BÖLÜM II - YENİ DÜZEN (Part 1)

264 37 1
                                    


Yarım asır boyunca aynı anda hem Crona'ya hem de Torin Krallığına karşı ayakta duran Özgür Krallar, bir insanoğluna yenilmişti. Haber kısa sürede Anavatan içinde ve çevresinde geniş yankı bulmuştu. Hâlâ bu işin nasıl olduğunu çözemeyen -hiçbir zaman da öğrenemeyecek olan- Wulcan ve her geçen gün kehanette bahsedilen insanoğlu olduğuna inanılan DarkKahn, bir anda yedi kale ve onlarca kasabanın hâkimiyetini ele geçirmişti.

Bir yerde savaş varsa; orada, galibiyetten pay almadığı halde savaşın yükünü çekmesi gerekenler de olurdu. Gelen gideni aratacak mıydı bilinmese de binlerce köylü, Wilford'un öldüğüne oldukça sevinmişti. Yeni krallarını tanıdıkça bu sevinçlerinin haklı olduğu ortaya çıkacaktı.

Özgür Krallar, ardında büyük bir hazine bırakmıştı ama bunun yanında binlerce fakir köylü ve savunulmaya muhtaç onlarca kasaba da vardı. Bu durum Wilford'un umurunda olmasa da DarkKahn umursuyordu. Ele geçirdiği güce rağmen mevcut durumu zayıflamış gibiydi. Yine, başkasının işlediği günahların kefaretini ödemek durumunda kalmıştı. Kimse onu böyle bir şeye zorlayamazdı fakat şehirden ayrılmayı kafasına koyduğu gün, ortada bir yanlışlık varsa düzelteceğine yemin etmişti.

Wulcan'ın himayesinde olan kasabalar diğerlerine nazaran daha iyi durumda olsalar da genel durum içler acısıydı. Genç nüfus tükenme noktasındaydı. Bunun neticesinde üretim oldukça azalmış, zaten aç olan halkın dertlerine bir de hastalık eklenmişti.

Yönetimi ele geçirdiği ilk haftanın sonunda Wulcan ile birlikte bir incelemeye çıktılar. Tek tek tüm kasabaları dolaştılar, köyün ileri gelenleriyle sohbet ettiler, sorunları tespit ettiler, çözüm üzerine fikir alış-verişinde bulundular. Bu kadar detaylı bir araştırma yapacaklarını tahmin etmeyen Wulcan oldukça şaşırsa da bu durumdan şikâyetçi olmamıştı. Sadece DarkKahn'ın tutumuna değil, daha önce kendisinin neden böyle bir şey yapmadığına da şaşırıyordu. Savaşın; sadece savaşanlara zarar vermediğini, bundan herkesin etkilendiğini yeni fark ediyordu.

"Onlar da insan," demişti DarkKahn. "Ne durumda olduklarını yakından görmeliyiz. Çok güçlü olmayabilir, zeki olmayabilir ya da sahip oldukları maharetleri savaş alanında sergilemiyor olabilirler. Ancak onların da en az bizim kadar yaşama hakkı var."

Buna hiçbir itirazı yoktu Wulcan'ın, daha önce de olmamıştı fakat bu konuda ekstra bir çalışma yapmadığı aşikârdı. Ordusunun büyük bölümü kasabalardan gelen insanlardan oluşuyordu. Hak eden kimseyi maddi-manevi ödüllendirmekten kaçınmamıştı şimdiye dek. Yardım isteyeni geri çevirmemişti. Birçok askerin ailesine yardım ettiğini hatırlıyordu fakat hiçbir zaman gidip yerinde görmemişti sorunları, ihtiyaçları.

Wulcan'dan önce başka bir insanoğlunun hükmü altında olan kasabalar Wulcan'dan şikâyetçi değildi. Gördüklerinden sonra ise Wulcan, kendisinden şikâyetçi olmuştu. Köylülerin kraliyet lüksünde yaşaması sağlanamazdı, zaten hiçbirinin böyle bir beklentisi de yoktu. Eldeki imkânlar dâhilinde çok daha iyi durumda olabileceklerine ise şüphe yoktu.

Diğer kasabalarda durum çok daha vahimdi. Wilford ölmüştü fakat zalimliği kalıcı etkiler bırakmıştı. Askerleri gören herkes bir yerlere saklanma ihtiyacı hissediyordu. Bizzat kralların geldiğini öğrenenlerin şaşkınlığı ve korkusu bir kat daha artıyordu. Sadece ömrünün son zamanlarına yaklaşmış ihtiyarlar, belki de yaşama dair beklentilerinden vazgeçtikleri için bir yere saklanmıyor, görüşmenin yükünü sırtlanıyorlardı. Her ne kadar kendileri adına korkmuyor olsalar da bir dil sürçmesinde dâhi tanıdıklarının başlarına kötü şeyler gelmesi ihtimaline karşı çoğu zaman; dinlemeyi, konuşmaya tercih ediyorlardı. İhtiyarların; kasaba ahalisinin sorunlarından, isteklerinden bahsetmesi için kralların birden fazla kez -kimsenin zarar görmeyeceğine dair- söz vermesi, yemin etmesi gerekiyordu.

Mortedra 2 - Bir Kralın Düşüşü (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin