-7-

434 23 34
                                    

"Güzey. Ben senin en küçük sözünle bile mutlu olabilen bir insanım. En küçük sözünle de üzülebilirim. Seviyorum çünkü. Dört sene az gözükebilir sana ama karşılıksız sevgide hiç kolay olmuyor. Çünkü sadece sen yanıyorsun. Sadece sen seviyorsun. Sadece sen düşünüyorsun. Her zaman kendi kendine cebelleşiyorsun. Seven kişinin umrunda bile değilsin. Sen keşkelere sığınırken, onun aklına bile düşmüyorsun. Bu çok acı. Niye şimdi seninle böyle konuşuyorum, bilmiyorum ama mutlu oldum. Sadece sevmeyeceksen bana umut verme, olur mu? Acısını en sonunda ben çekiyorum." dedim. Yanaklarıma süzülen yaşları sildim ve gülümsemeye devam ettim.

"Ne diyeceğimi bilmiyorum." dedi.

"Aslında haklısın. Ben de olsam ben de sevmezdim kendim gibi birini. Keşke güzel bir kız olabilseydim." dedim.

"Ağlamanı istemiyorum. Seni şu zamana kadar çok ağlattım, biliyorum ama en azından bundan sonra benim yüzümden ağlama." dedi.

"Vicdan azabı çekiyorsun."

"Öyle ya da değil. Benim yüzümden ağlama." dedi. Elimi tuttu. Otobüs gelmişti. Birlikte bindik yine. Bu sefer ayakta durmak zorunda kalmıştık.

Tutunmak için olan şeylere boyum yetmedi. Tutunmadan durmaya çalıştım ama dengede durma olayında sıfırdım.

Güzey elimi alıp koluna koyunca onu tutmaya başladım. Biraz da olsa durabiliyordum. Ayrıca otobüs çok kalabalıktı. İş çıkışı olmalıydı.

"Sana bir şey soracağım." deyince ona baktım.

"Sor." dedim.

"Lisede beni görünce devamlı gülen bir arkadaşın vardı, o kimdi?" dedi.

"Su'dan mı bahsediyorsun?" deyip kıkırdadım.

"O niye bana gülüyordu?" deyince biraz daha güldüm.

"Tipin komiğine gidiyordu da." dedim.

"Benim tipimin neresi komikmiş acaba?" dedi.

"Biliyor musun? Sana hormonlu civciv diyorduk." deyip kahkaha attım.

"Hormonlu civciv ne?" dedi ve kaşlarını çattı.

"Şimdi sen sarısın ya, civciv de sarı. Şimdi civcivle seni kıyaslarsak hormonlusun." deyip tekrar güldüm. Bir gün bu lakabını ona söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi.

"Aman ne komik!" dediğinde ineceğimiz durağa gelmiştik. Birlikte indik ve kolunu bıraktım.

"O zaman sonra görüşürüz." dedim ve eve doğru yürümeye başladım ama arkamdan ayak sesleri geliyordu.

Arkamı dönünce peşimden gelen bir Güzey gördüm. Evlerimiz aynı yönde değildi ki. Acaba bir yere mi gidecekti? Bir şey de söylemiyordu zaten.

"Güzey nereye gidiyorsun?" dedim yanıma gelmesini beklerken.

"Size." dedi sakin bir şekilde.

"Ne işin var bizde?" dedim.

"Sırtına krem sürelim. Hem bizimkiler akşam yemeğe size geleceklermiş. Annem hiç eve gitme, dedi biz çıkarken." dedi. Yanıma gelince birlikte yürümeye başladık.

"Niye bana söylemiyorsun o zaman? Arkamdan yürüyorsun." dedim.

"Bilmem. Dalmışım. Arada aklıma şu hormonlu civciv meselesi de takılmıyor değil." dedi. Gülümsedim. Tepki vermekte haklı olabilirdi ama gayette komikti.

"Ya lise yıllarından kalan bir şeydi işte. Bir nevi şifre gibi bir şey. Sonuçta okulda kaç tane Güzey vardı? Bir. Aslında düşününce Türkiye'de kaç Güzey vardır? Bir sen varsın, belki aralardan birkaç kişi çıkar. Sanmıyorum gerçi. Yani sen öyle düşün." dedim.

Galata Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin