-Alp-
Yoğun bakımın kapısın önünde bekledim bir süre. Sonra Deniz'in odasının olduğu yere gittim. Kapıyı üç kere tıklatıp içeri girdim.
İçeri girdiğimde Deniz Savaş'ın kucağına kafasını koymuş ağlıyordu. Deniz beni fark etmedi ama Savaş bana bakıp gülümsüyordu. Daha sonra sağ gözünden bir damla yaş süzüldü. E yani bu kız ağlamayacak da kim ağlayacak? Sevdiğim insan benim kucağımda ağlasa bende ağlardım.
Dün hastane'nin kafeteryasında zorla ona yemek yedirirken bana içini dökmüştü. Onunla iyice kanka olduk o an. Çünkü ben Elena'yı nasıl seviyorsam o da Deniz'i o şekilde seviyordu. Ama kendisinin bir kızdan hoşlandığını kabul edemiyordu. Bende ona "Zaten bir erkekten farkı yok ki." demiştim. Çok erkek gibi duruyor. Sadece boyu kısa.
Bende dayanamamış ve ona Elena'yı sevdiğimi söylemiştim. Sonra o da bana Elena ile birbirlerinden nasıl haz etmediklerini anlattı.
Deniz biraz doğrulup bana baktı. Yanlarına yaklaşıp "Ne oldu?" diye sordum. Deniz göz yaşlarını yumruk yaptığı incecik elinin tersiyle silerken "Yok bi şey." dedi. Elleri Elena'nın elleri gibi. Savaş önce gözlerini devirdi. Daha sonra dudağını ısırdı.
Savaş beklemediğim bir şey yaptı ve Deniz'i saçından tutup kendine çekti ve saçlarını öptü. Gözlerinden hâlâ yaş süzülüyordu. Çok romantik bir ana tanık olmak ne güzel bir şeymiş. Savaş'ın bu denli Deniz'i sevmesi güzel ama kız çok üzülüyor. Yazık kıza.
Elimde ki gülü Deniz'e uzattım. Anlamadığını yüzünden fark ettim. "Herkese gül aldım." dedim. Gülümseyip "Bilader kızım ama gül falan istemem yani." dedi. Savaş gibi göz devirip "Vay. Neyse istemiyorsan isteme. Banane ya." dedim. Ona gülümseyip Savaş'a döndüm. O da kahkaha atıyordu. Elimdeki güllerin ikisini de Savaş'a uzattım. Gülümseyip aldı.
Deniz'e dönüp "Gerizekalı." dedi. Deniz'e bakınca bana sanki öldürecekmiş gibi baktığını fark ettim. Kıskandı mı o?
Deniz'den bakışlarımı çekmeden "Elena'nın yanına gitmeden önce buraya gelmek istedim." dedim. Savaş Deniz'in elini tutup "Seninle gelelim." dedi. Aynı anda ayağa kalktılar.
Deniz yatağın sağında duran komodinin üzerinden şarjda olan telefonu aldı. Ardından "Bizim salaklar haber verelim." diye ekledi.
Odadan dışarı onlardan erken çıktım. Benden bir 3-4 saniye sonra beraber çıktılar. El ele mi tutuşuyor onlar? Sanırım Deniz ondan güç almak istiyor.
Hızla yürüyüp bana yetiştiler. Savaş'ın anlattığına göre Deniz uzun zamandır düzgün beslenmiyor, düzgün uyumuyor ve alkol ve sigara içiyormuş. Üstüne fazla serum yemiş ama hâlâ sağlam duruyor. Nasıl ölmedi bu kız?
Kapının önünde derin bir nefes alıp girdim. Elena bana baktı ama anında bakışları Deniz'e döndü. Kocaman gülümsüyordu. Allah'ım gel al beni. Bu nasıl bir güzellik?
Elimde ki güle baktığında ona uzatırken "Şey. Geçmiş olsun." diyip gülümsemeye başladım. Gülü elimden alıp gülerek "Teşekkür ederim." dedi.
Kafasını tekrardan Deniz'e çevirdi. "Nasılsın?" diyince Deniz önce bir şaşırdı. Sonra "İy-iyiyim. Neden sordun ki?" dedi. Elena kafasını biraz yere eğdi. Sonra "Oturma şeylerine baktım. Tuna ve Savaş bağırdı ve seni göremeyince korktum. Sonra kaza yaptım zaten. Yoksa yanına gelecektim." dedi. Yani anladığım kadarıyla biz yarışırken Elena Deniz'e bakmış ve ardından kaza yapmış.
Deniz bir süre düşündükten sonra yatağın yanında duran eski kahverengi sandalyeye otururken "Merak etme. İyiyim ben. Sadece kendimden geçmişim." dedi. Uzaktan bakınca gerçekten kardeş gibi duruyorlar. Elleri, gözleri, vücut hatları, burunları ve kaşları aynıydı.
Siktir. Kardeş olma ihtimalleri var mı? Yani çok benziyorlar ve Elena'nın ailesi ikisi için bir sır olduğunu söylediler. Bu olma ihti-
"Alp!" dedi Savaş. Hâlâ önümde elini sallıyordu. Dalmışım. Biraz öküzce olacak ama "Ha?" dedim. O sırada Elena kahkaha atmaya başladı ve Deniz'e döndü. "Bu salakta senin gibi "Ha?" diyor." dedi. Daha da güldü.
Gülerken bile çok güzel be. Hele ki o gamzeleri yok mu? Allah'ım. Bir saniye. O bana salak mı dedi? Gülümseyerek "Salak mı?" dedim. Deniz gülüp sol gözünü kapayarak "Birazıcık." dedi. O zaman sağ gözünün gerçek olduğunu gördüm. İlk gördüğümde tek gözünde gri lens var sanmıştım. Sanırım yanlış tahmin.
Savaş karşımda gülüyordu ve tam bir şey söyleyecekti ki odaya birisi girdi. Ben bu çocuğu tanıyorum ama adını bilmiyorum. Kimdi bu?
İçeri giren çocuk "Deniiiz." diyerek Deniz'in üzerine atladı. Kimdi bu?
Savaş'a bakınca gülümsediğini gördüm. Tanıyor mu?
Çocuk Deniz'e sarıldıktan sonra Elena'yı döndü. Ona sarılırken "Elena aşkım nasıl oldun? İyi misin kuzum?" dedi.
Kuzum?
Ne?
Elena gülerek "İyiyim Mert'im sağ ol." dedi.
Mert'im?
Mert denen çocuk nasılda sırıtıyor piç gibi. Ama ben bunu sikerim aga.
Tam üstüne giderken Savaş beni sağ kolumdan yakaladı. Allah'tan bize bakmıyorlar yoksa açıklamakla uğraşırdık. Neden sinirlendi? Neden kolunu tuttun? Falan filan.
Mert denen yavşak bana dönüp "Bu yakışıklı çocuk kim?" diye fısıldadı. Duydum ki.
Tam bir şey diyecektim ki Elena bana soğuk bir şekilde bakıp "Birisi işte." dedi.
Birisi mi?
Bana birisi mi dedi o?
Beni o kadar mı umursamıyor?
O kadar mı değersizim?
O burdayken her saat burdaydım ben de. Sadece 2 saatliğine gittim. Geldiğimde uyanışını göremememe içim acımıştı zaten.
Savaş kocaman gözlerle bana bakarken "Neyse ben gideyim artık." dedim. Kimsenin bir şey demesine vakit bırakmadan kendimi dışarı attım.
Ben daha önce kimseyi böyle sevmemiştim.
Kimseyi böyle kıskanmamıştım.
Kimseye böyle kıyamadım.
Kimseye böyle bakamadım.
Kimseyi böyle uzaktan sevemedim.
Kimse için ağlamamışken şu an her göz yaşı vücudumu hızlı hızlı terk ediyor.
Aşağı indiğim gibi arabaya bindim. Bizim mekanın yani MoonLight'ın yolunu tuttum. Kafamı dağıtmam gerekiyordu.
Buna mecburum.
Oruçlu oruçlu ölüyorum ama napalım.
Neyse iyi okumalar 💕💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ev Arkadaşıydık (Girlxgirl)
Teen FictionHikaye girlxgirl olduğu için okumak istemeyenler okumasın. Boyxboy da var. O yüzden okumak istemiyorsanız hiç başlamayın. Hastanenin koridorunda bana sanki yabancıymışım gibi bakan en yakın arkadaşım derin bir nefes aldı. "Biliyorum." dedi. Anlamadı...