Gözlerimi siken güneşle Mert'in yatağında uyandım. Dün olanları anlatmıştım ona. Birisine anlatmam gerekiyordu.
Beylerle aynı oda da kalmıştım ve Onur yerde yatmıştı ama bu bile şu an beni o kadar mutlu etmiyor.
Dayanamamıştım. Sevdiğimi söylemiştim. O bunu hatırlamıyordu biliyorum ama ne bileyim. Umarım hatırlamıyordur.
Mert ile ters yatmıştık. Zaten çük kadar yatakta uyuyoruz. Ben ayak kısmına kafamı koymuştum ve Mert'in ayakları kafamın yanındaydı.
Ayağına mı sarılmışım ben?
Neden bilmiyorum ama birinin bacağına sarılarak uyuyabiliyorum. Eskiden ablamın ayağına sarılıp uyurken beni çok bulmuşlar.
Ayağa kalkıp yerdeki Onur'un üzerinden atlayarak lavaboya gittim. Lavaboya girer girmez Mert'in yüzüne sürdüğü saçma şeylerle karşılaştım. Valizin hepsine bunları soktu kesin.
Odadan alıp buraya sürüklediğim çantayı açtım. Eskiden zar zor internetten aldığım bahçevan tulumunu buldum. Bunu ne ara çantaya koydum la ben?
Tulum giymeyi çok seviyorum ama vücuduma yapışmasından nefret ederim. Bazı tulumları dar yapıyor piçler ama neyse ki bu dar değil.
Tulum ve eski tişörtlerimden birini aldım. Tabi önce sabah çişimi yaptım.
Tişörtü ve tulumu giyip banyodan çıktım. Özlemişim bu tulumu.
Çıktıktan sonra yatağa oturup çoraplarımı giydim. Bunlar kivili çoraplarımdı.
Mert homurdana homurdana uyandı. Gerildikten sonra bana şaşkın şaşkın bakıp "Deniz? Kuzum? Bu tulumu nerden buldun?" dedi. Nerden bulabilirim ki?
Kafamı sallayıp üzerine Mert'in gömleğini giyip önlerini iliklemedim. Mert'e bakınca elini alnına koyup "Al işte." dedi. Oflayarak gömleği çıkarıp belime bağladım. Öyle ya da böyle o gömleği çalacağım Mert.
Onur piçi uyanıp Mert'in üzerine atladı. Ben onlara yüz buruşturup bakarken Onur "Sanada günaydın Deniz." dedi. Göz devirip "Kendimi anne ve babasını yatakta basan çocuklar gibi hissediyorum." dedim ve çıktım. Arkamdan güldüklerini duymuştum.
Aşağı inince Aziz ve Alp bana baktılar. Sonra birbirlerine bakıp tekrar bana döndüler. Daha sonra da aynı an da ellerini çenelerine koydular ve "Yakışmış." dediler.
Akşın mutfaktan çıkıp bana kaşları çatık baktı. Sonra gülüp "Sen tulum giyer miydin ya?" dedi. Derin bir nefes alıp "Arada böyle çılgınlıklar yapıyorum." diyip mutfağa girdim.
Dudaklarımı büküp içeri girdiğimde Akşın "Neden yüzün asık?" diye sordu. Sesim duygulu bir şekilde "Havuçları bitirmişler." dedim.
Elena kafama vurup "Dün hepsini ağlayarak yediğin için olmasın?" dedi. Gözlerim kocaman olurken "Unuttum. Konu neydi?" dedim. Herkes gülerken Aziz "Tavşan gibi havuç kemiriyor ya bu." dedi. Tam ağzımı açıp bir şey diyecekken merdivenlerden inmekte olan Savaş "Bir insan o kadar havuç yiyip gözlerini nasıl bozar?" diye sordu.
Hiç daha önce yutkunduğunuzda yutkunuğunuz boğazınıza kaçtı mı? Nasıl bir öksürük krizine girdim anlatamam ama Alp'in hayvan gibi sırtıma vurmasını belki anlatırım. Sırtımı yay gibi gererken "Balyozla vurdu sanki pezevenk." dedim.
Hatırlamıyordu.
Savaş masaya oturunca Onur ve Mert el ele tutuşup aşağı indiler. Onur yanıma oturup kolunu omzuma attı. Bu çocuktan nefret ediyorum.
Yanaklarımı sıkıp "Ya şen bizi anne ve baba gibi mi göruyorşun." dedi. Ellerinden kurtulmaya çalışırken sandalyeden düştüm. Piç bana gülerken de tekme atmıştım. Oh olsun. Masada ki herkes gülerken Alp kendi kahkahası arasında "Gençler bu akşam dönelim. Hafta sonunu da orda geçirelim artık." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ev Arkadaşıydık (Girlxgirl)
Teen FictionHikaye girlxgirl olduğu için okumak istemeyenler okumasın. Boyxboy da var. O yüzden okumak istemiyorsanız hiç başlamayın. Hastanenin koridorunda bana sanki yabancıymışım gibi bakan en yakın arkadaşım derin bir nefes aldı. "Biliyorum." dedi. Anlamadı...