Gözlerim ağırlık yapıyordu. Hareket etmek istiyordum ama vücudum buna izin vermiyordu. Belki de uzun zamandır uyumayıp yemek yemeyip kaçma planı kurduğum için yorgun düşmüşümdür.
Hassiktir. Ben vurulmuştum değil mi? Şimdi ya öldüm ve o yüzden hareket edemiyorum. Ya da narkozun etkisinden. Bence öldüm ya.
Elimi tutan birisini hissettim. Savaş ya da Mert. Belki Elena.
Sonra elimde bir ıslaklık hissettim. Umarım elime işemiyordur.
Elimi hareket ettirmeye çalıştım. Sonra da gözlerimi açmaya çalıştım. Hep böyle bir duruma düşersem yapmak istediğim bir şey vardı. Tabi yaptığım zaman beni öldüreceklerdir.
Gözlerimi kıpırdatınca Savaş "Uyandı! Deniz! Uyandı!" diye bağırdı. Sanırım elimi tutan Savaş olmalı.
Mert odanın kapısını açıp "Doktor yok mu lan burda?" diye dışarı bağırdı.
Gözlerimi açtığımda sağ tarafımda Savaş elimi tutuyordu. Sol tarafımda Elena, Akşın ve Alp vardı. Mert de kapıdan dışarı bakıyordu. Sonra bana yaklaştı. Yatağın ayak kısmında duruyordu.
Şimdi efsane rol yeteneğimle hepsini şoka uğratacağım.
Savaş elimi bırakıp yüzümü ellerinin arasına aldı. Ellerini tutup yüzümden indirdim. Yüz ifademi de şaşkın bir şekilde yapıp hepsinin yüzlerine baktım.
Savaş yüzümü incelerken "Neler oluyor? Sen ne yapıyorsun?" dedim. Ağzıma sıçacaklar ama bunu yapmazsam gözüm açık gider.
Mert kaşlarını çatarak yanıma gelip "Ne?" dedi. Bende kaşlarımı çatıp "Siz kimsiniz ya? Beni neden buraya getirdiniz? Burası neresi lan?" dedim. Kolumdaki serumu çıkarmaya çalışırken doktor geldi.
Doktor "Uyanmış. Bir sorun mu var?" dedi. Mert "Sanırım bizi hatırlamıyor. Nasıl? Yani nasıl unutur?" dedi. Tamam bu kadar aksiyon yeter.
Dayanamayıp gülmeye başladım. Hepsi bana şaşırmış gözlerle bakarken "Hepinizden özür dilerim ama bunu yapmasaydım gözüm açık giderdi." dedim. Gülmekten ağlayacakken "Yüzlerinizi görmeniz lazımdı." diyince Savaş koluma vurdu.
Doktor "Ne kadar kızsanızda hastama vurmamanızı tercih ederim." dedi. Gülmemi bastırırken "Koruduğun için teşekkür ederim." dedim.
O sırada içeri Nazlı abla ve Metin abi girdi. Nazlı teyze elindeki pet şişeyi Metin abiye atıp yanıma geldi. Bana sarılıp "Sonunda!" diye bağırdı. Bende ona karşılık verdim ama canım yandı. Yüzümü acıyla ekşitip hamurdandım.
Benden ayrılınca doktor yanıma yaklaştı. Odaya dönüp "Sadece ailesi kalsın." dedi.
Herkes çıktı. Mert çıkarken "Sen hariç." dedim. Doktor anlamamış gibi bakarken "O benim kardeşim. Kan bağı ya da belgeler ne derse desin." dedim. Doktor tam bir şey diyecekken ona öldürücü bakışlar attım. Nefesini hızla dışarı verip "Tamam." dedi.
Üzerimde hani şu kıçı açıkta kalan hastane giysileri olur ya. Onlardan var işte. Adam üzerimdeki giysiyi dikkatle çıkarıp iç çamaşırlarımla kalmamı sağladı. Belden altımda örtü vardı. O sadece benim karnımın orasıyla ilgileniyordu.
Yaramı açıp incelemeye başladı. Dikiş atılmıştı.
Nazlı abla "Dikiş izi kalacak mı?" diye sordu. Doktor "Kalır." dedi. Nazlı abla üzülünce "Bana fark etmez. Vücudum Frankenstein'dan çok dikiş izleri ile kaplı. Sorun yok." diyip gülümsedim.
Bu dediğimin Nazlı ablayı daha iyi hissettirmesi gerekiyordu. Ama o "Ne!?" diye bağırmayı tercih etti. Sonra da "Nasıl dikiş izlerin var senin?" diye bağırdı.
Durumu nasıl açıklarım ki? Düşün Deniz Düşün.
"Şimdi şöyle. Ben cinsiyetime uygun olmadığım için çok fazla nefret cinayetine teşebbüse maruz kaldım. Yani önemli bir şey yok. Alışığım." diye açıklama yaptım.
Yanıma gelip merhamet ve şefkat dolu gözleri ile bana baktı. Doğruları bilmeye hakkı vardı sonuçta annem. Yani söylersem bana ceza verme hakkına sahip.
Doktor "Öğlen gibi eve dönersiniz." dedi. Gülümseyip "Mert. Dükkândaki eşyaları alıp bizim eve götürebilir misin? Aziz burdaysa arabas-"
Nazlı abla hızla sözümü bölerek "Ne sizin eviymiş o? Senin evin artık bizim yanımız. Bizde kalacaksın." dedi. Ne?
"Ama zaten benim bir evim var. Se- Ev arkadaşım var. Bu arada Savaş nerde?" diyerek önce Nazlı ablaya sonra Mert'e baktım.
Mert "Çağırayım hemen." dedi ve çıktı. O çıkınca Metin abi "Savaş kim? Ev arkadaşın erkek mi? Onunla kalmana asla izin vermem." dedi.
Al işte. Başlıyoruz.
Tam ağzımı açıp bir şey diyecekken Savaş içeri girdi. Girdiği gibi yanıma çöktü. Elimi ellerinin arasına alıp minik bir öpücük bıraktı.
"Çok özledim. Seni çok özledim. Bir daha seni göremeyeceğim diye çok endişelendim." dedi. Ağlıyordu.
"Savaş. Sakin ol. Ben döndüm." dedim. Nazlı abla şaşkın bir şekilde bir bana bir Savaş'a bakıyordu.
Savaş'ın ellerinin arasından elimi çektim. Biraz bozulsada "Savaş, onlar benim gerçek ailem." diyerek annem ve babamı gösterdim. Sonra da Savaş'ı göstererek "Ev arkadaşım Savaş." dedim. Gözlerimi kaçırmaya çalıştım. Kız arkadaşım diyemezdim. Daha adını koymamıştık.
Gözlerindeki yıkılmışlığı gördüm. Bu benim canımı yakmıştı. Eminim onunda canını yakmıştır. Hatta daha fazla yakmıştır.
Savaş biraz doğrulup "Ne zaman taburcu oluyorsun?" diye sordu. "Öğlen gibi dedi." dedim.
Oda kocaman olmasına rağmen 6 kişi olsada ben nefes alamıyor gibi hissediyordum.
Azıcık doğrulup "Artık gitsek? Daraldım burda." dedim. Savaş "Aziz burda. Araba ile bizi eve bırakır." dedi. Nazlı abla "Deniz bir süre bizde kalsa daha iyi olur. Ayrıca onun kendi çocuğumuz olması için bir kaç belge imzalatılmalı. O işleri hallederken bizde kalması şart." dedi.
Ne? Ne belgesi? Ne imzası?
Ben şaşkın şaşkın bakarken Metin amca "Baban ve annen ile konuşmamız lazım." dedi. Kaşlarımı çatıp "Asla. Annem olur ama babam ile asla görüşmem. O adamın yüzünü bir daha görmek istemiyorum ben. Babaneme küfür etmek istemem ama kendisi tam bir orospu çocuğudur. Beni asla size vermez." dedim. Metin abi "O zaman ikna etmenin bir yolunu buluruz." dedi.
Mert ile göz göze gelip sırıttım. "Aklıma bir şey geldi ama tutuklanma riskimiz var. Yani izin vermezsiniz." dedim. Nazlı abla "İmza taklit etmeyeceğiz. En son 15 yıl önce karakola gittik zaten. Bir daha o yere gidemem ben." dedi. Gözlerimi hızlı hızlı kırpıp "O kadar da fena ortamı yok değil. Mesela ben kelepçelerden kolay kurtulurum. Bu sayede tutuklanma dosyamı çalmıştım. Bir de onun için tutukland-" derken Nazlı abla bana kocaman gözlerle bakıyordu.
Mert'e dönüp "Az önce söylediklerimi içimden söylediğimi söyler misin?" dedim. Donmuş bir şekilde "Dışından söyledin." dedi.
Savaş dudaklarını birbirine bastırmış gülmemek için direniyordu. Nazlı abla "2 hafta bizdesin. Şimdiye kadar yaptığın her şeyi eksiksiz duymak istiyorum. Ayrıca okula 3-4 aydır gitmediniz. Onu halledeceğiz. Ve senin çocuğumuz olduğunu herkesin bilmesini istiyorum. Yani akrabaların ile tanışacaksın." dedi. Anne desem bu şeylerden yırtar mıyım? Bence yırtamam.
Derin bir nefes verip "Bunlar güzel şeyler ama farkındaysanız ben transım. Akrabalarınız anlayışlı karşılamazlar." dedim. Nazlı abla "Benim erkek kardeşimin kocası var. Emin ol anlayışlı olurlar." dedi.
Sonunda gay dayım olacak. Mutluluktan ölüyorum şu an.
Naber lan.
Güzel olmuştur umarım.
İyi okumalar 💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ev Arkadaşıydık (Girlxgirl)
Teen FictionHikaye girlxgirl olduğu için okumak istemeyenler okumasın. Boyxboy da var. O yüzden okumak istemiyorsanız hiç başlamayın. Hastanenin koridorunda bana sanki yabancıymışım gibi bakan en yakın arkadaşım derin bir nefes aldı. "Biliyorum." dedi. Anlamadı...