Büyücü (Part 3)

191 34 0
                                    


"Pekâlâ," dedi Paz, esaretine son veren insanoğluna. "Bu küçük yardımın karşılığında dostum olabilmen için sana bir şans tanımak istiyorum."

Kaan şaşırmıştı. "Az önce kafesten çıkmana yardım ettim, doğrudan dost olamaz mıyız?"

"Kafesten er geç çıkacaktım. Ayrıca geride duran arkadaşın da kısa bir süre önce benimle tanıştı ve beni burada bırakıp gitti, onun canını senin hatırına bağışlayacağım. Hem verdiğim şansı değerlendirebilirsen ilk dostum olacaksın, bunu unutma."

"Nasıl bir şans bu?" diye sordu Kaan.

"Dostluğuma layık olduğunu ispat edebilmen için iki dakika kadar hayatta kalman yeterli. Merak etme, seni fazla zorlamayacağım," diye sakince açıkladı Paz.

'Yine bir mücadele,' diye geçirdi içinden. Düşmanlarıyla savaştığı yetmiyormuş gibi dost edinmek için de savaşması gerekiyordu sürekli. Mortedra'nın düzeni mi böyleydi yoksa tüm ilginç dostlar kendisini mi buluyordu, bilmiyordu. Bildiği tek bir şey vardı, şehirden ayrılmaya karar verdiğinde mücadele etmeye de karar vermişti ve nefes aldığı sürece de mücadeleden kaçmayacaktı. Dmerdin'e geri çekilmesini işaret ettikten sonra kılıcını çekti. "Silah ister misin?" diye sordu panter irisine.

Bir kahkaha attı Paz ve kuyruğuyla kafesinin yan camına bir hamle yaptı, kalın paneli paramparça etmişti. Vücuduyla orantısız bir uzunlukta olan kuyruğu, sıradan bir hayvanın kuyruğundan çok farklıydı anlaşılan. Cevabını alan Kaan savunma pozisyonuna geçti. İlk saldıran Paz oldu. Mücadele sonuna kadar bu şekilde devam edecekti.

Islıklar çalarak süzülen uzun kuyruk, oldukça seri ve keskin hamleler yapıyordu. Sanki kuyruğun ucunda çelik bir uç vardı; savunmadaki insanoğlunun kılıcıyla çarpıştığında metalik sesler çıkıyor, yere vurduğunda taş döşemeye zarar veriyor, ahşap kolonları parçalıyordu. Kaan'ın güçlükle yapabildiği bir kaç hamle de Paz'ın pençeleriyle karşılaşmıştı. Bir pozisyonda, rakibinin en tehlikeli silahı olan kuyruğunu kesmeye çalıştı. Kıl payı bu saldırıdan kurtulan Paz bir anda kolonlardan birine fırladı ve oradan Kaan'ın üzerine uçtu. Bu beklenmedik saldırıdan kaçınmayı başarsa da Paz'ın sağ pençesi omzunda derin bir yara açmıştı. Hemen ayağa kalktı Kaan. Bu sırada Dmerdin ve Okan da hareketlenmişti. Dmerdin'in bu mücadelede bir fayda sağlayamayacağı aşikârdı, Okan bir fark yaratabilecek olsa da Kaan anlaşmaya sadık kalacaktı.

Bir saniyeliğine arkasını dönüp, diğerlerine karışmamalarını belirten bir hareket yaptı Kaan. Anında kendisini tekrar yerde buldu. Kafasını çevirdiğinde Paz'ın kuyruğuyla karşılaştı. Tahmin ettiği gibi; kuyruğu saran tüylerin arasında siyah, metalden şekillendirilmiş ok ucuna benzer bir şey vardı.

Paz gülümsedi. "Sanırım iki dakikan doldu," dedi ve tek hamlede rakibinin miğferiyle birlikte kafatasını da delebilecek kuyruğunu Kaan'ın gözünün önünden çekti. Kalkmasına yardımcı olmak üzere pençesini uzattı. Kaan ayağa kalktığında Dmerdin yanında bitmişti yarasına bakmak için. Ona engel olan Paz, tırnağıyla avucunda bir kesik açtı ve kanayan elini Kaan'ın omzundaki yaraya koydu. Kısa süren bir yanma hissinin ardından kendini daha iyi hissetti Kaan. Bir şekilde gurazın kanı, omzundaki kanı pıhtılaştırmış, yarayı geçici olarak kapatmıştı.

Birkaç dakika öncesine kadar terk edilmiş bir hayvanat bahçesinde esir konumunda olan guraz şimdi ise mekânın sahibiymişçesine rahat tavırlar sergiliyordu. Bu rahatlıkla "Büyücünün ya da buranın sahibi olan savaşçının nerede olduğunu biliyor musun?" diye sordu.

Aslında Kaan aynı şeyi sormak için buraya gelmişti fakat fırsat bulamamıştı. Yaratık da aynı şeyi sorduğuna göre bu konuda bilgi sahibi değildi anlaşılan. "Bahsettiğin büyücü öldü. Buranın sahibi olan savaşçı, yani Wulcan ise kayıp. Kuzeye gittiğine dair bazı işaretler var. Peki, şimdi ne yapmayı düşünüyorsun?"

Aslında Wulcan da son görüşmelerinde, büyücünün öldüğünü söylemişti fakat ölüm listesinde adı yazan birinin sözüne güvenemezdi Paz. Şimdi ise dost edindiği bu insanoğlu, büyücünün öldüğünü teyit ediyordu. Öyleyse geriye yapılacak tek bir şey kalıyordu. "Tabii ki onun peşine düşeceğim," dedi, Wulcan'ı kastederek. Kafesini saran siyah kumaşlardan alelade bir pelerin şekillendirerek sırtına geçirdi. Belki güneşi sevmiyordu belki de kürkünün güneş ışınlarının etkisiyle aldığı diğer rengi. Dostluğuna layık gördüğü insanoğlunun yüzünü hafızasına kazımak adına son bir kez ardına baktı ve diğerlerinin şaşkın bakışları altında açık pencereden dışarı fırladı.

Paz, pencereden fırlayıp gidene kadar nedense tek kelime dahi etmemiş olan Okan "Size, konuşan bir hayvan bulduğumu söylemiştim," dedi, haklı çıkmanın verdiği gururla.

Dmerdin ise aynı fikirde değildi. "O bir gurazdı savaşçı dostum ve söyledikleri doğruydu; Mortedra'daki en cesur ırk gurazlardır. Maalesef bu cesaretleri, kendilerini öldürtmekten başka bir işe yaramamış şimdiye kadar."

"Herhalde babanla gezintiye çıktığınız günlerden birinde, bir gurazla da karşılaşmıştınız," dedi Kaan.

"Sadece, bir kitapta okumuştum," diye cevapladı Dmerdin.

Wulcan'a dair bir iz bulabileceğini düşünmüş, bu amaçla kaleye gelmiş fakat kendisini hırpalayan başka bir müttefik haricinde bir şey bulamamıştı. Tıpkı kuldralar gibi gurazı da bir daha nerede görecekti, nasıl yardım isteyecekti, bilmiyordu. Yine de ne zaman saldıracağını bilmediği bir düşman kazanmaktansa ne zaman yardıma geleceğini bilmediği bir dost kazanmayı tercih ederdi. Wulcan'ın gidişine hâlâ bir anlam veremiyordu. Ani kararları sebebiyle sürekli ölümün kıyısında gezer hale gelen arkadaşları bile kendisini terk etmemişken, Wulcan neden gitmişti? Herkesin farklı mantık kalıplarına oturttuğu bir açıklaması olsa da gerçek sebebi kimse bilmiyordu ve belirsiz durumlar Kaan'ı her zaman gerginliğe sürükler, düşünce denizinde bir yolculuğa çıkarırdı.

"Burada durup, Wulcan'ın dönmesini beklemeyeceğiz herhalde, değil mi?" diye sordu Okan. Kaan'ın ara sıra dalıp gitmesine alışmışlardı ve kendi haline bıraktıklarında bu sürenin azalmadığını da öğrenmişlerdi. Kısa bir süre önce Rubin'i bile bu konuda ikna etmeyi başarmışlardı. Okan, İsmail ya da Rubin'den biri Kaan'ın yanında olduğu müddetçe dalıp gitmesine izin vermiyordu. Özellikle Okan bunun, delilik başlangıcı olduğunu savunuyordu. Rubin buna inanmasa da şimdiye dek efendisin bu dalışlardan huzurlu bir şekilde çıktığına şahit olmadığından anlaşmayı kabul etmiş, uyandırma timine dâhil olmuştu. Tim yine görevini başarıyla yerine getirmiş Kaan'ı düşünce denizine dalmaktan alıkoymuştu. Aslında benzer sorular onların da kafasını kurcalıyordu. Sahiden de Wulcan neredeydi?

* * *

Kısa bir süre önce Wulcan, kuzeylilerin kontrolünde olduğunu bilmediği Anavatan'ın ilk iki güvenli bölgesinin ve bu bölgeleri çevreleyen şehirlerin arasından geçerek kuzeye varmayı başarmıştı. Belki de önden gönderdiği habercilerin etkisiyle, bin kişilik ordusunun birkaç katı büyüklüğündeki kuzeyli öncü birlikler tarafından karşılanmıştı. Talebi üzerine doğruca kuzeyli kralların huzuruna götürülmüştü. Dört günden fazla süren yolculuğu esnasında toprağından geçtiği tüm lortlara hediyeler göndermesi gerekmişti. Bu işlem düşündüğü kadar karışık olmamıştı aslında. Kendisine eşlik eden kuzeyli komutanlar hangi lorda, ne değerde ve hangi türde hediye gönderilmesi gerektiği hususunda oldukça yardımcı olmuşlardı. Norwick'in soyundan gelmiş olan ve tüm kuzeye hükmeden dört kralın karşısına çıkana kadar, yanında getirdiği tüm mal varlığını ve ordusu tarafından kullanılan binek hayvanlarının da yarısından fazlasını 'hediye' adı altında kuzeylilere bağışlamıştı Wulcan. Bir miktar pişmanlık duysa da kararından vazgeçip geri dönme şansı olmadığını bildiğinden hiçbir şeye itiraz etmemişti. Tedirgin olduğu konu ise; hediyeleri iletmek üzere yola koyulan kuzeyli savaşçılara, kendi ordusundan da askerlerin eşlik etmesi gerektiğiydi.

Tanor, Emhar, Omar ve Bahtar adlarındaki dört kardeş kralın beraber ikamet ettiği kaleye vardığında, yanında bir avuç asker kalan Wulcan'ın krallara sunabileceği hiçbir şey yoktu fakat buna gerek olmadığını belirtmişti kuzeyli komutanlar. Artık her şey iki dudağının arasındaydı. Hikâyesini anlatacak; belki kralları ikna edip DarkKahn'ı durdurmak için yardım alacaktı, belki bir daha kuzeyden dışarı adımını atamayacaktı, belki de bu son konuşması olacaktı...

* * *

Mortedra 2 - Bir Kralın Düşüşü (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin