Akşam üzeri bir hayli canımız sıkılmıştı. Hemen Google'dan yakınlarda gidilebilecek yerlere bakmıştık. Çok tatlış bir havuz bulmuştuk. Geceleri kapalı olduğu yazıyor ama tabi ben ve Mert kapalı yerlere girmekte uzmandık.
Buraya geldiğimiz gibi aynı şekil arabalara binip gittik. Kızların hazırlanmasını beklerken sigara içmiştik ve Aziz hepimize "Salaksınız." diyip durdu.
Kızlar yanlarına çantalarını alıp çıktıklarında haritaları açtım. Aziz bizi takip edecekti.
"Havuza gidiyoruz. Çok eğleneceğiz." derken Mert kafama vurdu. Sinirle "Yol boyunca bi susmadın amına kodumun salağı. Sus artık." dedi. Havuzları severim. Hemde çok.
Alp dikiz aynasından bize bakıp güldü. Elena Alp'e bakıyordu. Ya şapşal sen aşık mı oldun?
Havuzun olduğu yere geldiğimizde aklıma bir şey dank etti. Akşın? Akşın nasıl havuza girecek? Yani beyler varken girmez. Ona şu kapalı insancıkların denize girerken giydikleri şeyden lazım. Adı her ne boksa.
Arabadan indiğimde yandaki kapalı dükkanı fark ettim. Denizde yüzmek için eşyalar vardı. Mert kankama bakınca o da aynı yere bakıp sırıtıyordu. Sonra bana bakıp gözlerini şeytani bir biçimde kıstı.
Biraz daha birbirimize baktıktan sonra "Taşla giremeyiz yakalanırız." dedim. Herkes bana bakarken Mert "Yanında maymuncuk var mı?" diye sordu. Elimi ceketin cebine atıp "Cebim de olması lazım." diyip cebimi karıştırmaya başladım.
Sonunda her zaman yanımda taşıdığım maymuncuğu çıkardım. Herkes bize bakarken "Daha önce hiç mi hırsızlık görmediniz?" diye sordum. Mert etrafa bakarken bende kapalı dükkanın kapısını inceliyordum. Mert "Temiz." diyince işime başladım. Aziz ağzı açık bir şekilde bakarken Akşın "Lan. Nabıyosunuz? Hırsızlık lan bu." diyordu. Kapı açılırken "Üzgünüm ama bazı şeylere ihtiyacımız olacak." dedim.
Maymuncuğu cebime atarken Mert "Gün geçtikçe ustalaşıyorsun." dedi. İçeri girip o kapalıların giydikleri şeylere baktım. Açık mavi bir tane buldum. Dışarı çıkıp Akşın'a uzattım. Anlamayan bir yüz ifadesiyle elimdeki şeye bakıyordu. Savaş yanımıza gelip "Her şey bir haşema için miydi?" dedi.
Akşın hala elimdekine bakarken Aziz gelip "Çalınmış bir şeyi kullanmasına izin vermem." dedi. Al işte. Sütten çıkmış ak kaşık bir hanım evladı.
Akşın elimi itip "Sevgilim haklı. Çalınmış bir şey kullanmam." dedi. Dükkanın içinde olan Mert'e bağırdım. "Mert. Şu aldığım mavi şey ne kadar baksana bi". İçerden "50 lira" diye bir ses geldi. "Üzerinde 50 lirası olan var mı?" diye etrafa bağırdım. Aziz cebinden 50 lira çıkarttı. Bana uzatırken "Neden?" diye sordu. "Parasını ödüyorum." diyip dükkana geri girdim.
Hepimiz hazırlıklı gelmiştik ama burdan bir şeyler almadan hayatta çıkmam. Mert'e baktığımda etrafa bakınıp duruyordu. Neyi aradığını tabi ki biliyorum. Kasayı salaklar.
İkimizde bir birimize bakıp sırıttık. Kasayı açıp içinden belli olmayacak derecede az para aldık. Böyle birazcık. Biraz da şort ve tişört alıp çıktık.
Tam havuza girerken bir araba sesi duyduk. İçinden sarışın bir dalyara- pardon Onur indi. Bu salağın burda ne işi var? Mert çağırmış olamaz değil mi? Olabilir mi?
Yanıma baktığımda Mert ağzı 80 derece açılmış bir şekilde bize doğru gelen dalyar- Onur'a bakıyordu. Onur yanımıza gelip Mert'e sarıldı. Bu salak burda olduğumuzu nasıl bildi?
Elena'nın yanımıza gelip Onur'a "Sonunda geldin." demesinden Onur'u Elena'nın çağırdığını anlamış oldum.
Mert ve Onur'un sarılması bitince Onur bana dönüp elini saçıma attı ve saçımı karıştırdı. Elini çekerken sinirle ona bakıp "Siktim seni liseli." diyip üzerine atladım. Saçını çekiştirirken Mert beni onun üstünden almaya çalışıyordu. Ve başardı. Onur saçını tuta tuta "Güzel karşılamaydı." dedi. Pişkin piç.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ev Arkadaşıydık (Girlxgirl)
Teen FictionHikaye girlxgirl olduğu için okumak istemeyenler okumasın. Boyxboy da var. O yüzden okumak istemiyorsanız hiç başlamayın. Hastanenin koridorunda bana sanki yabancıymışım gibi bakan en yakın arkadaşım derin bir nefes aldı. "Biliyorum." dedi. Anlamadı...