Gittiğimiz bar 2 katlı şık bir yerdi. Şahsen ben beğendim. Ve tabi güzel kızlar vardı.
Girdiğimiz gibi 2 shot atmıştık. Alp'in 20 yaşında olması iyi oldu. Yani bugün içkileri Alp alıyor.
Herkes bir yerlere dağılmış dans ediyordu. Ben sadece masada oturup izliyordum. Savaş, Alp ve Elena'nın yanında takılıyordu. Mert ve Onur. Dur lan. Mert ve Onur nerde? Kesin tuvaletteler. Hemen gidip basmam lazım.
Ben tuvalete doğru giderken kendi kendime "Banane lan. Nabıyorlarsa yapsınlar." diyip geri döndüm. Savaş ortalarda yoktu. Elena ve Alp kendilerince dans ediyorlardı.
Masaya baktığımda içkiler bitmişti. Ne alsam acaba? Tekila mı Martini mi yoksa Cin mi?
Bunu düşünmeden önce cebimden sahte kimliğimi çıkarmalıydım. Her zaman yanımda başka bir kimlik taşırım. Bugün yanımda Melih diye birinin kimliği var. 20 yaşında gözükmesi harika bir avantaj. Sakalım falan olsa daha inandırıcı olabilirdim.
Sesimi kalınlaştırmaya çalışarak "6 Martini lütfen." diyip yeni çaldığımız parayı uzattım. Ellerini masaya koyup kendini masaya dayadıktan sonra "Kimliğinizi görebilir miyim?" diye sordu. Kimliğimi uzattığımda gülümsedi. Arkasını dönüp içkileri hazırladı. Ben de biraz onu bekledim. Beklerken adamın çoraplarına gözüm kaydı. Benim LGBT çorabı dediğim çoraplardan. Ya çok sempatik.
Ben adamın çoraplarına dalmışken "Buyrun Melih bey. Martinileriniz." dedi. İçkileri aldıktan sonra "Çorapların çok sempatikmiş." diyip gittim. Arkamdan güldüğünü de gördüm.
Masaya oturup etrafa baktım. Alp ve Elena hâlâ aynı konumda aynı haldeler. Mert ve Onur sarhoş ve resim çekiliyorlar. Savaş. Savaş? O nerde?
Martinilerden 2 tanesini içmiştim ve Savaş hâlâ ortalarda gözükmüyordu. Endişelenmeye başlamıştım. Kalkıp bir kaç saattir resim çekilmekte olan Mert ve Onur'un yanına gitmeye karar verdim. Tam gidecekken kızın biri beni durdurdu.
Fok gibi bir sesle "Biraz eğlensek mi ne dersin?" dedi. Onu umursamadan etrafa bakmaya devam ettim. Kız ellerimi tutup beni çekeleştirmeye başladı. "Hadi ama çok eğleneceğiz." dedi.
Tam kibarca "Elimi bırakır mısın?" diyecektim ki o sırada kızın elini birisi elimin üzerinden çekti. Bu eller nerden mi tanıdık? Savaş.
Sarhoş olduğu çok açıktı. "Sevgilimi nereye götürüyorsun sen?" diye kıza çemkirdi. Savaş? Sevgilim? Ne?
Kız hâlâ gerizekalı gibi yanımızda dururken Savaş beni kendine çekti ve öptü. Sonunda be. Tekrar o öpülesi dudakları öpüyorum. Bunu asla unutmayacağım.
Ne zamandır öpüştüğümüzün farkında değildim fakat biz şu an sadece öpüşmüyoruz. Sürtünerek dans ediyoruz. Bu anları asla unutma Deniz.
Baya dansa kendimizi kaptırmıştık ama ben arada etrafa bakıyordum ve etrafa baktığım sırada Elena'nın kocaman ve kızgın gözlerle bize baktığını fark edebilmiştim.
Savaş fazlasıyla sarhoş olduğu için ayakta kendi kendine duramıyordu ama yine de dans edebiliyordu. Hadi bunu da açıklayın lan?
Karşıdan gelen Elena beni kolumdan çekince Savaş'la minicik ayrıldık. Elena "Ne yapıyorsunuz siz?" diye bize bağırdı. Savaş onu umursamayıp tekrar beni öpmeye çalıştı. Tabi Elena bizi tekrar ayırdı.
Savaş kahkaha atıp "Sevgilimi öpmek istiyorum." dedi. Elena bana dönünce ne cevap verebilirdim ki?
Hemen sarhoş taklidi yaptım. Tek kaçış noktam şu an bu. Savaş'ın beline kolumu atıp Elena'ya bakarken "Çok eğleniyoruz." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ev Arkadaşıydık (Girlxgirl)
Teen FictionHikaye girlxgirl olduğu için okumak istemeyenler okumasın. Boyxboy da var. O yüzden okumak istemiyorsanız hiç başlamayın. Hastanenin koridorunda bana sanki yabancıymışım gibi bakan en yakın arkadaşım derin bir nefes aldı. "Biliyorum." dedi. Anlamadı...