17

2.5K 109 10
                                    

-parti akşamı-

9.30 da işten çıktık. Zaten 10 da bitiyordu işimiz. Arta kalanları kemirerek eve gidiyorduk. Ne var? Acıkıyoruz ve fakiriz.

İşten çıkınca hemen partiye gittik. Bad boy'lar gibi giyinmiştim. Sonuçta birinin Savaş'ın yanına yaklaşacak yamyamları kovalaması gerek.

Üzerimde harika bir tişört, bol pantolon, ceket, bot ve belime bağlı eski gömlek. Bence güzel.

Savaş bol bir kazak ve kot pantolon giymişti. Saçlarını at kuyruğu yapmıştı. Şu an bir vampir gibi boynunu emesim var.

Mert aşkımla Parti'nin adresinin önünde buluştuk. Mert'i görünce bir erkek için giyindiği belliydi. *detaya inmek akıl sağlığı için önerilmez*

Zorla getirdim onu da. Yani aslında zorla değil. Onur burda diye geldi. Onur'u hatırlarsınız. Şu asosyal çocuk. Mert ile şu an flörtler. Yakında boynunu kırabilirim. Belki biraz Mert'i kıskanıyor olabilirim.

İçeri girer girmez etrafa baktım. Tuna etrafta gözükmüyor. Şimdi Savaş'la ölümüne dans edebiliriz. Beraber gittiğimiz partilerde olmazsa olmazımız. Dans ve dans.

Mert'in bir yere kötü kötü baktığını gördüm. Baktığı yere bakınca sarışın bir hatunun Onur'a sürtünmeye çalıştığını gördüm. Şimdi yarra yedik. Mert kesin kızın üstüne atlıyacak. Size Mert'in çok güzel kız kavgası yaptığını söylemiş miydim? Bir keresinde TEOG sınavına girecektik. Bir tane kız gelip Melih'i rüyasında gördüğünü söyledi. Mert de Melih'ten hoşlanıyor. Kızın saçından tutup kafasını panoya sürttü. İyi kız kavgası yapar.

Gözlerime inanamıyorum. Mert hiçbir şey yapmadı. İyi mi bu?

Onur'a bakınca sarışın kızdan kurtulmaya çalıştığını gördüm. Şimdiden üzülüyorum ona. Çünkü Mert bir şey yapmadıysa bunun anlamı fırtına öncesi sessizliktir.

-bir kaç saat sonra-

Koluma birisi dokundu. Kolumu dürten kişinin Savaş olduğunu gördüm. Ona yaklaşıp "Ne oldu?" diye sordum. Kulağıma yaklaşıp tahrik edici bir sesle "Tuna yok diye canın mı sıkılıyor yoksa?" dedi. Suratımı büzüp "Burda olmadığı için şanslıyım." diyip elini tuttum. Tuttuğum elimize bakarken onu dans etmeye dans eden insanların arasına soktum.

Birbirimize sürtüne sürtüne dans ediyorduk. Bacağını bacak arama sokunca bu hareketi beni tahrik etmişti. İkimizde fazla sarhoştuk.

Mert ve Onur bir an da yanımızda belirdiler. Onur elinde parlayan bir şey sallıyordu. Lityuma benziyor "Tam dört tane." diyip piç gibi sırıttı. Savaş "Ne dört tane?" diye sordu. Ah benim masum sevdiğim.

Lityum'u bir kaç kez kullanmıştım. Mert de benim sayemde denemişti. Pek kafa yapmaz lityum. Tabi az dozaştaysa. Bunu genelde bipolar hastası insanlar kullanırdı.

Onur sormadan hepimize birer tane verdi. Mert'e vermedi. Mert için farklı bir şey yaptı. 4. Lityum'u kendi diline koyup Mert'e dil çıkardı. Mert gülümseyip Onur'u öptü. Etraftaki herkes sarhoş olduğu için fark etmiyorlar.

Lityum'un ardından bira ve viski içtim. Ne kadar içtiğimi bilmiyorum ama çok olduğunu biliyordum.

-Sabah-

Sabah burnuma gelen çimen kokusuyla uyandım. Bahçede miyim? İyide bizim bahçemiz yok ki.

Üzerimde biri vardı. Kafasını göğüsüme gömmüş ve bacaklarını bacaklarıma dolaşmıştı. Ben hareket edince üzerimde olan kişide gerindi. Kafasını kaldırıp bana baktığında Savaş olduğunu fark ettim. Ne güzel uyanış o vicdansız?

Kahkaha atmaya başladım. Gülerken etrafı inceliyordu. Bense onun gülüşünün ne kadar güzel olduğunu.

Bana tam bir şey söyleyecekti ki yağmur yağmaya başladı. Ulan bulut yok ki Şansımı sikeyim.

Üzerimden kalkarken "İyide bulut yok ki" dedim. Göz devirip bahçeyi gösterdi. "Bunlar fıskiye" dedi. Bahçeye bakınca fıskiyeyi gördüm.

Bir şey demeden eve girdi. 2 dakika sonra elinde çantasıyla çıktı. Yanımda durunca "Biz dün ne aldık ya?" diye sordum. "Onur lityum vermemiş miydi?" dedi. Elimle başımı ovup "İyide bir tane lityum bu kadar kafa yapmaz ki." dedim. Kocaman gözlerle bana baktı. "O zaman ne verdi bize?" diye sordu.

Savaş'ın elinden tutup bahçeye çıkardım. Derin bir nefes alıp "Ne verdi bilmiyorum ama Onur'u elime geçireyim fen olaca- Hassiktir." Sıçtık. Bunu dememi beklemiyordu. Omzuma dokunup  "Ne oldu?" diye sordu merakla. "Mert." dedim. Yüzündeki endişeyi görünce kalbime bir bıçak saplandı. Onu endişeli görmek pekte hoşuma gitmedi.

"O salağı bulmamız lazım." diyip telefonunu çıkardı. Ben telefonumu getirmedim. Yine birilerini arayıp saçma şeyler söylersem diye evde bıraktım.

Telefonu kulağına götürdü. Bana bakıp endişeyle dudağını ısırdı. Bu hareketine karşılık dudağımı yaladım. Kolumdan tutup "Açmadı." dedi. "Eve girelim. Belki hala çıkmamıştır." dediğimde evet anlamında kafasını salladı. Umarım çıkmamışsındır yoksa öldün Mert.

Eve girdik. Manzara şu. Bahçede çıplak yatanlar, çatıda sızan birisi, camdan sarkan bir kız o şekilde uyumuş. İçeri girince manzara ve koku daha kötü. Kusmuk ve ter kokuyor. Çıplak bir kız ve erkek yerde yatıyordu. Ter kokusunun nereden geldiğini tahmin etmişsinizdir. Merdiven korkuluğundan birisi sarkıyordu. Merdivende yüz üstü yatan bir çocuk daha vardı. Yerde yatan diğer insanlarda var *giysili*.

Yukarı çıkıp bir odaya baktık. Yatağın üzerinde 2 kız ve 3 erkek çıplak bir şekilde yatıyordu. Sex partisi yapmışlar. Hemde bensiz.

Savaş'ı hemen ordan çıkardım. Ordan çıkıp tuvalete girdik. İşte aradığımız mahlukatlar.

Mert ve Onur yerde kaşık pozisyonunda uyuyordu. Mert salağını uyandırıp kaldırdım. Uyandığında "Nerdeyiz biz ya?" dedi. Mert hareket edince Onur da uyandı ve ayağa kalktı.

Onur yakasından tutup duvara yapıştırdım. Mert'in kızacağını bildiği için bana bir şey yapamazdı. Hele bir denesin nasıl sıçıyorum ağzına. "Ne verdin lan bize?" diye bağırınca Mert kolumdan tutup beni çekmeye çalıştı. Savaş Mert'e "Dur bi" diyip engel oldu. Mert kolumu yavaşça bıraktı.

Onur bana ürkmüş ve şaşkın bir şekilde bakıyordu. Ellerini havaya kaldırıp "Bilmiyorum. Gerçekten. Lityum diye aldım." dedi. Sinirlenmeye başlamıştım. "Bak. Bize verdiğin şey lityum değildi. Lityum bu kadar hafıza kaybına yol açmaz. Ben dün olanları hatırlamıyorum amına koyım." diye bağırdım.

Yakasını bırakıp arkamı döndüm. Savaş ve Mert'e bakıp "Bir şeyler hatırlıyor musunuz?" diye sordum. Savaş ve Mert birbirlerine bakıp hayır anlamında kafa salladılar.

Bir şey demeden sinirle aşağı indim. Arkamdan geldiklerini duyuyordum. Evdeki çoğu kişide uyanmış ve bir kısmı gitmişti bile.

Onur Mert'i eve bıraktı. Bizde motora atlayıp eve gittik. Ben dün ne bok yedim kim bilir?

Bir günde 2 bölüm.

Ay öldüm ay.

Bu da 900 küsür oldu. 

Neyse hadi iyi okumalar bitenemler 💕💕

Ev Arkadaşıydık (Girlxgirl)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin