-28-

266 15 20
                                    

Ortamdaki sessizlik hala kendini koruyordu. Su'yun seneler sonra Uraz'a hala bir şeyler diyebileceğine emindim ama şimdi olmazdı. Şimdi ağlayamazdı. Şimdi hiçbir şeyin sırası değildi. Daha sonra konuşabilirlerdi. Belki aralarında bir şeyler dahi olurdu ama bilemiyordum. Su'yun tekrar Uraz'a dönebileceğinden emin değildim.

"Niye konuşmuyorsunuz?" diye sordu Güzey. En iyisi olaya el atmalı ve ortamı yumuşatmalıydım. Sonrasında Uraz'ın Su'yun açısından nasıl biri olduğunu anlatmalıydım. Yoksa bilmeden etmeden normal davranmasını bekleyecekti.

"Eee şey merhaba Uraz." dedim Uraz'a bakarak. Gözleri hala Su'da kitliydi. Su ise gözlerini çekmişti ondan.

"Merhaba Hilal. Hilal'di değil mi?" dedi Uraz bana dönerek. Uraz fiziksel olarak değişmemişti ama lisedeki kaba tavırları gitmiş gibiydi.

"Ah, evet." dedim ve uzattığı elini sıktım.

"Hadi gidelim. Üşüdüm." dedi Su. Sesi titrek çıkmıştı.

"Sen de ne meraklıymışsın gitmeye." deyince Güzey, Uraz'ın elinden elimi çekip kolunu hafifçe çimdikledim.

"Şimdi değil Güzey." diye sessizce fısıldadım.

"Daha tanışıyorduk ama." dedi Uraz.

"Ben kimseyle tanışmak istemiyorum." dedi Su. Tekrar Uraz'a bakmıştı. Gözlerinin dolduğunu görebiliyordum. Ne kadar acı çektiğini ben bile biliyordum. Çünkü ikimizin acıları çok benzerdi.

Yine bir okul gününün içindeydik. Her gün mutlu gidiyordum okula. Bazı insanlar hayatımda pürüz yaratsa da Güzey vardı hayatımda. Diğer arkadaşlarım da yanımdaydı her daim. Bu yüzden mutluydum. Sadece kafamı karıştıran bazı şeyler vardı.

Sınıfa girdiğimde hemen yerime oturdum. Canım sınıfımızdan bahçenin iki tarafı da izlendiği için şanslıydık. Kızlarla gelenlere bakardık. Ben daha çok Güzey'e, Su da Uraz'a bakıyordu işte. Tabi bunu sadece sabah yapmıyor, her teneffüs yapabiliyorduk. En güzeli öğle teneffüsleriydi ama. Çünkü genellikle Uraz da Güzey de dışarı çıkıyordu. Biz de yemeklerimizi alıp masaya oturur, onları izlerdik.

"Bugün mektupları veriyorum!" diye heyecanla konuştu Su. Kaç gündür bu mevzu dönüyordu aramızda. Su yazdığı mektupları kendi elleriyle Uraz'a vermek istiyordu. Bugün gerçekten aklına koymuş olmalıydı. Tabi, benim de aklımda dönen şeyler vardı kendimle ilgili. Emin değildim sadece.

"Gerçekten veriyorsun yani." dedi Derin. Aslında sadece Su heyecanlı değildi. Biz de en az onun kadar heyecanlıydık.

Uraz, bizden iki yaş büyüktü. Okulun popülerler kısmındaydı bir nevi. Tabi, Su okulda vermeyecekti mektupları ama kızlarla bu ihtimali şakasına da olsa düşünmüştük. İpek, Uraz'ın arkadaşı Mete'yi lafa tutacak, Su da o sırada mektupları verecekti ama böyle bir şey okulda büyük bir dedikoduya yol açacağı için Su çıkışta verecekti mektupları. İkiside aynı yöne gidiyordu nasıl olsa.

"O adam sana zırvalama, dedi resmen." dedi İpek. Bir de o konu vardı tabi. On beş tatilde Su anonim olduğu bir uygulamadan Uraz'a yazmıştı. Beyefendi geç kalktığı için kızı azarlamıştı. Küfür de etmişti, zırvalama demeyi de unutmamıştı. Su'nun bize attığı bu konuşmalar hala galerimde duruyordu.

"Olsun, o hala bir ayı ve ben onu seviyorum." dedi Su. Her şeye rağmen bütün cesaretini toplayıp bize her gün okuduğu mektupları verecekti işte. Kendi elleriyle verecekti.

"Nasıl diyeceksin peki?" dedi Arya.

"Yanına gideceğim. Bunları sana yazdım deyip vereceğim. Sonra kimseye söylememesini söyleyeceğim. Umarım söylemez." dedi Su. Mutlu olduğu kadar endişeliydi.

Galata Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin