Ağlamam şiddetlenirken telefonum tekrar çaldı. Arayan kişiye bakınca açmak içimden gelmese de yanaklarımdaki yaşları sildim ve sesimi düzelttim. Güzey arıyordu.
"Efendim?" dedim. Sesim kısım çıkmıştı.
"Sen ağlıyor musun?" dedi.
"Hayır." dedim yaşlar yanaklarıma doğru süzülürken. Sesim bu sefer titrek çıkmıştı.
"Ağlayan insanlardan nefret ettiğimi söylemiştim."
"Benden nefret ediyorsun zaten."
"Sen benim her söylediğimi dikkate mi alıyorsun?" dedi. Benden nefret etmiyor muydu? Kendi ağzıyla söylemişti.
"Güzey seni seviyorum."
"Biliyorum."
"Seni sevdiğim için her söylediğini dikkate alıyorum doğal olarak." dedim. Bir de bu mesele mi çıkmıştı başımıza? Sevdiğimizi dikkate almak da suçtu.
"Dikkate alma. Onu sinirle söyledim. Senden nefret etmiyorum ama ağlarsan ederim." dedi. Söylediği şeye üzülsem mi sevinsem mi bilemedim. Onu dikkate almamam gerekiyordu. Benden nefret etmiyordu. Mutlu olmalıydım.
"Ağladığımı kim söyledi?" dedim.
"Sesinden belli oluyordu ama anladığım kadarıyla şimdi daha iyisin." dedi. Sesten iyi anlıyordu sanırım. Belki de ben belli ediyordum.
"Evet ve teşekkür ederim." dedim.
"Neden?" dedi.
"Benden nefret etmediğin için." dedim.
"İyi geceler."
"İyi geceler."
Telefon görüşmemizi sonlandırdık. İki dakika önce ağlayan ben şimdi gülümsüyordum. Aslında üzgün olmamın sebebi Güzey'in birinden hoşlanmasıydı. Beni dengesizleştiriyordu. Ama aşıktım. Ne olursa olsun, kim ne derse desin ben onu seviyordum. Ne zaman biter, biter mi bilmiyordum. Bilmeden seviyordum. Her zaman bilmeden sevdim. Onu tanımayı çok istedim. Takıntılarını, bir olaya sinirlendiğinde nasıl tepki verdiğini, insanlara nasıl yaklaştığını, düşüncelerini... Ezberlemek istedim.
Bilgisayarı kapattım ve ışığımı kapatıp yatağıma yattım. Yarın düğün vardı. Sınava da az kalmıştı. Gerçi iki günde matematikte baya ilerlemiştik. Peki ya Çağın? Sesimi duymak için beni aramıştı. Güzey'in birinden hoşlandığını duymuştum. Benden nefret etmiyordu. İyice kafam allak bullak oluyordu. Düşünmek istemiyordum ama düşünecek çok şey vardı. İster istemez birine kaptırıyordum kendimi. Sevmek ne zor işti!
Gözlerim kapanırken dün geceyi düşünüp gülümsedim. Mutlu olmak istiyordum. Güzey'le güzel şeyler yaşamak istiyordum.
***
Gözlerime güneş ışıkları dolarken... Hayır hayır bu terdi. Gerçekten çok terlemiştim. Havalar ısınmıştı tabi. Ağlamak istiyordum ya da bir an önce duşa girip terden kurtulmalıydım.
Yataktan kalktım ve direkt banyoya girdim. Ilık bir duş alıp banyodan çıktım. Odamda üstüme rahat bir şeyler geçirdim ve mutfağa geçtim. Bugün düğün vardı ve özel öğretmenimiz gelmeyecekti. Ders çalışmalıydım. Aslında her şeyi günü gününe tekrar ediyordum ve iki yazdır doğru düzgün tatil bile yapmamıştım. Bir an önce şu sınav stresinden kurtulup rahatça yaşamak istiyordum. Tabi bir de ondan sonra üniversite vardı. Üniversiteye kadar dinlenmiş olurdum.
Mutfakta kendime gevrek hazırlıkladıktan sonra salona geçtim. Televizyonu açıp gevreğimi yemeye başladım. Şansıma Delibal çıkmıştı. Aslında ilk izlediğimde ağlayamamıştım filme ama gerçekten güzel bir filmdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Galata
Teen Fiction"Kız Kulesi, Galata rivayetini bilir misin?" "Biliyorum." "Kız Kulesi, Galata'ya aşık olur. Kavuşamayacaklarını bile bile uzaktan sever Galata'yı. Vazgeçmek zorunda olduğunun o da farkındadır. Vazgeçer. Galata aşık olur. Kavuşamayacaklarını Kız Kul...