Canım biricik can parçam şu an bana trip atıyordu. Motorun üzerinde bunu düşünmemem lazım biliyorum ama aklımdan çıkmıyor şerefsiz.
Alp sürekli korno öttürerek önünde yavaş yavaş araba süren Aziz'e sövüyordu. Ben ve yanımda motor kullanan Elena istesek şu an sohbet bile edebilirdik. Çok yavaş sürüyor amına koyayım.
Belime değen soğuk içeceklere mi üşüsem yoksa bana koala gibi yapışan Onur'un vampir kadar soğuk tenli olmasına mı?
Nasıl olsa yavaş gidiyoruz diyerek Onur'a "Sağ cebimde telefonum var. Çıkarabilir misin?" diye bağırdım. Yanlış cebime elini sokunca "Öbür sağ." diye böğürdüm. Sinirlenip "Orası solun salak." dedi. Sanki görüyormuş gibi göz devirip "Artık ikiside sağ." dedim. Gülüp telefonu bana uzattı. Parmak izimi tarattırıp ona "PEMBE İNEK diye kayıtlı birisini ara." dedim. Dediğimi yapıp Akşın'ı aradı.
Şimdi tabi soruyorsunuz PEMBE İNEK ne alaka diye. Ve tabi neden büyük. Akşın'ın eskiden gördüğü bir rüyasıydı. Pembe bir ineğin onu kovaladığını görmüş. Büyük harfli olmasının sebebi ise ben herkesi büyük harflerle ve tuhaf isimlerle kaydederim. Tuhaf bir huy işte.
Onur "Ona ne dememi istersin?" diye sordu. Soğuk hava da kıçım donarken "Biraz hızlı gitsinler." dedim.
Ne mi yaptı? Kız açar açmaz "Biraz hızlı gidin." dedi ve kapattı. Bu amına kodumun salağının biraz daha konuşmaya başlaması lazım. Asosyal biri olup Mert'le evlenip kel göbekli biri olacak diye korkuyorum.
Aziz sonunda biraz daha hızlanınca 10 dakika kadar bir sürede hâlâ biraz otların olduğu ve tanrının bile varlığını unuttuğu bir minik orman bulduk. Akşın ailesine bizde olduğunu söyledi. Artık bir evim olmadığını onlara söylemem gerekecek ama nasıl yapacağımla ilgili en ufak bir fikre bile sahip değilim.
Herkes arabadan indiğinde Mert'e baktım. Mert kollarını göğüs hizasında birleştirmiş bana ve Onur'a öldürücü bakışlar atıyordu. Onur piçi yanımda bana sinsi ve acıyan yüz ifadesiyle gülmemeye çalışıyordu. Orospu çocuğu.
Akşın ve Aziz birbirlerine aşık aşık bakıyorlardı. Aşk. En nefret ettiğim şey. Ama tabi ki AkAz çiftine büyük bir kankalık besliyorum. Seviyorum bu salakları da.
Ve ElAlp çiftimiz. Elena Alp'e sinirli gibi gözüküyordu. Nedenini merak ettim. Alp ise bana bakıyordu. Sinirli ve yorgun bir ifadesi vardı. Bu ifadelerden ürkmeli miyim?
Mert yanıma gelip kolunu omzuma attı. Bunu sırf Onur'a "Ne kadar sevgilim olsanda o benim kankam, ona dokunursan ve benden değerli olursan bağırsaklarını deşmekten çekinmem." diyemediği için yaptığına bahse girerim.
Onur piçi sonunda dayanamayıp kahkaha atmıştı. Ona kötücül bakışlar atarken hâlâ gülüyordu. Sonra Mert'e bakınca öksürerek ciddi bir ifadeye büründü. Çünkü Mert ona da "Sus yoksa bağırsaklarını deşerim." bakışı atıyordu.
İyice Mert'e sokulup sinirlenmemesi için bekledim. Şimdiye kadar 7 tane savaş başlatması ve Onur'un cesedine işiyor olması lazımdı ama o sadece burnunu saçlarımın arasına soktu. Sonra da "Ne zamandır yıkanmıyorsun sen?" diye sordu. Hassiktir. Ben banyo kısmını unuttum. Dükkanda sadece lavabo var.
Yavaşça Mert'in kolunun altından çıkıp sessizce "Şu an evsizim." dedim. Gözleri kocaman olurken "Kötü bir şey olduğunu sezmiştim ama bu felaket." dedi. Sessiz olmaya çalışıyorduk.
Konuyu dağıtmak adına "Çantamda parfüm olacaktı." dedim ve çantamdaki parfümü alıp üzerime sıktım. Mert "Öyle olmaz." diyerek elimden parfüm şişesini aldı ve 27.683 kere fıslattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ev Arkadaşıydık (Girlxgirl)
Novela JuvenilHikaye girlxgirl olduğu için okumak istemeyenler okumasın. Boyxboy da var. O yüzden okumak istemiyorsanız hiç başlamayın. Hastanenin koridorunda bana sanki yabancıymışım gibi bakan en yakın arkadaşım derin bir nefes aldı. "Biliyorum." dedi. Anlamadı...