Altın Ejderha (Part 2)

137 28 0
                                    


Memnun bir ifadeyle güldü Llorkef. "İyi bir başlangıç," dedi ve elini tekrar kemik denizine uzattı. Aynı ritüel tekrarlandı ve bir miktar kum, farklı yerlerden gelen bir miktar kemikle, bu sefer daha ufak bir şekil oluşturdu. Aryaturek ile kıyaslandığında yeni rakibi hiç tehlikeli görünmüyordu. Boyu bir buçuk metre kadardı, cılızdı, ayrıca başı olması gereken yerde ufak bir çıkıntı vardı sadece. Llorkef büyüleri karıştırmış olmalı, diye düşündü. Belli ki rakibi aynı şeyi düşünmüyor ya da umursamıyordu. Başsız, ufak tefek bir ninjaya benzeyen rakibi sırtından çektiği iki altın kılıçla üzerine doğru koşmaya başlamıştı. Birkaç adımdan sonra bir görünüp bir kaybolmaya başlayan ninja, her kayboluşunda ardında kumlardan bir toz bulutu bırakıyor ve bu bulutun iki metre çaprazında beliriyordu. Yaptığı birkaç zikzaktan sonra Kaan'ın sol tarafında belirdi ve iki kılıcını paralel şekilde savurarak bir hamle yaptı. İri kılıcını bir kalkan gibi kullanarak kurtulduğu hamlenin ardından bir toz bulutuyla karşılaştı Kaan. Altın ninja bu sefer sağ tarafında belirdi. Benzer şekilde savuşturduğu hamleden sonra kaybolan ninja şimdi tam karşısındaydı. Bu, üçüncü saldırıyı da atlatan Kaan duraksamadan arkasını dönüp kılıcını savurdu. Beklediği şekilde, orada beliren ninja hamle yapmaya fırsat bulamamıştı. Göğsünde barındırdığı özün üzerinden geçen kılıç başsız ninjanın bedenini iki parçaya ayırmıştı.

"Yetenekli bir savaşçı ama tahmin edilebilir hamleleri var değil mi?" diyen Llorkef, Cevap beklemeden üçüncü savaşçısını çağırdı.

Kemiklerin birleşip, kumlarla kucaklaşması tamamlandığında, Kaan'ın karşısında bu sefer insan ırkından bir savaşçı duruyordu. Dizinden omzuna kadar uzanan bir kalkanı ve aynı uzunlukta bir kılıcı vardı. Silahı, kalkanı ve zırhı baştan aşağı işaretlerle ve kabartmalarla bezeliydi.

Şövalyenin, kendinden daha iri birisi için yapılmışa benzeyen dev silahını ve kalkanını kullanmakta hiç zorluk çekmediğini, daha mücadeleye başlamadan anlayan Kaan en çetin mücadelesini bu şövalyeye karşı vereceğinden de şüphe etmemişti.

Yaptığı her saldırı şövalyenin iri kalkanında sonlanırken, rakibinin hamlesini her karşıladığında elleri acıyordu. Kalkanda açılan yarıklardan fışkıran kumlar bir sonraki darbeye kadar yerlerine dönmüş oluyordu. Yaptığı onca saldırıya rağmen kalkanı düşürmeyi başaramamıştı ve kalkanı varken şövalyeye ulaşması imkânsızdı. Bir an yavaşlamasını fırsat bilen şövalye tekrar seri ataklarına başladı. Karşıladığı her saldırıda kolları biraz daha güçsüzleşen Kaan sonunda kılıcını düşürdü ve yüzüne çarpan kalkanın etkisiyle sırt üstü yere düştü. Doğrulmaya çalışırken, şövalyenin kılıcıyla burun buruna geldi.

İri, soğuk kılıcını rakibinin omzunda dayayan şövalye adeta yaşamına son vermeden önce insanoğlunun gözlerindeki korkuyu görmek istiyordu.

Ruhsuz olduğunu sandığı yaratığın derinden gelen kahkahasını duydu. Belki birazdan kemik denizine geri dönecekti fakat aldığı galibiyet, sonsuz sürecek nöbetine, en azından bir süreliğine anlam katacaktı. Kılıcına baktı, birkaç metre ötesinde duruyordu, erişmesi imkânsızdı. Bir anlığına, Dmerdin'den ya da Milla'dan kılıcını çağırmak için kullanabileceği bir büyü öğrenmediğine hayıflandı. Sonra çarpışmanın etkisiyle sızlayan ellerini hatırladı, büyülü kılıcı darbelerin şiddetini emmediğine göre büyü kullanılabilen bir ortamda değildi. Öyleyse; kılıcını çağırabileceği bir büyü bilse de şu an işine yaramazdı. Eğer buradan kurtulmayı başarırsa yapacağı ilk iş bunu öğrenmek olacaktı fakat şimdilik yapacak bir şey yoktu. Çaresizce başını kaldırdı. Göz göze gelmeleriyle birlikte, omzunda mola veren altın kılıç havaya doğru kalktı. Zaferden emin olan şövalye belki de ilk defa kalkanını göğsünden uzakta tutuyordu. Altın kılıcın yeterince yükselmesini bekledi Kaan. Bu olduğundaysa botundaki hançeri çekti ve ayağa fırlayarak, şövalyenin daha önce büyük bir başarıyla savunduğu göğsüne sapladı. Hançerin etrafından kum taneleri süzülürken, şövalye kendi dilinde bir şeyler haykırmıştı. Llorkef tahtından kalkmış, bir ışık kaynağına dönüştükten sonra tekrar ejderha şeklini almıştı.

"Tebrikler insanoğlu, testten geçmeyi başardın," dedi Llorkef. Beklemediği bir sonuçla karşılaştığı halde hiç de şaşırmışa benzemiyordu.

"Bu, dost olduğumuz anlamına mı geliyor?" diye sordu Kaan.

"Bu, endişelenmen gereken şeylerden birinin eksilebileceği anlamına geliyor, eğer arkadaşın bana ait olan takısından vazgeçer ve sen de kalanları teslim edersen," diye yanıtladı Llorkef.

Önce, duyduklarına bir anlam veremedi Kaan. Takı konusuna nereden geldiklerini çözmeye çalıştı bir süre. Nasorlar süs eşyaları kullanmazdı. İsmail ve Okan'ın da yüzükleri hariç... Birden Okan'ın, ilk görevden elde ettiği ganimeti hatırladı. Üzerinde ejderha kabartması olan iri bir altın para bulmuştu Okan ve isteği üzerine altını eriterek bir bileklik yapmıştı Beld. O günden beri bilekliği çıkarmamıştı Okan. Llorkef'in bahsettiği takı, o olmalıydı fakat kalanını nereden bulacaktı? "İstediğin şeyi bırakacağımızdan emin olabilirsin fakat kalanı toprak altında, teslim etmem biraz uzun sürebilir."

Bir kahkaha attı ejderha. "Demek On'ların Kalesi'ni buldun ve içinden canlı çıkmayı başardın. Ya çok şanslısın ya da çok yeteneklisin insanoğlu. Merak etme, seni toprak kazmakla uğraştırmayı düşünmüyorum. Bulduğun yeri tarif etsen yeterli, bana ait olanı kendim de alabilirim."

Yeraltındaki bir odaya istiflenmiş altınlar nereden Llorkef'e ait oluyordu? Ejderhalar toprak kazmaktan anlıyor muydu? Endişelenmesi gereken başka neler vardı? Kafasında birçok soru olsa da Llorkef'in yeni isteklerde bulunmasını istemediğinden konuyu kısa kesmeye ve bir an önce oradan ayrılmaya karar vermişti. Bu sebeple kısaca, On'ların Kalesi'nin yerini tarif etti. Bir oda dolusu altından vazgeçmelerinin sebebini anlatmadıysa da Llorkef anlamıştı.

"Umarım harcadığın vakte değer şeyler bulmuşsundur insanoğlu. Farkında olmasan da düşmanlarını çok ihmal ettin," diyerek son bir kahkaha attı Llorkef. Ters bir yanıt almışçasına yarıda kesti kahkahasını. Kaan'ın yüzündeki belirsizlik dikkatinden kaçmamıştı. "Sanırım henüz düşmanlarının da farkında değilsin," dedikten sonra uzaklaşmaya başladı.

Mortedra 2 - Bir Kralın Düşüşü (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin