.
"Yakın da geçeceğimiz yerler pek tekin değil. Kızlara sahip çıksak iyi olacak." dedi Uraz.
"Biz kendimize sahip çıkamıyor muyuz ya?" dedi Su. Bir avukat ancak böyle olabilirdi tabi.
"Çıkabiliyorsunuz da pek hoş değil işte o sokaklar." dedi Uraz. Su bu sefer susmayı tercih etti. Aslında susmazdı da neden sustuğunu ben de anlayamamıştım. Gerçi o sokakların nasıl sokaklar olduğunu gerçekten bilmiyorduk.
"Gerçekten çok yakınmış evin." diye isyan etti Su. Tabi on beş santimetre topuklu giyince yürümesi de pek kolay değildi.
"O sokağa yaklaşıyoruz. Özgür, Özgür'dü değil mi?" dedi Uraz.
"Evet." diyerek onayladı onu Özgür.
"Sen ortamıza geç. Hilal sen Güzey'in yanında dur. Su sen de benim yanımda dur." dedi Uraz.
"Yanındayım zaten." dedi Su.
Başka bir sokağa geçince o sokağa geldiğimizi anladım. Çünkü etrafta öpüşenler, sarhoşlar falan vardı. Gerçekten pek hoş bir sokak değildi. Bir kız tek başına bu sokaktan rahatça geçemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Galata
Teen Fiction"Kız Kulesi, Galata rivayetini bilir misin?" "Biliyorum." "Kız Kulesi, Galata'ya aşık olur. Kavuşamayacaklarını bile bile uzaktan sever Galata'yı. Vazgeçmek zorunda olduğunun o da farkındadır. Vazgeçer. Galata aşık olur. Kavuşamayacaklarını Kız Kul...