"Her şey bir parça sevgiyi hatırlatmaz mı sana?"
"Bana hiçbir şey hatırlatmazdı sevgiyi, seni görene dek sevgiye inanmadım. Kimse sevmedi, ben de kimseyi sevmedim. Sonra... Bilmiyorum. Sevginin bu kadar güçlü bir duygu olduğunu bilmiyordum. Bu kadar güzel bir şekilde hayatı yaşayabileceğimi bilmiyordum. Her şeyden bağımsız yaşıyordum. Ve sen hayatımı tamamiyle değiştirdin. Hiç gülmeyen yüzüm güler oldu, yaşamayan ben yaşadığımı hissettim. Sen benim hayatım oldun. Ben herkesten ve her şeyden çok seviyorum seni."
Gözlerim dolmuştu. Onun beni bu kadar sevebileceğini tahmin etmiyordum. Gerçekten dediği ki her şeyden bağımsızdı. Beni seveceğine inanmıştım. Şimdi ise beni herkesten ve her şeyden daha fazla sevdiği söylüyordu. Karşılıksız yaşadığım aşk, sonunda karşılığını bulmuştu.
"Ben de seni seviyorum. Anlatılamayacak kadar çok seviyorum." dedim kollarımı boynuna dolarken. Mutluydum işte. Bütün acılarım kül olup denize dökülmüştü.
"Biliyorum, güzelim. Hep benimle kal olur mu? Hayatımdaki tek insanı da kaybetmek istemiyorum. Bir ömrü seninle paylaşmak istiyorum."
"Ben de seninle yaşamak istiyorum." dedim. Ayrıldım ve usulca yanağını okşadım. Gözlerinde kaybolmak, ona sarılmak, onunla bir ömür yaşamı hayal etmek tahmin edilemeyecek kadar güzel bir durumdu. Aynı hisleri onun bana karşı yaşaması ise hayatımda gördüğüm en güzel şeydi.
Benim de hikayeden dolayı gözlerim dolmuştu. Hiç kimsenin beni sevmeyeceğine inandığım için böyle hikayelerde hep gözüm dolardı. Aslında Çağın beni seviyordu. Daha bugün itiraf etmişti ama benim gönlüm onda olmadıktan sonra hiçbir işe yaramazdı. En azından ben bu kadar güzel bir mutluluğu yaşayabileceğimi sanmıyordum. Ben karşılıksız aşka mahkum kalmıştım. Beni hapse iten katil de tam olarak yanımdaydı işte. Sonsuz bir müebbet almış gibiydim.
Çağın'la konuşmamız bittiğinde Güzey neler olduğunu sormuştu. Kısaca ona anlatmıştım ama omuz silkip önüne dönmüştü. Ben de biraz zaman geçer belki diye hikaye okuyordum. Ayrıca Çağın'ın yanına gitmem gerekiyordu. Sezgi yanındaydı ama hala aklımın bir kısmı ondaydı işte. Ben Güzey gibi beni seven birine karşı o kadar kötü davranamazdım ama aramızda bir şeyler olamayacağını da bilmeliydi.
"Sen niye yine ağlıyorsun kızım?" dedi Güzey bana dikkatle bakarken. Yine fark etmeden yaşlar yanaklarıma süzülmüş olmalıydı.
"Hikayeye üzüldüm de."
"Noldu, baş karakter falan mı öldü?" dedi ve göz devirdi.
"Hayır?" dedim. Benim anormal olduğumu hala çözememişti.
"Seni ağlatacak ne olmuş olabilir ki başka?" dedi.
"Kızla çocuk sevgili oldu."
"Bu mutlu bir durum değil mi?" dedi şaşkınlıkla.
"Mutlu bir durum." dedim onu onaylayarak.
"O zaman niye hikayenin mutlu olmasına ağlıyorsun? Manyak mısın kızım?" dedi.
"Şey... Hikayede kız çocuğa karşılıksız aşıktı. Sonra çocuk da kızı sevmeye başladı. Şimdi sevgili oldular." dedim burukça bir gülümseme yüzüme dolarken.
"Şimdi neden ağladığını anladım." dedi.
"Yani ben seninle böyle bir durumun hayaline bile mutlu olurken kız kim bilir ne kadar mutlu olmuştur? Düşünsene, o kadar acı çekiyorsun ama o kadar acı çektiğime değdi, diyorsun. Hatta bunu gidiyorsun, çocuklarınıza anlatıyorsun. Bilmiyorum ama çok mükemmel bir durum bence." dedim. Kitabın kapağını kapattım usulca. Bir gün ben de... Gerçekten çok içten istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Galata
Teen Fiction"Kız Kulesi, Galata rivayetini bilir misin?" "Biliyorum." "Kız Kulesi, Galata'ya aşık olur. Kavuşamayacaklarını bile bile uzaktan sever Galata'yı. Vazgeçmek zorunda olduğunun o da farkındadır. Vazgeçer. Galata aşık olur. Kavuşamayacaklarını Kız Kul...