-34-

248 15 28
                                    

Bakışlarım Uraz ve Su'yun üstünde gidip gelirken hayatın ne kadar garip olduğunu düşünüyordum. Bir zamanlar Su delicesine Uraz'ı severken ne sözler işitmişti. Neler yapmıştı ona daha yakın olabilmek için. Şimdi Uraz onu beğeniyordu. Acaba ben Güzey'i çok istediğim için mi hiçbir şey olmuyordu? Bilmiyordum ama bizim aramızda bir şey olması benim için bir hayalden ibaretti. Bunu tek gerçekleştirebilecek kişi Güzey'di. O bana bir adım geldiğinde, ben ona yüzlerce adım koşuyordum zaten.

Su'yun bize Uraz'ın onu beğenmesini söyledikten sonra kızlarla kısa süreli bir şok geçirmiştik. Benim kaçırıldığım zamanın gecesinde Su balkondayken Uraz yanına gelmiş. Açıkça ben seni beğeniyorum, demiş. Su hala biraz aptal aşık olduğu için saçma şeyler söyleyerek -tabi ben kaçırıldığım için ve uykulu olduğu için daha sersemmiş- geçiştirmeye çalışmış. Tabi Uraz hala cevap bekliyor ama şimdi de Su duygularından emin değil.

"Hilal?" deyince Utku, ona doğru döndüm.

"Efendim?" dedim anlamayarak.

"Bi gelsene." deyince başımı salladım. Mutfağa geçince ben de peşinden gittim. Kapıyı kapattı ve oturmamı işaret etti. Ben oturunca o da oturdu.

"Sana ne zamandan beri anlatacağım bir şey vardı ya. Ölen sevgilimle ilgili. Bugün onu anlatmak istiyorum. Neden şimdi aklıma geldiğini bilmiyorum ama sorun olmaz değil mi?" dedi. Gözleri hafif dolmuştu. Şimdi nereden çıktığını ben de anlamamıştım ama sorun olmaz anlamında kafamı salladım.

Rüzgârın sesi kulaklarıma doluyor, gök Utku'nun feryadını duymuşcasına gürlüyordu. İçim hem gök gürültüsüyle hem de Utku'nun anlatacaklarını düşünmekle ürpermişti. İlk defa Utku'yu böyle görüyordum. Tanıdığım o neşeli insan gitmiş, ağlamak üzere olan Utku gelmişti. Ne anlatacağını, ne yapacağını, ne yapabileceğimi bilmiyordum. Sadece onu izliyor, ağzından çıkacak kelimeleri sabırsızlıkla bekliyordum.

"Beş yıl önce. Şubat ayının yirmi yedisiydi." dedi. Güçlükle konuşuyordu. "Lisede özel bir okula burslu girmiştim. İlk sene kimseyle arkadaş olmamıştım. İçime kapanık biriydim. Sadece dersi dinlerdim. Eve gelince de ders çalışır, kitap okurdum. O zamanlar annem ve babam tanınmıyordu. Kendi halimizde geçimimizi sağlıyorduk. O gün yani şubat ayının yirmi yedisinde bir kız geldi yanıma. Diğer sınıflardan birinde olduğunu, bana matematik sorusu göstermek istediğini söyleyince kabul ettim. Yeşil olan büyük gözlerini devamlı kırpıştırıyordu. Kahverengi saçları upuzundu. Onu incelediğimi fark edince kendime geldim. Uzattığı soru kitabını alıp gösterdiği soruyu çözdüm. Bana teşekkür edip gitti." dedikten sonra duraksadı. Merakla söyleyeceklerini bekliyordum.

"Günler böyle geçti. İsmini öğrendim. Göksu İnce. Ünlü iş adamı Serhat İnce'nin kızıydı. Yan yana gelemeyeceğimi düşündüğüm biri bana her gün soru soruyordu. Sorduğu her ders sorusundan sonra benimle ilgili soru sorduğunda sen, diyerek ben de ona aynı soruyu yöneltiyordum. Bir nevi ben de onu tanıyordum." dedi. Hikayesini bilmiyordum ama onun için anlatması zor bir hikaye olduğu belliydi. Anlatırken zorlanıyordu çünkü.

"Bir yıl geçti. Devamlı görüşmeye başladık. Ben bile fazlasıyla ona karşı yakın hissediyordum kendimi. Hakim olamadığım hisler vardı. Görmeyince özlüyor, yanıma gelmeyince yanına gidiyordum. Kısacası alışmıştım, diyebilirim. Belki de hakim olamadığım hislerim ön plana çıkıyordu. O günlerde kendime bir şeyler ifade edecek durumda değildim. Sadece yanımda olmasını istiyordum. Eskiden dersler bitmesin diye beklerken artık derslerin bitmesini ve onu görmeyi diliyordum." dedi.

"Yani aşık olmuştun?" diye araya girdim. Usulca başını salladı.

"Ben bu duyguları içimde yaşarken onun da beni sevdiğini öğrendim. Kantinde oturuyorduk. Birden benimle bir şey konuşmak istediğini söyledi. Benim içimde yaşadığım duyguların aynısını o bana itiraf ediyordu. İlk önce bir şey diyemedim. Onun kadar cesaretli değildim belki de. Bu cesaretsizliğimden ötürü aynı günün akşamı içimdeki duyguları telefondan ben ona itfah ettim. Sevgili olmadık. Arkadaş da değildik. Aramızda güçlü bir bağ vardı." dedi. Sonra yutkundu. Bir şey diyemiyordum çünkü işin can alıcı noktası bundan sonrasıydı.

Galata Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin