12

3.1K 135 22
                                    

-1 hafta sonra-

Her zaman ki gibi iyi bir iş günündeyiz. Mert arada sırada bize yardım ediyor. Geçen hafta yaptıklarından onu biraz hırpalamış olabilirim.

İki kız döner siparişi verince Ece hanım döner kesmeye başladı.

Dönerler hazır olunca servisi yaptım. Servisi yaparken Savaş'ın bir erkekle konuştuğunu gördüm. Telefonunu mu çıkardı o? Neden o çocuğa gülümsüyor? Telefon numarası mı verdi o? Tanımadığı birine mi? Gözlerim bana oyun oynuyordur umarım. (Burda biraz kafayı yedi)

Gerçekten gözlerimin önünde bunun olduğuna inanmak güç. Hemen arkasından arka tarafa gittim. Merakıma yenik düştüm. Hep merakımın suçu.

Telefonunu şarja takarken yanına yaklaştım. Elimi enseme atıp "O çocukla ne konuştuğunu sormamda sakınca var mı?" dedim. Bana dönüp "Bizim okuldan birisiymiş. Mert'in numarasını istedi." dedi gülerek. Bir an flört ediyor sanmıştım.

Dudağımı ısırıp "Çöpçatanlık yaptın yani." dedim. Gülümseyince gözlerim dudaklarına kaydı. Şu romantik filmlerde olan sahneyi düşünün. Ardından aşk dolu bir öpücük, şarap, ayı postu ve ateşli bir sevişmeyle sonlanan. Tabi gerçek hayatta öyle olmaz.

Savaş kızarmış bir yüzle gitti. Onun bu utanmış hali neden bilmiyorum ama yüzümde aptal bir sırıtışa sebep oldu. Ne güzel utanıyor.

Ece hanımın banka işleri vardı. O yüzden kızların siparişini hazırladıktan hemen sonra dükkanı bize bıraktı. Savaş müşteriye bakarken arka odaya ilerledim. Bir ara burayı düzeltmek lazım. Çok tozlu ve pis. Ölü kediyi kaldırana kadar da öyle kokacak. Ve şu kanatları olan dev sıçanlarıda kovmamız lazım.

1-2 saat sonra Ece hanım döndüğünde biz de hazırlanıp eve gitmek için çıktık.  Biz çıkarken Mert de dükkanın önünde bizi bekliyordu.

Mert otobüse binmek istemeyince önce Mert'i evine götürdüm. Yolda Akşın beni aradı. Yolda kenara çekip telefonu açıp "Ne oldu balım?" diye sordum. "Kanka ben resim yapıyordum ama bazı boyalarım eksik. Senin boyalarını almaya size gelebilir miyim?" dedi. Ne diyebilirim ki? "Tabiki evet" dedim.

Kulağımı sağır eden bir sevinç çığlığı duyunca "İstiyorsanız sen bize gel. Eşyalarını yanına al. Bizde yapalım." dedim. Biraz düşünüp "Anneme sorayım haber veririm." diyip telefonu kapattı.

Dükkanın önüne geri geldiğimde Savaş telefona bakıyordu. Kambur kalacak yakında. Beni görünce sırıtıp arkama bindi. Ellerini karnımda hissedince yine nefesim kesilmişti. Kafasını enseme gömdü. Ne güzel bir his lan bu? Dükkanla ev yakın olmasa yolda bu güzel his yüzünden bayılabilirdim.

Savaş motordan inince bende park edip geldim. Motoruma izleme cihazı taktım. Çalarlarsa gidip geri çalabileyim diye. Kim benim motorumu çalabilir ki? Hadi çaldın ben seni bulamayacağım sanki.

İçeri geçince Savaş banyoya gireceğini söyledi. "Bekle. Akşın gelecek. O gittikten sonra banyo yaparsın." diyince göz devirdi. İç çekip "Neden?" diye sordu. Misafir beklemiyordu anlaşılan. "Resim için." dediğimde yine gözlerini devirdi.

Üzerini değiştirmeye giderken "Sana havuç aldım" dedi. Havuç? En sevdiğim şey.

Kot ceketimi çıkarıp koltuğa attım. Hemen mutfağa uçtum. Uzun zamandır havuç yememiştim. Çok özledim.

Masanın üzerindeki poşetten bir havuç sarkıyordu. Aldığım gibi yıkadım. Havuçla olan özlemimi onu yiyerek gidermeliydim. Havuca bakarak "Bana öyle bakma yakışıklı. Seni yemeliyim. Çok ateşli duruyorsun." dedim. Savaş kapının ordan bana gülerken "Ne var? Özlemişim." dedim.

Tam bir şey diyecekti ki kapı çaldı. Kapıya yönelince elinde bir sürü malzemeyle ve nefes nefese kalan Akşın kocaman gülümsüyordu. Kesin yine merdiven çıkarken öldü.

Akşın eşyalarını yan tarafa koyarken ben de 50 TL verip aldığım masayı ortaya açtım. İçim acıyor 50 TL olmasına. Akşın masanın ortasına yaptığı resmi açtı. Harika gözüküyordu. Teknolojinin kötü yanlarını anlatmalıydı. Bir telefon ve etrafında zincirler vardı. Telefonun içinde bir kum saati, kum saatinin altın da telefonla oynayan bir kız üst kısmında aşağı akan uygulamalar... Bence güzel bir çalışmaydı.

Hemen boyalarımızı çıkarıp başladık boyamaya. Savaş benim yanımda oturup benim resmime bakıyordu. Akşın karşımdaydı. Yine yabancı müzik açmışlardı. Bayılıyorlar yabancı şarkılara.

Tam şarkıyla ilgili bir şey diyecekken Akşın'ın telefonuna mesaj geldi. Akşın telefona bakıp bana döndü. 'Ne var?' dercesine bir bakış atınca "Benim neden flörtüm yok?" diye sordu. Şaşkınca "Ben ne biliyim." dedim. O konulara hiç girmeyeceğim çünkü bu konuşmadan sonra Savaş ve Akşın erkek mevzularını konuştular ve ben çoğunu dinlemedim.

Bir kaç saat daha resim yaptıktan sonra abisi Akşın'ı almaya geldi. Beni görünce önce erkek sandı ve Akşın'a bağırdı. Ürkünç bir adama benziyordu. Böyle kesip biçme havası var adamda. Zaten kasap olduğunu bildiğim için hafif götüm tutuştu.

Abisiyle muhabbet edince kız olduğumu anladı ve Akşın'a gülümsedi. Biraz kibarca davrandığım için beni sevdi. Yavşaklıktan değil ama kibar olmayı çok seviyorum. Özellikle benden büyük insanlara. Şöyle bir İstanbul beyefendisi gibi.

Tekrar geri apartmana girdim. Savaş çoktan uyumuştu bile. Odaya girip biraz onu izledim. Neden bilmiyorum ama uyumuş halini izlemek huzur vermişti.

Balkona çıkıp sigaramı yaktım. Mert ve Savaş olsada hâlâ bir kişi eksikmişim gibi geliyor. Birine daha ihtiyacım var sanki. Bu eksikliği hep hissettim ama bu aşk gibi bir şey değil. Sanki bir kardeş dediğim insan daha istiyordum. Ama kim olabilir ki? İçten bir şekilde kime kardeş diyebilirim?

İnşallah seversiniz.

Dün bölüm atamadım müsait değildim pek ama biraz da olsa diğer karakterleri yazdım.

Akşın, Elena ve Mert'i yazıcam.

Onla uğraşıcam ve baya uzun olacak.

Sizi seviyorum 💕

Ev Arkadaşıydık (Girlxgirl)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin