-29-

261 15 78
                                    

Bir yerdeydim. Etrafıma baktım. Uçsuz bucaksız bir yer. Kimse yok. Ben de ben değildim sanki. Saçlarım arkaya doğru uçuşmaya devam etti. Korktum. Hareket edemiyordum. Birine muhtaçtım. Birinin beni buradan alması gerekiyordu. Yoksa ölecektim. Ben sadece korkuyordum.

Uzaklardan biri geliyordu. O beni kurtarırdı belki. Kim olduğunu bilmiyordum ama birilerine ihtiyacım vardı işte. Buradan başka türlü kurtulamayacaktım. Hala korkuyordum. Ben hiçbir şey yapamıyordum.

O biri tam karşıma gelince bir kutu bıraktı. Yüzünü göremiyordum. Kutuyu bırakıp hızlıca gitti yanımdan. Ben hareket edemiyordum ki. O kutuyu nasıl açacaktım? Kutu birden açılınca geriye gitmeye çalıştım ama olmadı.

Dizilerde ya da filmlerdeki gibi bir ekran geldi önüme. İlk önce siyahtı bu ekran sonra bir şeyler geldi. Korkum git gide artarken gök gürültüsünü duyunca daha kötü oldum. Dalgaların sesleri artmıştı. Ben ise hiçbir şey yapamıyordum. Öylece durabiliyordum.

Ekranda kendi küçüklüğümü gördüm önce. Hafızamda kalan şeyler, ekrana yansıtılarak bana sunuluyordu. Anasınıfından aklımda kalan şeyler vardı. İlkokuldan birkaç gün geçmişti ekrandan. Ortaokulda hayatımda olan insanlar geçmişti ilk önce. Özgür, Ezgi, İrem, Semih, Barış, Selim, Serhat... Onlarla yaşadığım şeyler geçti ekrandan hızlıca. Onlar gidince lisenin ilk günü karşımdaydı. Annemle babamla okulun ilk günü bankta oturuşum, bizi sıraya çağırmaları, Ceyda'nın yanıma gelmesi. Sonra biri geldi ekrana. Bu Güzey'di. Sırada önüne doğru bakıyordu ve ben kısa bir an ona bakmıştım. O an kalbime acı saplandı. Elimde olmadan geriye gitmeye başladım. Ayağım boşluğa denk geldiği an bir söz geldi aklıma.

"Düşünsene, şimdi ölsem seni sonsuza kadar sevmiş olacağım."

Gözlerimi açtığımda karşımda bana bakan Güzey'i gördüm. Terlemiştim. Ağlamıştım. Korkmuştum. Rüya olduğunu anlayınca rahatlamıştım.

"İyi misin? Kâbus gördün sanırım, biraz bağırdın." dedi Güzey. O an yapabileceğim şeyi yaptım sadece. Yatakta doğruldum ve ona sarıldım. Gözlerim doldu istemsizce. Güzey'in bu kadar çok hayatımın merkezinde olduğunu bilmiyordum.

"Ben çok korktum Güzey." dedim titrek çıkan sesimle.

"Bana anlat ve rahatla." dedi benden ayrılırken. Ona anlatmak isteyip istemediğimi bilmiyordum.

"Bir yerdeydim. Hareket edemiyordum. Sonra biri geldi. Yüzünü göremedim. Bir kutu bıraktı önüme. O kutu kendiliğinden açıldı. Filmlerdeki gibi bir ekran çıktı. Küçüklüğümden seni gördüğüm zamana kadar her şey o ekrandan geçti. Seni gördüğüm ilk gün o ekrana gelince geri geri gitmeye başladım. Düştüm. Seni gördüğüm an ben elimde olmadan düştüm." dedim. Rüyalarıma bile etkisi bu kadar çoktu. Hala bendeki değerini, ona olan aşkımı anlamayacak, anlamayı istemeyecek kadar aptaldı.

"Senin bir yerin açıkta kalmış." deyince gözlerimi devirdim.

"Geçti, buradasın, demek yerine bir yerin açıkta kalmış, demek sana daha kolay geliyor, değil mi?" dedim.

"Ne alakası var kızım? Bu rüyanın başka açıklaması olamaz."

"O kadar saçma bir rüya değildi. Hatta gerçekler vardı o rüyada. Hem seni gördüğüm daha saçma rüyalarda var." dedim ve Güzey'in yanından kalktım. Üstümü düzeltip banyoya gitmek için kapıya doğru yöneldim.

"Kaçma benden, gelince o saçma rüyaları da anlatacaksın!" demesine karşın tepkisiz kalarak odadan çıktım. Banyoya girdim. Aynanın önüne gelince kendime bakmadan musluğu izlemeye başladım. Daha doğrusu düşüncelerimi izliyordum. Rüyam o kadar gerçekti ki. Hem rüya olarak hem de gerçek olarak çok gerçekti. Ayrıca Güzey'i rüyamda böyle görmezdim genellikle. Daha güzel bir rüyanın içinde görürdüm. Şimdi çok kötü bir rüyanın içinde görmüştüm.

Galata Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin