Yine bir okul çıkışı... Yanımda Derin var. Merdivenlere doğru yürürken Güzey'i gördüm. Okula geri gelmesinden ve aynı katta olmamızdan dolayı hep görüyordum. Tuhaf geliyordu. Alışamamıştım.
Yüzüne uzun uzun baktım. Bize dönüktü ama bakmıyordu. Aşağı inmeye başladık. Sanırım arkamdaydı. Bilmiyordum.
"Derin gitmiyor muyuz?" dedim. Derin başını telefondan çekip bana baktı. Anlamamıştı ama gelmiştik.
"Hilal iyi misin?" deyince daha birinci kata yeni geldiğimizi fark ettim. Kendime gelince birlikte indik.
Servise bindiğimde kendime tek sorduğum soru şu oldu. Ben gerçekten de bu kadar çok seviyor muydum onu? Sadece gördüğüm halde aklımın böyle gitmesi kadar çok seviyor muydum? Gülümsedim. Gerçekten seviyordum. Bir gün unutmak zorunda olsam da, bir gün gidecek olsa da ben onu çok seviyordum.
Sadece ona baktığımda aklım bu kadar karışıyorsa, ona her yakın olmamda dizlerim böylesine titriyorsa belki de aşığımdır.
Güzey'den...
Hilal ağlayarak restoranttan gittikten sonra peşinden gidemedim. Gidersem onu daha fazla üzecekmiş gibi hissettim çünkü ondan bana aşkı öğretmesini kendim istemiştim. Şimdi o duyguları biraz da olsa Hayal'e karşı hissediyordum. Şu an karşımda bir erkekle olması ona bakmama engel olmuyordu. Aksine güzelliği beni mest ediyordu.
Hayal bana bakınca gülümsedim. O da gülümsedi. Şimdi olmazdı. Hilal'i bu kadar üzmüşken böyle davranmamalıydım. Ona çok ümit vermiştim. Şimdi yine eski halime geri dönüyordum. En başından beni unutmasını istemeliydim.
Hesabı isteyip ödedim ve restoranttan çıktım. Caddede yürürken salak bir gülümseme yayıldı suratıma. Gerçekten hoşlantı ya da aşk her neyse, yaşamadan öğrenilmiyormuş. Bu yüzden şimdi Hilal'i daha iyi anlamıyordum. Bana aşkı anlatması zor olurdu.
Hilal'i üzmem de kötü olmuştu. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Bundan sonra ne derse desin haklıydı.
Telefonum çalınca kendime geldim. Düşüncelerimden sıyrılıp telefonumu açtım. Özgür arıyordu.
"Efendim?" diyerek açtım telefonu.
"Güzey lütfen Hilal benim yanımda de." dedi Özgür. Anlamamıştım. Üzgün olduğunu biliyordum ama eve gideceğini tahmin etmiştim.
"Ne oldu?" dedim.
"Boran geldi şimdi. Hilal onu aramış ve kaybolduğunu söylemiş. Sonra telefonu kapanmış herhalde. Hilal'e ulaşamıyoruz." dedi.
"Tamam ben bakıyorum." dedim. Bi de kaybolmasıyla uğraşacaktım.
Bu sefer ben aradım Hilal'i ama ulaşılamıyordu. Sokaklarda gezmeye başladım. Burayı bilmeden ne diye sokaklarda dolaşırdı ki? Gerçi nerede olduğunu bilmiyordum.
Özgür'ü aradım. Aklımda Hilal'i bulmak için daha iyi bir fikir vardı.
"Efendim?" diye açtı telefonu.
"Özgür sana şimdi konum atacağım. Oraya gelin. Birlikte arayalım." dedim.
"Tamam." deyince kapatıp konumu attım. Bi binanın merdivenlerine oturdum. Bir yandan da düşünüyordum. Nereye gitmiş olabilirdi ki? Bilmiyordum. Bundan sonra ne olacağına dair en küçük bir fikrim bile yoktu.
Telefonumdan Hilal'in sosyal medya hesabını açtım. Sokaktan geçenlere sormaya başladım. Bu şekilde onu bulabilir miydim, bilmiyordum. Yine de oturup kendimi suçlamaktan daha iyi bir çözümdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Galata
Teen Fiction"Kız Kulesi, Galata rivayetini bilir misin?" "Biliyorum." "Kız Kulesi, Galata'ya aşık olur. Kavuşamayacaklarını bile bile uzaktan sever Galata'yı. Vazgeçmek zorunda olduğunun o da farkındadır. Vazgeçer. Galata aşık olur. Kavuşamayacaklarını Kız Kul...