Merdivenlerden çıkarken Savaş'a ne söyleyeceğimi kafamda toparlamaya çalışıyordum. Cebimde anahtarımı aradım. Banka anahtarı gibi anahtarlığım var. Hani şu kocaman ve aradığın anahtarı asla bulamadığınız. Willy Wonka gibi.Kapıyı açıp içeri girdim. Ayakkabıları çıkarıp içeri girerken Savaş içerden "Bu sefer erken geldin." diye bağırdı. Sesi bana biraz şeyi anımsattı... Huzur?
İçeri yüzümde kocaman bir gülümseme ile girince yüzüme bakıp oflayarak "Yine ne bok yedin?" dedi. Kumandayı yanına koydu. Hala gülümserken ellerimi arkama koydum. "Iııı. Şey. Biz Mert'le günlük gibi bir şey yazma kararı aldık. Yıl sonunda defterleri birbirimize vermeyi düşünüyoruz." dedim. Şaşırıp kaşlarını çattı. İyice bana dönüp "Saçma salak şeylere vakit mi harcıyorsunuz gerçekten?" dedi.
Arkamda saklanan Mert "Sensin saçma salak." diyerek önüme geçti. Ben ise elimde olmadan elimi alnıma vurdum.
Mert kanepede Savaş'ın üstüne atlayıp onu gıdıklarken ben ikisini izliyordum. Bütün hayatım şu an o kanepede biri nefessiz diğeri de gıdıklamak ile meşguldü.
Ben onlara bakıp gülerken Savaş "Deniz orda duracağına bana yardım etsene." dedi. Bunu söyleyebilmesinin sebebi bir ayağının Mert'in suratında olması ve Mert salağının hâlâ Savaş'ı gıdıklamak için çaba sarf etmesi.
Ceketimi çıkarıp yana attıktan hemen sonra ikisinin de üstüne atladım. Mert yaklaşık 1.80 olmasaydı ve beni istese üstünden atacağını bilmeseydim hayatım daha güzel olabilirdi.
Tahmin ettiğim gibi beni halının üstüne atıp bu sefer o beni gıdıklamaya geldi. Savaş da yazık garibim yastıkla Mert'e vurmaya başladı. Tabi Mert bir süre sonra kafasına yediği darbeler yüzünden yavaşlayınca kendini yana atıp pes etti. Savaş'la yumruk tokuşturup ayağa kalktık. Biraz dinlendikten sonra Savaş "Bu günlük saçmalığını niye bana gelip anlattınız?" diye sordu. Ben hâlâ nefes alıp-verirken Mert benim yerime "Birbirimize söyleyemediğimiz şeyleri o deftere yazacağız ve yıl sonunda okuduğumuz zaman istersek hiç okumamış gibi davranacağız." dedi.
Savaş bunu bir süre düşündü. Ben önce Mert'e bakıp acaba bu fikri nerde gördü diye düşündükten sonra Savaş'a baktım. Derin düşüncelere daldığı zaman ne kadar güzel olduğunu o zaman fark ettim. O kadar saf ve masum duruyordu ki. Sanki istese canınızı yakamayacakmış gibi -ki istese çok güzel yakabilir-.
Ben bu kızın güzelliğine neden daha önce hayran kalmadım ki? Hayır yani sürekli yan yanayız ama ben bu güzelliğini yeni görüyorum. Mert bana büyü falan mı yaptırdı acaba?
Ben bunları düşünürken Savaş çoktan düşüncelerini toplayıp "Gençler bizim gizlimiz saklımız yok ki? Birbirimize anlatamadığımız şeyleri yazacaksak Mert'in kestiği erkekleri tekrar dinleyeceğiz demektir." dedi. Mert gözlerini kısıp Savaş'a bakarken bende gülmemek için çabalıyordum. Mert bana bakıp "Ya da Deniz hanım-beyin evde senden sakladığı abur-cuburları okuyabilirsin." dedi. Mert'e kocaman gözler ile baktığım sırada Savaş "Yazıklar olsun." diyip bana yastıkla vurdu. Mert'in kafasına vurduktan sonra "Yalan söylüyor. Sadece Oreo'ları saklıyorum onu da sen sevmiyorsun zaten." dedim. Gözlerini kısıp suratımı inceledikten sonra güldü ve "He tamam o zaman." dedi. Marketten arakladığım m&m'leri duysa bitirir beni.
Mert bana kısık gözler ve minik bir gülümseme ile bakarken -ki bunun anlamı elime düştün demek- ayağa kalktı ve "Ben gidiyorum artık malûm anam bekler." dedi.
Ben ona "Kış kış" derken Savaş "Flim izlemeye kalsana koç." dedi. Mert bir sırıtışla bize döndü. Bu demektir ki 'Gelsin Ölümcül Oyuncaklar'.
Umarım seversiniz.
İyi okumalar aşkımlar 💕
Yanlışım varsa kusura bakmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ev Arkadaşıydık (Girlxgirl)
Teen FictionHikaye girlxgirl olduğu için okumak istemeyenler okumasın. Boyxboy da var. O yüzden okumak istemiyorsanız hiç başlamayın. Hastanenin koridorunda bana sanki yabancıymışım gibi bakan en yakın arkadaşım derin bir nefes aldı. "Biliyorum." dedi. Anlamadı...