Lycand ölümsüzlük peşinde biri değildi fakat prensesini kurtarmak için normal yaşam süresinin yetersiz kalacağını fark ettikten sonra mecburen bu yola girmişti. Karanlık ayinlerle bedenini güçlendirmiş fakat ruhu bu duruma isyan etmişti. Uyku süreleri giderek uzuyor, karanlık rüyalarında ölümünü görüyor, kaynağını bilmediği sesler tarafından ruhunun çağırıldığını duyuyordu. Dostane ilişkiler kurmayı başaramadığı milendarların yüzlerce yıl süren ömürlerini düşündüğünde, bu ruhsal çöküntüyle nasıl başa çıkabildiklerini öğrenemediği için hayıflanıyordu. Hiçbir zaman da bu sorunun cevabını öğrenemeyecekti ama cevap çok basitti aslında. Tüm çabaları, düşünceleri; yaşam üzerine, güzellikler ve canlı renkler üzerine olan milendarların ruhları günden güne tazeleniyor ve uzun süre genç kalıyordu. Onların aksine vaktini savaşarak, çalarak ve başkalarını öldürerek harcayan Lycand'ın ruhu ise günden güne kararıyor, güçsüzleşiyor, bağlı olduğu bedeni terk etmek için adeta çırpınıyordu. Tüm olumsuzluklara rağmen, kara büyü üzerine yaptığı çalışmaların neticesinde bu durumun üstesinden gelmeyi başardı Lycand. Dimenkor'daki yaratıklar gibi ruhlarla beslenmeye başladı. Organ ya da kan nakli misali tüketeceği ruh da kendi ruhuna uygun olmalıydı. Bu uygunluk farklı ayinlerle test ediliyor, rütbe kazandığını düşünerek damgalanan üyeler, Lycand'ın bedenini, ruhuna bağlayan halatlar işlevini yitirdikçe, ölümle yüzleşerek reislerini yaşatıyordu.
Sonsuza kadar sürdüremeyeceğini bildiği bir şekilde ruhuna sahip çıkan Lycand'ın bu sefer de bedeni olumsuz sinyaller vermeye başlamıştı. Milendarların şifalı bitkileri, hücre yenileyici, canlandırıcı iksirleri ve kremleri vardı. Tüm bunlardan yoksun olan Lycand'ın yöntemleri burada da farklılık gösterdi. Yüz elli yaşından sonra günlük spor yapmaya, düzenli beslenmeye ve uyku saatlerine dikkat etmeye başladı. Yine de yeterli olmadı ve yeterli olmayan noktalarda deri, organ, kan nakline başvurdu. Zamanla; kalbi ve beyni haricindeki tüm organları yenilendi. Tüm bu işlemler özel doktorları tarafından yapılıyordu. Müritlerinden oluşan doktor kadrosu kadavrayla yaptıkları uzun çalışmalar sonucu bu alanda ustalaşmıştı.
Tekrarlanan ayinler, yapılan organ nakilleri bir süre sonra Valius dâhil bu uygulamalardan kendine paye biçen birçok kişiyi değiştirmişti. Bir fikrin peşine düşüyorlardı, bu fikir onları hayata bağlıyor, sadece o fikrin gölgesinde adım attıkları anlarda yaşadıklarını hissediyorlardı. Bedenen Mortedra'da oldukları halde ruhen bambaşka bir boyutta yaşıyorlardı.
* * * Adalet arenasına gittikleri gün DarkKahn ve arkadaşlarının, Lycand'ın üst seviye adamlarından birkaçını öldürmeyi başarmasının temelinde bu yatıyordu aslında. DarkKahn sayesinde, hazin sonlarıyla erken buluşmuş olan siyah pelerinli beş mürit, Anselon'a katıldıkları ilk günlerdeki gibi soygun yapıyor, içki içiyor, gönül eğlendiriyorlardı fakat hiçbir şey eskisi kadar tat vermiyordu. Bir süre sonra sadece alışkanlıktan aynı şeyleri yapmaya devam etmişlerdi. DarkKahn ile karşılaştıkları gün aslında başka bir yol arıyorlardı. Rutin bir görev olarak; gelen istihbarat üzerine kılıç yüklü bir aracı soymuş ve ortadan kaybolmuşlardı. Sonrasında bir konuşma geçmişti aralarında. "Bunu neden yapıyoruz?" diye sormuştu 'Kiremit' lakaplı, kızıl saçlı mürit. Eskiden olsa çaldıklarının nadide parçalar olduğundan, Lycand'a payını verdikten sonra bile kendilerine iyi bir meblağ kalacağından bahsedebilirlerdi fakat artık paranın miktarı bir şey ifade etmiyordu. Zaten yeterince, hatta yeterinden fazla malları vardı. "Belki de buralardan ayrılma vaktimiz gelmiştir," demişti, eskisi gibi tat almadığı halde alışkınlık olduğu üzere şarap şişelerini birbiri ardına devirmeye devam eden 'Sarhoş' lakaplı mürit. Gerçek isimlerini belki kendileri dâhil kimse hatırlamıyordu. Ayık kafayla hayatın yaşanılamayacağını savunan Sarhoş, zamanında, alkol düşkünlüğü yüzünden borca batmış, çareyi Anselon'a katılmakta bulmuştu. Alacaklıları vefat edeli çok olmuştu. Anselon'dan ayrılmak için fırsat kolluyor, yakın birkaç dostuna bu fikrini açmaktan, daha doğrusu bu düşüncesinin Lycand'ın kulağına gitmesinden ise eskisi kadar korkmuyordu. DarkKahn ve ekibinin peşine düştüğü tezgâhtar çığlıklar eşliğinde kapıyı yumruklamasaydı, belki o gün arkadaşlarını da ikna edecek, belki de birlikte çok uzaklara gideceklerdi. * * *
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mortedra 2 - Bir Kralın Düşüşü (Tamamlandı)
FantasíaMORTEDRA serisinin ikinci kitabıdır.