Okulun ilk günü ders programı değiştiğinden dolayı çantam hafif olmalıydı ama tam tersi çok ağırdı çünkü defterlerimin hepsini sıranın altına koymak için getirmiştim. Ayrıca 15 tatilden önce herkesten 200 lira toplanmıştı. Devamsızlıklarımızdan 5 gün sileceklerini söylemişlerdi. Neden böyle bir şey yaptılar bilmiyorum ama devamsızlık sorunumu hallettiler en azından.
Müdür konuşmaya başlayınca bende kulaklıklarımı arıyordum. Nerde yine bu amına kodumun kulaklığı.
Bir insan her konuşmada aynı şeyleri her sabah nasıl söyleyebilir? Hiç mi unutmuyorsun lan? Gece yatmadan önce yazıp okuyor musun ne yapıyorsun?
Kulaklığı bulup tam kulağıma takacakken müdür "Size iki adet sürprizimiz var." dedi. Bize? İki adet? Sürpriz? İşte şimdi müdürü dinleyebilirim.
"Sizler tatile girmeden her birinizden 200 lira aldığımız hatırlıyorsunuzdur." Evet. Hâlâ içim acıyor. 200 lira ne? Zengin mi sanıyorsun sen bizi?
"O topladığımız parayı ikiye böldük ve yarısıyla havuz, yarısıyla da sizlere dolap yaptırdık. Çantalarınız artık omuzlarınızı ağrıtmayacak." dedi. Hadi havuz tamam ama dolap niye. Ne gerek var? Yani neden?
Sınıfa girdiğimde Elena telefonla konuşuyordu.
Şimdi Akşın kesin uyur. Elena ders dinler. Savaş... O ne yapar bilmiyorum.
- bir kaç saat sonra-
Son 2 ders beden dersiydi ve bugün doğanın kanunlarına ters bir şey oldu. Akşın hiç uyumadı. 0. Hiç. Hatta beden dersine katıldı. Bu kıyamet alameti falan herhalde.
Beden dersinde Onur ve ben yine futbol oynuyorduk. O olmasa beni oyuna almazlar herhalde. Niye? Çünkü bizim okuldaki herkes orospu çocuğu.
Onur ile yine çimlerin üstüne oturmaya başlamıştık. Bana sene başından beri Mert'den hoşlandığını söyledi.
5-10 dakika sonra ben çimlere uzanırken Akşın heyecanlı ve biraz telaşlı bir şekilde yanıma geldi. Kesin Aziz ile ilgili bir konu.
Önce Onur'a baktı sonra yanımıza oturdu. Yerimde doğrulunca "Aziz gelecekte. Hep beraber mangal yapalım diyor." dedi. Ona doğru dönüp çok haklı bir sebeple "Lan salak. Biz ısındık diye çimlerin üzerinde oturuyoruz ama hava -8. Bu havada ne mangalı?" dedim. Sonuna kadar haklıyım bence. Şubattayız ya.
Bir an da aydınlandı. Salak lan bunlar. İki salak birbirlerini bulmuşlar.
Onur kahkaha atarken karşıdan gülümseyerek gelen gerizekalı kankam Mert'i gördüm. Yanımıza geldiğinde Onur utanarak önüne eğildiğinde bende gülmüştüm.
Hırkamı yere serip kızların oturmasını bekledim. Yan yana oturdular.
Akşın düşüncelere dalarken "Battaniyeler ve ateş yakmak için malzemelerle gidersek olur." dedim. Gülümseyip el çırptı. Sonra da "Savaş ve Mert'de gelir herhalde?" diye sordu. Mert "Annem tatilden sonra izin vermez." dedi. Gözlerimi devirip "Savaş.... Onun işi olması lazım." diyerek konuyu kapattım. Aklıma gelmesine izin vermemeliyim.
Onur'a dönüp piç gibi gülümsedikten sonra "O zaman ben *Onur'un omzuna kolumu atarak* ve Onur geliyoruz." dedim. Bana gözlerini kocaman açıp bakarken Mert "Siz iyi anlaşmaya başladınız bakıyorum." dedi. Onur kafasını 'evet' anlamında sallayıp utanarak kafasını yine eğdi.
Çıkış zili çaldığında üzerimizi değiştirmeye gittik.
Akşın ve Aziz battaniye bulacaklar. Biz Onur ile abur cubur. Elena ve Alp ateş yakacak şeyler bulacak. Kar yok ama hava soğuk. Kıçımız donar.
Üzerimi değiştirip tuvaletten çıktım. Onur'u bekliyordum. O sırada da dışarı bakmayı ihmal etmemiştim.
Dışarı baktığımda Savaş'ın ağlayarak uzun birine -kesin Alp- sarıldığını gördüm. Neler oluyor lan?
Onu ağlatan şey ne olabilir? Yanına gitmeliyim ama, ama yapamam. Sadece ona bakıp ağlamamak için direnmem lazım. Onun ağlaması benim için dünyanın en acı şeylerinden birine giriyordu. Şu an onun ağlayışını görmek Shadowhunters'da Alec'in Lydia ile evlenmesi gibi. Sherlock'da Sherlock'un gerçekten intihar etmesi gibi. Glee'de Kurt'un Blaine ile o merdivenlerde karşılaşmaması gibi. Love, Simon'da Simon'un Blue'ya hiç e-posta atmaması gibi. Anlamadınız ama bunlar benim için kötü şeylerdi.
Onur gelip beni omzumdan salladığında daldığım yere baktığımda Savaş yoktu. Gitmişti. Nereye gitti bilmiyorum ama. Gitmişti işte.
Onur merdivenlerin orda bana bakıp "Hadi." dedi. Hiç hareket edesim yok.
Ona biraz dudak büzerek bakınca. Oflayarak yanıma geldi ve beni sırtına aldı. Mert bunu görse ağzıma sıçar. Onur'a bir şey yapamaz çünkü Onur güçlü biri gibi. Dayak yiyeceği için bir şey yapamaz ama benim ebemi siker. E tabi bir de seviyorlar birbirlerini.
Aşağı diğerlerinin yanına gittik. Beni sırtından indirince herkes arkamıza bakıyordu. Arkamı dönünce bana piç gibi gülen bir adet Mert gördüm.
Mert yanıma gelip önce Onur'a sonra bana bakıp "Siz ne ara kanka oldunuz?" diye sordu.
Bu ortamdan beni Onur'un kurtardığını söylesem inanır mıydınız? Ama inanın.
Onur yanıma gelip beni havaya kaldırdı ve "Nabıyon lan bebe?" diye bağırdım. Bu nasıl bir kurtarma şekli Onur?
Akşın ellerini çırpıp "Geç olmadan gidelim." dedi ve yola koyulduk. Nolur Mert beni öldürmesin Nolur.
Kısa oldu çünkü şu aralar pek hevesim yok.
WhatsApp'ı bile sildim.
Bunaldım.
Depresyondayım.
Öldüm gömenim yok gibi.Büyük ihtimalle kötü bir yazı yazmışımdır ve kısa. Biliyorum.
Özür dilerim şu an elimden ancak bu gelir.
İyi okumalar 💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ev Arkadaşıydık (Girlxgirl)
Teen FictionHikaye girlxgirl olduğu için okumak istemeyenler okumasın. Boyxboy da var. O yüzden okumak istemiyorsanız hiç başlamayın. Hastanenin koridorunda bana sanki yabancıymışım gibi bakan en yakın arkadaşım derin bir nefes aldı. "Biliyorum." dedi. Anlamadı...