"Bu Milla!" dedi Kaan. Sadık nasoruyla bilgi alışverişi yaparken, dinlenmeye çekilen diğerlerinden oldukça geri kalmışlardı. Şatosuna girdiğinde takırtı seslerini ve akabindeki bağırışları duymuşlardı. Yanında Rubin olduğu halde Milla'nın odasına koştu. Okan, büyücünün kapısında dikiliyordu fakat kapıyı açmakta kararsız kalmıştı her zaman olduğu gibi. "Sanırım çırakları azarlıyor," dedi Kaan'ı görünce.
Çalmadan açtı kapıyı Kaan. Çırakların ikisi de raflarla dolu duvara sırtlarını dayamışlardı, ayakları yere değmiyordu. Onları havada asılı tutan güç, aynı raflara birkaç kez çarpmış olmalıydı ki raflar parçalanmıştı. Henüz kara zırhını çıkarma fırsatı bulamayan DarkKahn'ı karşılarında gören çıraklar korku içinde ondan af dilemeye başladılar. Saniyeler önce yüzünde karanlık gölgeler dolaşan Milla biraz sakinleşmişti. Kaan'ın sormasına fırsat vermeden açıkladı: "Bu ikisi kuzey için casusluk yapıyorlar."
Çırakların yanına gitti Kaan. Milla, adamları havada tutan gücü serbest bırakmıştı fakat havada asılı kalmaya devam ettiler çünkü Kaan ikisinin de gırtlağına yapışmıştı. "Şimdi sırayla konuşacaksınız. Buraya nasıl geldiğinizi, yaptığınız işten kimlerin haberi olduğunu ve kuzeyin ne bildiğini tek tek anlatacaksınız. Bunun dışında tek kelime etmeyeceksiniz. Hayatlarınız, anlatacaklarınıza bağlı," dedikten sonra adamları bıraktı.
Yere yığılan çıraklar birkaç saniye nefeslerini düzeltmeye çalıştıktan sonra önce hangisinin konuşacağını belirlemek için birbirlerine baktılar. Gözyaşlarını durdurmayı başarabilen sağdaki anlatmaya başladı. Zaman zaman sözü devralan diğeri, konuşmadığı zamanlarda da baş hareketiyle arkadaşını destekliyordu.
Birinci güvenli bölgenin ikinci şehrinden yola çıkmışlardı. Bir gün öncesinde yanlarına gelen eğitim subayı, dışarıda onlar için güzel bir iş ayarladığını söylemişti. Özgür kaldıkları gün arkadaşları farklı bir yere götürülürken, ikisi kuzeydeki bir kasabaya götürülmüştü. Birkaç ay kadar bu kasabada eğitim görmüş, bunun yanında varlık içinde yaşamışlardı. Bu sürenin sonunda; büyük vaatler eşliğinde önemli bir görev teklif edilmişti iki adama. Görev, önemli olduğu kadar basitti. Daha doğrusu teklifi yapan adam öyle olduğunu söylemişti. Basit bir sorunun cevabını arayacak ve biraz bilgi toplayacaklardı.
Görevleri doğrultusunda; gizli bir şekilde beşinci güvenli bölgeye geçirilmişlerdi. Bölgenin ikinci şehrinden yeni serbest bırakılan bir grup insanoğlunun arasına karışmış, Kral Savaş ile görüşmüş, Anavatan dışına çıkmak, yani DarkKahn'ın hizmetine girmek için gönüllü olmuşlardı. 'DarkKahn, Crona'nın elçisi miydi?' kuzey, bu sorunun cevabını merak ediyordu.
"Böyle bir ihtimali gerçekten düşünüyorlarsa, akıllarından zoru olmalı," diyerek araya girmişti Okan kendini tutamayarak.
Kaan ise bu soruyla ilgili kuzeye nasıl bir yanıt verildiğini merak etmişti ve başka ne gibi bilgiler gönderildiğini, bir de; ne şekilde iletişim kurulduğunu.
Çıraklar, bilgi edinmek amacıyla, Milla'nın yasakladığı kitapları incelerken keşfettikleri büyülü kuzgunlar sayesinde kuzeye bilgi aktarıyorlardı. Crona ve DarkKahn arasında husumetten başka bir şey olmadığını bildirmişlerdi. Bunun yanında; milendar göçünden, DarkKahn'ın son güvenli bölge ziyaretinden, Tanrı Hisarı'ndaki konuşlanmadan... Kısacası; duydukları, gördükleri ne varsa önem derecesini sorgulamaksızın ivedi bir şekilde kuzeyi haberdar etmişlerdi. Elbette ki pişmandılar, bunca zamandır kuzeyden 'dön' çağrısı beklemişlerdi, giderken arkalarında hainliklerini açıklayan bir not bırakmaya çok önceden karar vermişlerdi. DarkKahn'ın vereceği tepkiden çekinmeseler aslında çok daha önce...
Daha fazlasını dinlemek istemedi Kaan, zindana atılmalarını emretti Rubin'e. Milla'ya baktı, çırakların bir daha kimseyle iletişim kuramayacağından emin olmasını istedi.
Kaan odadan ayrıldığında İsmail karşısına çıkmıştı. Rubin ve yanındaki iki asker tarafından sürüklenen çırakları izliyordu şaşkınca. Arkadan gelen Okan, İsmail'in konuşmasına fırsat bırakmadan sordu: "Adamları hayatta bırakmak akıllıca mı?"
"Zamanında siz de –İsmail'le Okan'ı kastediyordu- ben de Torin kardeşler adına çalışmadık mı Okan?" diye sordu Kaan. Cevap beklemeden devam etti: "Hem, zaten yeterince şey anlatmışlar, bu saatten sonra ölmeleri bize bir fayda sağlamaz; yaşamalarının da bir sakıncası yok. Kuzey, edindiği bilgilerle ne yapacak, onun üzerine kafa yormalıyız artık. Tabii yine bayılmadan önce odama varsam iyi olacak."
"Ne kuzeyi, ne bilgisi?" diye sordu İsmail.
"Anlatırım," dedi Okan.
Üç arkadaşın yeterince uzaklaşmasını bekledikten sonra odasından ayrılabilmişti Milla. Hâlâ sinirden elleri titriyordu. Sağa sola baktıktan sonra usulca zindana inmişti. Arkasından iş çeviren çırakları değildi kendini kaybetmesine sebep olan; DarkKahn önünde yaşayacağı mahcubiyetin hülyasıydı. Ve korkmuştu çünkü buraya geldiği ilk günlerde kendisi de benzer bir şey yapmıştı. Casusluk. Aklına bu kelime geldikçe uzaklaştırmaya çalışıyordu ama sonuç değişmiyordu. O da casusluk yapmıştı hem de bilmediği, tanımadığı hatta görmediği insanlar (Sessizler) adına. Belki de çıraklarının düştüğü hataya düşmemeli, yakalanmayı beklemeden suçunu itiraf etmeliydi ama nasıl? İlk başta hangi sebeple buraya geldiğini kendisi bile bilmiyordu. Bir keresinde DarkKahn'la bu konu hakkında uzun uzadıya konuşmuştu fakat gerçekleri biraz çarpıtmıştı. Perlanos'a gelmek kesinlikle kendisinin verdiği bir karar değildi. Evet, buna pişman değildi hatta sonradan memnun olmuştu. Yine de gerçekler ve anlattıkları arasında ciddi farklılıklar vardı. Belki sonra, diye düşündü. Çekindiği şey; zindana atılmak ya da daha ağır bir cezaya çarptırılmak değildi. DarkKahn'ın gözündeki değerini yitirmek istemiyordu. Ayrıca Crona ile mücadelesinde onu yalnız bırakamazdı, bırakmamalıydı.
İç muhasebesini tamamladığında, af içerikli yakarışlarına devam eden –eski- çıraklarının farkına ancak varabilmişti. İkisi de parmaklıklara sarılmış yemin üstüne yemin ediyordu. Anlayışlı bir ifadeyle yanlarına gitti Milla. Odasında hazırlamış olduğu bir kâğıt parçası tutuyordu elinde. Elini açtı, kâğıt parçası kendiliğinden alevlenip çabucak sönerken; külleri adamların üzerine üfledi. Adamların dilleri tutulmuş, kulakları tıkanmış ve gözleri karanlığa boyanmıştı.Cebinden başka bir kâğıt çıkardı ve hücrenin kapısına yapıştırdı. Yaptığı ilk büyünün etkisi kısa süreliydi, ikinci kâğıt bu etkinin sonsuza kadar –ya da kâğıt oradan sökülene kadar- sürmesini sağlayacaktı. DarkKahn bir ceza vermesini istememişti aslında, ancak Milla bunu hak ettiklerini düşünüyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/166483286-288-k293844.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mortedra 2 - Bir Kralın Düşüşü (Tamamlandı)
FantasiMORTEDRA serisinin ikinci kitabıdır.