Gökkuşaklarının ve renkli bulutların olduğu bir yerdeyim ve vücudumun yarısı at. İlerdeki mor dağdan bir Pegasus indi. Üstünde yeşil 3 kafalı bir yunusla yanıma geldi. Yunus bana kişneyip duruyordu. Bir yunus neden kişner ki? Pegasus bana toynağını uzattı ve toynağını sıktım. Mor dağı almışım lan. Dağı aldığıma sevinirken telefonum çaldı.
Mert aşkım iyi ki aradın. Bu ne saçma bir rüya amına koyayım.
Savaş uyanmadan hemen telefonu alıp açtım. Mert "Kankaaa. Önemli bir şey oldu." dedi. Derin bir nefes alıp "Bu saatte ne olabilir totoş?" dedim. Hak etti. "Saatte ne varmış?" dedi. Gerizekalı. Bağırmamaya çalışarak "Lan amına kodumun salağı saat 3. Bu saatte ne olabilir?" dedim. "Kanka ama önemli." dedi. Derin bir of çekip "Mastürbasyon yaparken annene mi yakalandın?" dedim. Kahkaha atarken "Aferin. Aferin. Dalga geç biricik kankanla. Senin için yedim yedirmedim. İçtim içirmedim. Bunu hak etmiyorum ben." dedi. Gülmemem ve kızmam lazımdı ama ben yine kahkahaya boğuldum.
Odadan ses geldiğinde Savaş uyandı sandım. Kapıyı aralayıp kontrol etmeliyim. Hâlâ aynı uyuyor. Tekrar çıkıp balkona gittim. "Çabuk söyle kıçım donuyor." dedim.
Konuşmaya başlayıp "Ya şimdi okulda bir çocuk vardı. Taş falan. Senin deyiminle yunan heykeli gibi. Neyse ben buna hep bilerek çarpıyorum o da hep götüme bakıyor. Neyse. O çocukla karşılaştım kafede. Bir kaç arkadaşla buluşmuştum. İşte orda ben eğilirken arkamdan sürtüp geçti. Hatırlarsın sende ordaydın." derken sözünü kestim. "Hatırlıyorum tabi gerizekalı." dedim.
Sözüne devam etti "Neyse işte o çocuk bana az önce mesaj attı. Seni tanıyorum bizim okuldansın falan dedi. Bi ara takılalım dedi." dedi. Gözlerimi devirip "Sende hemen evet dedin." dedim. Hiç düşünmeden "Tabi salak." dedi. Gülmemeye çalışarak "Kesin sana aşık kanka." dedim.
"Yaa inşallah beni seviyordur. Beni seviyorsa hemen vericem." dedi. "Lan." diye bağırdım. "Hani kimseye vermiycektin?" dedim. Nazlı nazlı "Ya kanka bu sefer farklı ya." dedi. Yine oflayıp "Amına kodumun salağı git uyu." diyip kapattım.
Odama gitmeden bir sigara içeyim dedim. Sigara bana iyi gelen şeylerden birisiydi. 8. sınıfta Mertle başlamıştık. Mert arada sırada içsede ben hep içerdim. Onunla ilişkimiz kardeşlik gibi bir şey. Annemlerle yaşarken Mert hep yanımdaydı. 8. Sınıfta beraber otururduk. Hatta bir kere İngilizce de kopya çekerken aynı şeyleri yapmıştık. İkimizde 88 alınca hoca ikimizin de 8 puanını kırmıştı. Mert baya kızmıştı bana. Ne var İngilizce yapamıyorum. Hep kopya çektim ondan. Okul hayatımız böyleydi. Sabah gel, kopya çek, öğlen arası yemek ya da sigara, çıkış, kavga ve eve dönüş. Öğlen arası parka gider ya çiğköfte ya cips kola yer bazende sigara içerdik. Çıkışlarda da hep kavga olurdu. Ne dayak yedik ha. Saçlarımı kestirince kızlar üstüme atlardı. Bir tane kız adımı çıkarmaya çalışınca Mert kızı dövmüştü. Saçından tutup yerlerde süründürdükten sonra dizinin arka kısmına tekme atmıştı. Bir keresindede Mert'in hoşlandığı çocuğu rüyasında gören bir arkadaşımız vardı. Mert kızın kafasından tutup panoya bi yapıştırdı. Hala hatırlarken gülerim. Beraber güldüğümüz, ağladığımız zamanlar işte. Bir de az hırsızlık yapmadık. Sigara, sakız ve parfüm çalardık. Bir keresinde sadaka kutusu yürüttük. Affet Tanrı'm.
Sigarayı bitirip yatağıma geri döndüm. Savaş biraz hareket etmiş eski yatış şeklini bozmuştu. Kendimi yatağa hafifçe attım. Uykum gelene kadar odayı inceleyeyim dedim.
Kapıdan girince benim yatağımın ayak kısmı vardı. Kapının yanında dolap vardı. Dolabın karşısında yani Savaş'la yataklarımızın arasında kitaplık vardı. Savaşın yatağının yanında pencere vardı. Karanlıkta hafif gözüken çizdiğim resimler vardı. Dolabın kapı tarafına bakan yan yüzünde çizdiğim Malec resmi vardı. Kitaplığın üstünde deniz kızı tuvalim vardı. Onun önünde de Sherlock'un resmi. Yatağımın baş kısmında eskiden çizdiğim ufak tefek şeyler vardı. Kitaplığın bana doğru olan yan gözünde Mert ve Savaş'la resimlerimiz vardı. Savaşın kendine bakan yan tarafında da benzer resimler vardı. Mert sağ olsun hep resim çekerdi. Kitaplıkta 6 göz ve 4 çekmece vardı. İkimize de 3 göz ve 2 çekmece düşüyor. İkimizin de ilk gözünde okul defteri kitabı falan vardı. 2. Rafta beraber aldığımız okuduğumuz kitaplarımız doluydu. Yani 2. raflarımız ortak. 3. rafta benim resim malzemelerim Savaş'ın voleybol eşyaları vardı. Topu oraya nasıl soktu acaba?
Savaş hareket edip kıçını bana doğru döndü. Üzerinde incecik bir yorgan vardı. Kafasının altında yumuşak yastıkla uyurdu. Bende öyle değil. İnce bir yorganı kıvırıp yastık yapmıştım. Üzerimde kalın bir yorgan vardı ve iki yastığın birini bacaklarımın arasına diğerini de kollarımla sarardım.
10-15 dakika dönüp durdum. Tam oflayacakken Savaş gelip yastıkları aşağı atıp kollarımın arasına girdi. "Uyuyamadığında bana haber vermen gerektiğini kaç kere söyleyeceğim?" dedi. Bir kolum belinin altında diğeri belinin üstündeydi. Ellerimi alıp köprücük kemiklerine bastırdı. Birimiz uyuyamadığında diğerinin yatağına girerdi. Ben hep utandığım için yatağına giremezdim ama eğer uyumadığını fark edersem yanına kıvrılırdım.
Kaşık şeklinde uykuya daldık. Uyumadan önce hep bu anın sonsuza dek sürmesini diledim.
Bana neler oluyor? O benim en yakın arkadaşım. Ben niye bu kıza bu aralar böyle hissediyorum. Bana mükemmel geliyor. Saçlarını savurduğunda, giydiği kazağın içinde, ayaklarını ve koltuk altını alırken, karnı ağrıdığı için bana sarılıp geçmesini dilerken, saçıma elini sokarken, Mert'in kafasına vururken, hayvan gibi lahmacun yerken her şeyiyle güzeldi. Neden daha önce fark edemedim ki? Onu sıçarken bile gördüm. Normalde iğrenmem gerekir. Mert'ten de iğrenmem çünkü o kardeşim ama Savaş?
O sadece arkadaşım.
O benim ev arkadaşım. Böyle mükemmel olmak zorunda mıydı?
800 küsür kelime yazdım.
Arkadaşlarım kısa olduğunu söylediler.
Bende elimden geldiğince uzun yazıyorum.
Umarım seversiniz.
İyi okumalar 💕💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ev Arkadaşıydık (Girlxgirl)
Fiksi RemajaHikaye girlxgirl olduğu için okumak istemeyenler okumasın. Boyxboy da var. O yüzden okumak istemiyorsanız hiç başlamayın. Hastanenin koridorunda bana sanki yabancıymışım gibi bakan en yakın arkadaşım derin bir nefes aldı. "Biliyorum." dedi. Anlamadı...