Gözlerimi açtığımda alarm çalıyordu. Çalan alarmın benim olmadığını anlayınca kalkıp Güzey'in telefonunu aldım. Haftasonu niye bu saate alarm kurmuştu ki? Alarmın ismini görünce kıkırdadım.
"Uyan Güzey, uyanman lazım." yazmıştı. Bu kadar önemli miydi erken kalkması? Ayrıca ben nasıl bu adamı sevmiştim, aklım almıyordu.
Kaldırsam mı, kaldırmasam mı, diye düşünüyordum. Bu saate alarm kurduysa önemli bir şey olabilirdi. En iyisi uyandırmaktı.
"Güzey, uyanman lazım." dedim. Alarm isminden aklımda ne kaldıysa onu söyleyerek dürtmüştüm.
"Hııı?" dedi sinirle. Hem kendisi alarm kuruyordu, hem de bana kızıyordu.
"Uyanman lazım." dedim tekrardan.
"Hayır ya hayır!" diye isyan ederken kıkırdadım.
"Ben alarmın yüzünden erken kalktım. Hadi sen de kalkıyorsun!" dedim ve üstündeki örtüyü çektim. Gözlerini birden açıp sinirle bakınca koşarak kaçmayı tercih ettim.
Böyle durumlarda kaçmayı tercih ettiğim tek bir yer vardı. Çalışma odamıza kaçıyordum. Nedense bu odanın havası beni bulamayacakmış hissi veriyordu ama her seferinde beni buluyordu.
"Yine mi burası?" diyerek kapıyı açınca omuz silktim.
"Sen de her seferinde bulma beni." dedim.
"Güzel uykumdan uyandırdın beni. Nasıl bulmayayım?" dedi.
"Seni çok sevdiğimden uyandırmadım. Kendin alarm kurmuşsun, ona kalktım. Belki önemli bir şey vardır diye seni de kaldırdım." deyip yanından geçip giderek odadan çıktım. Sanırım hassas dönemlerime giriyordum. Fazla kırılgandım.
Odama geçtim. Üzerimi değiştirip dışarı çıkacaktım. Belki dışarıda kahvaltı eder sonra da Güzey'in hediyesine bakardım.
Dolaptan pantolonla kazak çıkardım. Kış aylarına yaklaşıyorduk. Ayrıca Ankara da ayrı bir soğuk vardı. İstanbul'dan farklıydı.
"Hilal?" diye ses gelince o tarafa döndüm.
"Efendim?" dedim tekrar dolaba dönerken.
"Ben ilacım için kurmuştum alarmı. Antibiyotiği on iki saatte bir içmem gerekiyor ya... Yani teşekkür ederim, uyandırdığın için." dedi.
"Önemli değil." dedim sesimi düz tutmaya çalışırken.
"Bir yere mi gidiyorsun?" diye sordu.
"Dışarıda kahvaltı yapacağım. Ondan sonra hediyeni alırım." dedim.
"Ben de geleyim o zaman. Hediyeyi alırken bakmam." deyince gülümsedim. En küçük hamlesine üzülüp mutlu olan birine nasıl dönüşmüştüm?
"Gel." dedim ve üstümü alıp banyoya geçtim. İlk önce elimi yüzümü yıkadım. Geceliklerimi çıkarıp pantolonla kazağı giydim. Saçlarımı doğru düzgün bir hale getirip banyodan çıktım.
"Hadi gidelim." diye yanımdan ses gelince irkilsem de başımla onayladım.
Tam dış kapıdan çıkıyorduk ki arkamızdan ses geldi.
"Ooo, nereye böyle sabah sabah?" diye Özgür'ün sesi gelmişti. Onlar bu saatte kalkmazdı aslında.
"Kahvaltıya gidiyoruz." dedim. Davet etmemiştim ama alınmayacağını biliyordum. Çünkü Güzey'le yalnız kalmak istememi anlayışla karşılardı.
"İyi bakalım. Görüşürüz." deyip gülümseyerek odaya geri geçti. O odaya geri geçince biz de evden çıktık.
Ayakkabılarımın bağcıklarını yaparken gülümsüyordum. Benimle kahvaltıya geleceğini hiç düşünmemiştim ama benimle hatta sadece benimle kahvaltıya geliyordu. Sadece ikimizin yaşadığı her an beni o kadar çok mutlu ediyordu ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Galata
Teen Fiction"Kız Kulesi, Galata rivayetini bilir misin?" "Biliyorum." "Kız Kulesi, Galata'ya aşık olur. Kavuşamayacaklarını bile bile uzaktan sever Galata'yı. Vazgeçmek zorunda olduğunun o da farkındadır. Vazgeçer. Galata aşık olur. Kavuşamayacaklarını Kız Kul...