-11-

374 24 83
                                    

"Ve sen çocukluk arkadaşının oyuncu olduğunu bilmiyorsun." dedi tek kaşını kaldırıp. Gerçekten çocukluk arkadaşım olsa bilirdim ama o benim oyun arkadaşımdı. Kendi kendime rolünü çok iyi yaptığını bile söylemiştim.

"Bilmiyorum." dedim sadece.

"Sen onunla gerçekten çocukluk arkadaşı olduğuna emin misin?"

"Tabiki de." dedim ama gözlerine bakamamıştım.

"O zaman yaptıklarına dikkat etmelisin." dedi. Ona baktım. Ciddi duruyordu ve haklıydı. Eğer Utku gerçekten bu kadar ünlüyse dikkat etmeliydim.

Güzey'e cevap vermedim. Birlikte kuyumcuya yine girdik. Kuzeni Güzey'in gösterdiği yüzüğü almıştı bile.

***

Yatağıma oturmuş bilgisayarı açmıştım. Bir şeyler yazıyordum yine. Güzey'i bugün görmeme rağmen kalbime bir ağırlık çökmüştü. Özlemiştim. En çok ona sarılarak ağlamayı özlemiştim. Güzey'i sevdiğimden beri, ona bu kadar büyük hislerle yaklaştığımdan beri en çok istediğim şey sarılarak ağlamak oldu. O zaman beni gerçekten anlayacağına inandım. Benim onu nasıl sevdiğimi anlayacaktı. Ben anlatacaktım, o dinleyecekti. Evet sarıldı, kollarında ağladım ama hissedemedim onu. Çünkü o beni hissetmek istemedi. O an farkında olmadım belki ama öyleydi işte. Bana zorla sarılmasını da istememiştim, o teklif etmişti bana. Dayanamadım. Bir daha elime bu şekilde fırsat geçeceğini sanmıyordım. En büyük hayalimi gerçekleştirmek istedim. Pişman değilim. Onunla yaptığım hiçbir şeyden, ona karşı yaptığım hiçbir şeyden pişman değilim.

Eski defterimi açtım. Bir şiir açtım ve şarkının eşlik ettiği sesimle okumaya başladım.

"Kelimeler boğuluyor sevdiğim.
Yaşlar dökülüyor yanaklarımdan.
Gülümsüyorum yavaşça.
Özlem, bu kadar ağır olmamalıydı.
Özlediğim zaman hissedebilmeliydim.
Sen hissetmeden hissetmeye çalışmak artık çok zor geliyor.
Kalbim küçülüyormuş gibi hissediyorum.
Yanımda olduğunu hissetmeye çalışmak da acı veriyor.
Hissetmek bu kadar acı olmamalıydı.
Her şeye rağmen seviyorum.
Delirecek kadar çok seviyorum.
Sevmek bu kadar delirtici olmamalıydı.
Üzülüyorum.
Yoruldum.
Ve sen yoksun Hercai."

Burukça bir gülümseme kapladı suratımı. Hasretini en çok yaşadığım zamanlardı o zamanlar. Zor zamanlardı. Şimdi neredeyse her gün görüyordum. Üniversite yüzünden ayrılma durumumuz vardı tabi ama bilmiyordum. Ondan ayrılmak istemiyorum. Çünkü seviyorum. Unutmak dahi özlemiyorum. Daha bugün gördüğüm halde özlüyorsam birini ayrı kalsam kim bilir ne kadar çok özleyeceğim... Onunla ayrılık durumu bile aklıma gelince ellerim üşüyor. Kalbim acıyor.

Telefonum çalınca Utku'nun aradığını gördüm. İşi olduğu için ayrılmak zorunda kalmıştık. Oyuncu meselesini de soramamıştım ona.

"Efendim?" diyerek açtım telefonu.

"Hilal, nasılsın?" dedi. Bir yere koşmuştu sanırım. Nefes nefeseydi.

"İyiyim sağol, sen?" dedim onun aksine sakin bir şekilde.

"Ben de iyiyim. Siz kuyumcudan ayrılıp Güzey'le ne konuştunuz? Kıskandı mı? Gelişme var mı? Sanki yüzün solgun gibiydi. Yoksa kötü bir şey mi dedi? Anlatsana kızım." deyince gözlerimi kocaman açtım. O bir anlığına benim için heyecan mı yapmıştı?

"Utku sen oyuncu musun?" dedim birden.

"O nereden çıktı şimdi?" diye yanıt verdi.

"Acilen birbirimizi tanımalıyız."

"Ne oldu, anlatsana kızım."

"Bugün Güzey beni yanına çağırdığında senin oyuncu olduğunu söyledi." dedim. Gerçekten bilmemem kötü olmuştu.

Galata Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin